Cenazelere saldırı devletin Kürt politikasının fragmanı
Çatışmalarda yaşamını yitirenlerin mezarlarına saldırılar, cenazelere yönelik hakaretler, bu konuda devletin ve AKP iktidarının uygulamalarıyla ilgili tartışmalar sürüyor.
Gündemdeki en önemli konu ise Bitlis’teki Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılan cenazelerin Kilyos’ta bir mezarlığın kaldırımı altından çıkması.
AKP iktidarı, Aralık 2017 tarihinde Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Yukarı Ölek Köyü’nde bulunan Garzan Mezarlığı’nda yakınlarına haber vermeden 261 cenazeyi çıkararak kimlik testi için İstanbul Adli Tıp’a gönderdi. Ancak bu cenazelerin İstanbul’da Kilyos’ta kaldırımın altında plastik kutular içerisinde üst üste gömdükleri ortaya çıktı.
İktidarın cenazelere yönelik bu muamelesi hakkın da, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı, “Üç yıla yayılan bir kimliklendirme daha doğrusu kimliklendirmeme sözkonusu. Bu şekilde gömme yaşamını yitirenlerin yakınlarına kasıtlı bir acı vermektir. “Yapılanlar işkence suçu kapsamında değerlendirilmelidir” diyor Fincancı devamında şunları belirtiyor “Bunlar arasında daha önce kimliklendirilmesi yapılarak defin edilmiş olanların da bulunduğunu biliyoruz” diyor
TİHV Başkanı Fincancı’nın yaşamını yitirenlerin yakınlarına kasıtlı acı verme ve yapılanları işkence suçu kapsamında olduğuna dikkat çeken değerlendirmesi uygulamanın amacı konusunda oldukça isabetli tespite bulunuyor Fincancı’nın da işaret etti gibi, iktidarın yaklaşımı kimlik tespitini ötesinde bir amaç taşıdığı ortada. Eğer amaç sırf kimlik tespiti olsaydı önceden kimlik tespiti yapılmış cenazeleri bir daha mezarlarda çıkarmazdı. Kaldı ki kimlik tespiti bir ayda da yapılabiliniyor.
Fincancı değerlendirmesinde kimlik tespiti için üç yıllık bir sürenin anormal bir süre olduğuna dikkat çekiyor. Kimlik tespitinden sonra ailelere haber verilmiyor ve cenazeleri ailelere teslim etmiyorlar.
AKP iktidarı cenazelere yönelik başında beri kötülük yapma yönünde kendini endekslediği için uygulamaları da bu temelde gerçekleştirmede bir beis görmüyor.
İktidarın cenazeler üzerinde devreye koyduğu konseptin içeriği; Kürdün duygusu, hafızası ve değerleri üzerinde tahribat yaratarak yerine kendi sömürgeci zihniyetinde bir toplumsal şekillenme bir hafıza şekillenmesini oluşturmak istiyor bu yöneliminde kötülükte sınır yok, sınır tanımıyor, her türlü insanlık dışı yöntemleri devreye sokmayı mubah görüyor. Mezarlıklara saldırı, Kilyos uygulaması hem cenazelerin yakınlarına hem de Kürt halkına yönelik bir işkence uygulaması olduğu açıktır.
Rejimin Kürtlere yönelik politikası, çeşitli dönemlerde somutlaşan uygulamaları genelde mezarlar ve cenazeler üzerinde özetleniyor. Cenazeler ve mezarlara yönelik uygulama devletin Kürt politikasının bir fragmanı gibi. devletin 1920 ile 1940 arasında Kürt politikasının Fragmanı; Şeyh Sait ve arkadaşlarının Seyyit Rıza ve arkadaşlarının cenazelerine yönelik uygulamalardır. Şeyh Said ve arkadaşları ile Seyit Rıza ve arkadaşları idam edildikten sonra devlet cenazeleri ailelerine vermedi.Arada bir asıra yakın bir zaman geçmesine rağmen aileleri, Kürt halkı ve kamuoyu hala naaşlarının akıbetini soruyor.
1990’larda devlet tarafından zorla kaçırılıp katledilen Kürt siyasetçilerinin, aydınlarının, kanaat önderlerinin, iş insanlarının cenazeleri; bir ormana veya rastgele bir araziye ya da asit kuyularına atılıyordu. Halkın Emek Partisi Diyarbakır İl Başkanı Kürt siyasetçi Vedat Aydın 1991 yılında kaçırılıp katledildikten sonra cenazesini Elazığ Maden yolu üzerinde bir arazide bulundu
AKP iktidarı döneminde ise cenazeleri mezarlıklardan çıkarma, kemikleri sağa sola atma, çöpe atma, mezar taşlarını parçalama, bir eşya gibi paketleyip postaya atma uygulamaları yaşanıyor. Agit İpek’in cenazesine bu yapıldı. İpek’in cenazesini annesine postayla gönderdiler. İktidar intikam ve egemenlik hırsıyla cenazelere ve mezarlıklara saldırıyor.
Saldırdığı Kürt halkının temel değerleridir. İktidar, değerleri itibarsızlaştırılmış, gözden düşürülmüş ve değerleri karşısında rencide edilen bir toplum politikasını yürütüyor. Bu her yönüyle vicdansız ve ahlaksız bir politikadır. AKP’nin bu temelde son pratiği ise 261 cenazeyi Kilyos’ta kaldırımın altına gömmek ve gömdüğü yere kanalizasyon borularını döşemesi oldu.
Bu kötülük herkesin vicdanını incitmesi gereken büyüklükte ve kapsamda bir kötülüktür. Buna rağmen maalesef insani,vicdani ve demokratik bir tavır sergilemesi gereken birçok çevre, kişiler konuşmama, tavır ortaya koymama perhizine girdikleri görülüyor. Bu da kötülüğe güç ve güven kazandırıyor.
Ahval