Cemil Bayık: Kürtler ne CHP’ye ne İmamoğlu’na oy veriyorlar
PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki görüş yasağının kalkması, Kürt oyları üzerindeki dengeleri de yeniden gündeme getirdi. HDP, İstanbul seçiminde bir kez daha Ekrem İmamoğlu lehine destek mesajı verirken KCK’den de değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. Son değerlendirme KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık'tan geldi.
PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki görüş yasağının kalkması, Kürt oyları üzerindeki dengeleri de yeniden gündeme getirdi. HDP, İstanbul seçiminde bir kez daha Ekrem İmamoğlu lehine destek mesajı verirken KCK’den de değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. Son değerlendirme KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık'tan geldi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Önümüzdeki dönemde faşizmi yıkma ve Türkiye'yi demokratikleştirme temel hedeftir. Çünkü faşizmi yıkma, Türkiye'yi demokratikleşme aynı zaman tecridi kırma ve Kürdistan'ı özgürleştirme mücadelesidir. Bu yönüyle özellikle de yakın zaman açısından Türkiye'deki tüm demokrasi güçlerini birleştirecek olan slogan ‘Faşizmi yıkalım, Türkiye’yi demokratikleştirelim’ olacaktır” diyor.
ANF’nin sorularını yanıtlayan Bayık, “Kürtler ne CHP’ye ne İmamoğlu’na oy veriyorlar, Kürtler kendileri için oy veriyorlar. Türkiye'nin demokratik geleceği için oy veriyorlar. Bu nedenle tutumlarını değiştirmezler” görüşünü dile getiriyor.
“Kaldı ki, mevcut durumda AKP-MHP iktidarının kaybetmesi Kürtler için en büyük kazançtır, AKP-MHP iktidarı kaybederse demokratikleşmenin önü açılabilir” diyen Bayık, “Bu yönüyle tabi ki HDP ve Kürtler demokrasi güçleri neredeyse ondan yana olacaktır” ifadesini kullanıyor ve ekliyor:
“Demokrasi güçleri bir tarafta HDP bir tarafta olamaz. HDP bugün sadece yüzde 12’yi hedefleyen bir parti değildir. Önder Apo’nun belirttiği gibi en az yüzde 30 düzeyinde demokratik toplumun oyunu olabilecek bir partidir. Bu çerçevede CHP’nin tabanından da önemli düzeyde oy alabilir. Yine AKP'ye oy veren kesimlerden oy alabilir.”
Bayık, Öcalan’ın mesajını geç verilerek İstanbul seçimlerinin iptal gününe denk getirilmesinin AKP iktidarının bir ayarlaması olduğunu savunuyor.
“Bu nedenle bazı çevreler bunu bir spekülasyon konusu yapmıştır” diyen Bayık, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Çünkü günümüzde olaydan, olgudan haberi olmadan kişileri, örgütleri tanımadan, süreci doğru anlamadan herkes bir şeyler söyleyebiliyor. Bu direniş iktidarı ne kadar zorladı, direnişin kaçıncı günündeydi, bu direniş sürseydi iktidarı ne kadar zorlardı, bunlar düşünülmeden, direnişin gücü dikkate alınmadan bu görüşme konusunda akla hayale gelmeyen spekülasyonlar yapılmıştır. Ancak biz bu spekülasyonların arkasında esas olarak da MİT’in, yine saray gladyosunun özel savaş merkezlerinin olduğunu düşünüyoruz. Bazıları da MİT’in, sarayın özel savaş merkezlerinin ortaya attığı bu söylemlere sarılıyorlar. Hatta sanki bu söylemler MİT tarafından, saray gladyosu tarafından çıkarılmamış gibi üzerinde yorumlar yapıyorlar. Halbuki MİT ve saray gladyosu bu tür haberler yaptırarak sanki AKP iktidarıyla Kürt hareketi arasında bir ilişki var, bu da bir İstanbul pazarlığı biçiminde yürütülüyor gibi bir algı yaratmak istiyor.”
“Erdoğan, AKP hiç olmadığı kadar dini milliyetçiliğin maskesi yapmıştır” görüşünü dile getiren Bayık, “İslami kesimler eskiden çoğunlukla soykırım politikalarını desteklemezlerdi ya da tarafsız kalırlardı. İlk defa Türkiye tarihinde İslami kesimleri Kürt soykırımına ortak eden Erdoğan’dır, AKP iktidarıdır. Buna karşı tabi ki Kürt halkının tutumu olacak, tutumu olması gerekiyor” ifadesini kullanıyor.
Hükümetin izlediği politikalarla, ekonomik yaklaşımlarıyla, söylemleriyle, diplomatik ilişkileriyle dış dünya karşısında zorlandığını belirten Bayık, ABD'yle, Fransa’yla, Avrupa Birliği ve Arap ülkeleriyle yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, “Bunun sonucu Rusya’yla dış politikadaki sıkışıklığını giderme yoluna gitmişti. Bu ilişki kısa vadede kendisine bazı yararlar sağlasa da uzun vadede kendisi açısından daha ağır sonuçlar doğuracak gelişmeleri de ortaya çıkarabilir. Çünkü Türk devleti yüz yıldır Avrupa ülkelerinin desteğini alarak, NATO’ya ve AB’ye girerek Kürtler üzerinde soykırım politikası yürütmüştür. Kürtler üzerinde bu politikayı yürütmesini bu desteklere bağlamak gerekir” diyor.
Bayık’a göre, “bu destekler kalktığı takdirde Türkiye'nin, sadece Türkiye içinde değil Ortadoğu’da da zor duruma düşeceği açık.”
“Kürtler açlık grevi direnişi sürecinde Türk devletine, AKP iktidarına çok çok öfkeliydiler” diyen Bayık, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu yönüyle çeşitli güçler bu çatışma ve gerilimin Ortadoğu’daki kendi politikalarını zorladığını düşünerek bu konuda bir telkin içine girmişler midir bilemiyoruz. Bunlar spekülasyon. Biz tabi ki direnişçilerin bu sonucu aldığını düşünüyoruz. Çünkü AKP-MHP ittifakının, AKP politikalarının Kürtlere nasıl yaklaştığını biliyoruz. Suriye'de nasıl yaklaştığını biliyoruz, Başûrê Kurdistan’daki, Bakur’daki saldırıları ortadadır, binlerce siyasetçi tutukludur. Tam bir Kürt soykırımı politikası yürütmektedirler. Yani Kürt düşmanlığını en yüksek düzeyde yürütüyorlar. Bu yönüyle bu iktidarın Önderliği avukatlarıyla görüştürmesi bu büyük direnişin sonucudur. Bu direniş gerçekten çok büyük ve çok etkiliydi. Biraz daha sürseydi iktidarı tümden yıkacak gelişmeler de ortaya çıkarabilirdi. Toplumdaki öfke giderek artıyor ve büyüyordu. Bu yönüyle toplumda artan bu öfkenin bir patlamaya yol açmaması için böyle adım attıkları düşünülmelidir. Ama dış dünyada yaşadıkları teşhir, bu direnişin daha fazla teşhir etmesi çerçevesinde dış kamuoyunun da AKP hükümetine adım attırmada etkisinin olduğu açıktır.”
“Kürt halkının ve HDP'nin tutumu ne olabilir? Bizlerin tutumu ne olabilir?” sorularına cevap arayan Bayık, “HDP’yle Kürtler kendilerini boğazlayanlara, kendilerini öldürenlere, kendilerine saldıranlara, kendilerini yok sayanlara oy verebilir mi? Bu aptallık olur. Kürt'ü bitirmek ve yok etmek isteyen bir iktidara Kürtler gidip oy verecek; bu düşünülebilir mi?” ifadesini kullanıyor.
Binali Yıldırım’ın yakın zamanda Diyarbakır ziyaretini de değerlendiren KCK yöneticisi Bayık, şunları kaydediyor:
“Şimdi Binali Yıldırım’ın konuşmalarını bir çocuk bile anlar. Niye bunları gitti Diyarbakır’da konuştu, niye İstanbul seçimi öncesinde konuştu? Bunu herkes anlar. Yüksek bir siyasetçi olmaya gerek yok. Bir mahallede, bir kahvede, herhangi bir evde, herhangi bir cemaatteki sohbetteki insanlar da bu konuşmanın açıkça İstanbul seçimleri için olduğunu söyler. Kürtleri aldatmak, Kürt oylarını almak için olduğunu söyler. Kürtler bu kadar akıldan yoksun mu? Aslında Kürtleri aptal yerine koymak demektir. Kürtlere hakaret etmektir, Kürtlerle dalga geçmektir. Mecliste Kürt-Kürdistan diyen milletvekillerine saldıracaksınız, küfredeceksiniz, burada Kürt-Kürdistan'dan söz edilemez diyeceksiniz, ondan sonra da Amed’te Kürdistan kavramını kullanacaksınız. Binali Yıldırım’ın meclis başkanlığında Kürt-Kürdistan demenin yasak olduğu açıkça söylendi. Milletvekilleri meclisten çıkarılma cezası aldı. Senin meclis başkanlığında bunlar olacak, ondan sonra Diyarbakır’a gidip Kürdistan kelimesinden söz edeceksin. Bunu kim ciddiye alır. Yakın zamanda, 31 Mart seçimlerinden önce Erdoğan Kürdistan yok, Kürdistan diyenler çeksin Irak’a gitsin, ne Kürdistan’ı, dedi. Güya AKP’nin en liberal milletvekillerinden olan ve meclis başkan vekilliği yapan kadın milletvekili de mecliste Kürdistan nerede diye sormuştu. Osman Baydemir o dönemde yandaş basında linç edildi. Şimdi de her tarafta Kürtlükle ilgili tabelalar kaldırılıyor, Kürdistan’la ilgili her şeyin kökü kazınmak isteniyor, ama Binali Yıldırım İstanbul seçimi için Kürdistan diyerek Kürt’ten oy almayı düşünüyor. Bu mümkün müdür? Öte yandan CHP Dersim’de katliam yapmış diyor. Ancak yakın zamanda Dersim’de belediye meclisi ‘Dersim’ tabelası asma kararı alıyor, buna karşı hemen AKP medyasından, yandaş medyadan tepkiler yükseliyor. AKP iktidarının bakanları, valileri ve savcıları harekete geçiriyor. Dersimliler hedef gösteriliyor. Neredeyse Dersim’den söz ettikleri için Dersim’e yeniden sefer başlatılacak. Bu gerçekler ortadayken Binali Yıldırım ve ona akıl verenler Amed’te Kürdistan diyerek, iki kelime Kürtçe konuşarak kimseyi kandıramaz. 90’lı yıllarda Kürdistan’da kirli savaşın sorumlusu Doğan Güreş de Şırnak’a gitmiş, bir iki kelime Kürtçe konuşmaya çalışmıştı.
Kürtler Binali Yıldırım’a şunu söyler; 17 yıldır iktidardasın icraatın nedir? Kürtlere zulüm yapmaktan, Kürt siyasetçileri içeri atmaktan, Kürtlere işkence etmekten başka ne yaptın? Bu kadar milletvekili, belediye eşbaşkanı neden içerde? Kürt'ün iradesini niye yok sayıyorsun? Son 6-7 yılda Kürdistan'da bütün yaylalar yasaktır. Her gün birkaç kasabada sokağa çıkmak yasaktır, dağlar yasaktır. On tane Kürt şehri yakılıp yıkıldı, Efrîn işgal edildi, bunları yapan AKP iktidarı değil midir? Bu iktidar Kürt'ün kökünü kazımak istiyor, bırakalım Kürdistan'ı demesini. Bu açıdan Binali Yıldırım’ın sözlerini kimse ciddiye almayacaktır. AKP'nin genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri ortadadır, kendisi meclis başkanıyken Kürt-Kürdistan diyenlerin mecliste neyle karşılaştıkları ortadadır, nasıl hakaretlere uğradıkları ortadadır. Bu açıdan bu bir ucuz propagandadır. Çünkü şunu görmüşlerdir; sadece İstanbul’da değil, Antalya’da da Mersin’de de Adana’da da Hatay’da da Ankara’da da yani Türkiye'nin büyükşehir metropollerinde AKP’ye Kürtler kaybettirmiştir. Bu açıdan İstanbul belediyesini kazanmak AKP için çok önemli hale gelmiştir. İstanbul seçimleri de önemlidir. Bu seçimi kazanmak için her şeyi söylerler. Bu seçimi kazanmak için dünyada söylenmeyecek yalanları yoktur. Bu seçimi kazanmak için Amed’e deniz bile getireceklerini söyleyebilirler. Yarın Erdoğan da kalkıp birçok yalan söyleyebilir, başkası da söyleyebilir. Çünkü AKP iktidarı zamanında neler söylenmedi, neler unutulmadı!”