Demirtaş: AKP yenilgisinin hesabını benden sordular
Kasım 2016’dan bu yana Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demirtaş, dün ve bugün tutuklu yargılandığı davada savunma yaptı.
Kasım 2016’dan bu yana Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demirtaş, dün ve bugün tutuklu yargılandığı davada savunma yaptı.
Demirtaş, savcıların ‘AK Parti'nin yenilgisinin ardından bunun hesabını sormak için soruşturma açtığını’ iddia ederek, hakkında hazırlanan fezlekeleri eleştirdi.
Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği ara kararla Demirtaş’ın tutukluluğunun devamına hükmetti. Duruşma 18-19 Haziran’a ertelendi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 20 Kasım 2018’de Demirtaş’ın tutukluluğunun sona erdirilmesi gerektiğine hükmetmişti. Bu kararın tartışması sürerken, Demirtaş’ın 2013 Newroz’undaki konuşması nedeniyle ‘terör örgütü propagandası’yapmak suçundan verilen dört yıl sekiz aylık hapis cezası kesinleşmişti. Bu nedenle Demirtaş hali hazırda hükümlü.
Duruşmaya SEGBİS ile katılan Demirtaş, verilen aranın ardından 2012 yılı Newroz’unda yaptığı konuşma nedeniyle hazırlanan 14 Nolu fezleke hakkında savunma yaptı. “Ben bu fezlekede, 2012 Diyarbakır Newroz konuşmam sırasında yapmadıklarımla suçlanıyorum” diyen Demirtaş, hakkında fezleke hazırlayan savcıya tepki göstererek, “Atılan sloganları engellememek beni kendi memuru zannetmek, savcının haddi değildir” dedi.
AKP yenilgisinin hesabını sormak için eski defterler açıldı
Demirtaş’ın savunmasının devamı şöyle: “Aslında fezlekede benimle birlikte Altan Tan, Leyla Zana, Nursel Aydoğan ve İdris Baluken de var. Onların soruşturmaları ayrılmış akıbetlerini bilmiyorum. Söz konusu konuşma ve Newroz konuşması 2012 18 Mart’ında gerçekleşmiş ve fezleke ise bundan 3,5 yıl sonra 01.10.2015 tarihinde yani yine 7 Haziran seçimlerinden sonra hazırlanmış. Dolayısıyla siyasi gelişmelere endeksli bir fezlekedir. 7 Haziran seçimlerinde AKP ağır bir yenilgi alıp, sandıktan başarısızlıkla çıkar çıkmaz bir grup savcı da adeta bunun hesabını sormak istercesine iflas etmiş müflis tüccarlar gibi, eski defterleri karıştırıp ‘nereden ne bulabiliriz’ babında buldukları bir soruşturmadır. Savcı kendince zorlama iddiasını fezlekeye yansıtmaya çalışmış, kendini zorlamış ve haddini aşmıştır. Suç uydurabilmek için kanun, hukuk, ahlak dinlememiştir.
Ben ahlaklı bir savcı olsam...
Konuşmamda Mazlum Doğan'ı anarak terörü övmüşüm. Mazlum Doğan, işkenceye karşı sembolleşmiş bir isim. Aslında ben vicdanlı, ahlaklı bir savcı olsam bu soruşturmayı açan savcı hakkında, işkenceyi övdüğü için soruşturma açardım. ‘Mazlum Doğan şiddet kullanmış, o yüzden kahramandır’ mı demişim? Mazlum Doğan'ın, Diyarbakır Cezaevindeki işkencelere karşı duruşundan söz etmişim. Savcı niye bundan rahatsız? Bu fezlekede (14 no'lu fezleke) savcı, yaptıklarımdan çok yapmadıklarımla ilgili suçlamalar yöneltmiş. Bunun adı faşizmdir. Ben savcının emrindeki bir kolluk gücü değilim.
Asıl provokatör hükumet adına çalışan gruplardı
Bizler orada hem sokaklara hâkim olup insanları olaysız kazasız belasız Newroz alanına taşımak için çaba sarf ettik, hem de gerçekten her yerden geçerken otobüsten sağduyu anonsu yaparak, insanları Newroz meydanına çağırdık. Sokaklarda, caddelerde gösteri yapın veyahut sokakları caddeleri kesin demedik. Anonsumuzu duyan herkes de oraya geldi. Oradaki emniyet amirlerinin o gün arzu ettikleri şey buydu. ‘Aman şehirde olay çıkmasın şehir dışında basın açıklamanızı yapın’ dediler. Zaten tutanağın sonunda da belirtiliyor. Açıklama yapıldıktan sonra da en küçük bir olay olmadan kitle dağıldı. Anonslarımızla kontrolümüz altında. Asıl provokatör orada hükümet devlet adına hareket eden farklı gruplardı ve mutlaka emniyetin de istihbaratın da içinde bunlar vardı. Diyarbakır Newroz’u bizim açımızdan en küçük bir olay olmadan kutlanmıştır. 2911’e aykırı en küçük eylem işlem propaganda anlamına gelebilecek en küçük bir şiddet; partimizin organizasyonda meydana gelmemiştir.
Tutanağı kabul etmiyorum
Çözüm tutanağında da bilirkişinin tespit ettiği, benim bulunduğum yerde ne bir patlama sesi ne bir olay sesi ne polisin dağılın sesi, hiç bir şey yok. Çözüm tutanağında da yok zaten. Ama olay tutanağını okuduğunuzda resmen savaş meydanına dönmüş bir şehir görüyorsunuz. Tutanağı kabul etmiyorum dediğim gibi çarpıtmadır. Benimle alakası olmayan her türlü bilgi, görüntü CD'si, CD çözümü dosyaya tıkıştırılmış durumda. Dosyanın anlaşılmaz hale, içinden çıkılamaz hale getirilmesi girişiminin bir parçası. Peki Emniyet, bunların içinde ne olduğunu bilmiyor mu? Biliyor. Fakat dosyaya koymuş. Peki bu, mahkemeyi yanıltma girişimi değil mi?”
Daha sonra Demirtaş’ın avukatları savunma yaptı. Ardından mahkeme heyeti Demirtaş’ın tutukluğuna devam kararı verdi. Mahkeme heyeti duruşmayı 18-19 Haziran’a erteledi.