Demirtaş'tan seçim açıklaması: Bir rejim değişikliği hedefleniyor
Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Eski HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş, demokrasi hedefinin taktiksel değil stratejik olması gerektiğine vurgu yaparak, “Sanırım tarihimizdeki hiçbir seçim, bağrında bunca ciddi tehlikeyi ve fırsatı bir arada taşımamıştır” dedi.
T24 haber sitesi için bir yazı kaleme alan Selahattin Demirtaş, gelecek seçim ve HDP’nin olası ittifaklarla ilgili tutumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Demirtaş, “Türkiye tarihinin en önemli seçimi” ifadesini kullandığı yazısında, “bir rejim değişikliği hedefleniyor” diyerek bu tanımı neden kullandığını açtı.
Muhalefet partilerine ittifakları ilkeler çerçevesinde kurma çağrısında bulunan Demirtaş, “Sanırım tarihimizdeki hiçbir seçim, bağrında bunca ciddi tehlikeyi ve fırsatı bir arada taşımamıştır” dedi.
Seçimi kazanmak için yapılacak “ilkesiz ittifaklar” sonucunda “kazanarak kaybetme” durumu oluşacağını savunan Demirtaş, demokrasi hedefinin taktiksel değil stratejik olması gerektiğini söyledi.
Demirtaş’ın yazısı şöyle
"Kürtler, Aleviler, muhafazakârlar, sosyalistler, Atatürkçüler, demokratik milliyetçiler dâhil her kesimden liyakatli kadrolar, demokrasi ortak paydasında birlikte hareket etmeyi başarabilmelidir. Demokrasinin kalıcı hale gelmesinin biricik yolu budur. Önce ilkeler, sonra ilkesel ittifaklar.
Türkiye, tarihinin en önemli seçimine doğru adım adım yaklaşırken, siyaset arenası da doğal olarak giderek hareketleniyor. Seçimleri bu denli önemli kılan birçok neden var. Bunların başında da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin bir sistem değişikliğinden öte, bir rejim değişikliğini hedefliyor, daha doğrusu dayatıyor olmasıdır
AKP iktidarı, eski vesayetçi rejimin artıklarından da yararlanarak yeni bir otoriter rejimi kalıcı ve kurumsal hale getirmeye çalışıyor. Milliyetçi ve dinci referansları esas alan bu yeni otoriterizm, toplumsal direniş karşısında henüz kendini kurumsallaştırmayı başaramadı. Ancak bir seçim daha kazanır ve halk desteğiyle kendisine meşruiyet sağlamayı başarırsa otoriter rejimin kurumsallaşması tehlikesi güçlenmiş olur. Bu durumda Türkiye, önümüzdeki onlarca yılı daha karanlık bir mecraya sürüklenerek geçirir.
“Tarihi bir seçim olacaktır”
Öte yandan, seçimi demokrasi güçleri kazanırsa demokrasiyi kurumsallaştırma ve Cumhuriyet’in yüz yıllık birikmiş sorunlarını demokrasi içerisinde çözme imkânı ortaya çıkabilir. Sanırım tarihimizdeki hiçbir seçim, bağrında bunca ciddi tehlikeyi ve fırsatı bir arada taşımamıştır.
Tam bir yıkım ve çöküş yaşayan devlet, baskıcı karakterini güçlendirip sorunların üstünü din ve milliyetçilikle örterek orta vadede dağılmaya doğru mu gidecek yoksa tüm sorunlarla hakiki bir yüzleşme sağlanarak demokratik cumhuriyetin inşası mı gerçekleşecek? İşte önümüzdeki seçim, bu önemli soruya yanıt verecek tarihi bir seçim olacaktır.
Peki seçimler sadece bu iki sonuçtan birini mi doğuracak? Başka bir sonuç olasılığı yok mu? Var elbette. O da, sırf seçim kazanmak için yapılacak ilkesiz ittifaklar sonucunda ortaya çıkacak “kazanarak kaybetme” olasılığıdır. Bu ifadeyle kast ettiğim, özetle, AKP ve Erdoğan gitsin de yerine kim gelirse gelsin anlayışıyla oluşacak vizyonsuz, ilkesiz, programsız bir siyasetin seçimi kazanmasıdır. İşte bu olasılık, yüz yıldır ilk kez ortaya çıkan, seçim yoluyla demokrasiyi kazanma fırsatının heba edilmesi anlamına gelir.
“HDP’nin şakası yok, HDP blöf yapmıyor”
AKP ve Erdoğan’ın demokrasiye yönelme gibi bir niyetinin, kapasitesinin ve isteğinin olmadığı anlaşılıyor. Peki muhalefetin bu kapasitesi ve niyeti var mı? Muhalefetin tamamını ele aldığımızda, bu soruya gönül rahatlığıyla “evet” diyemiyoruz. Bunun da bizce haklı nedenleri var. Çünkü muhalefet demokrasiyi, demokratikleşmeyi halen taktiksel bir yaklaşımla ele alıyor, stratejik bir hedefe dönüştürebilmiş değil.
Görebildiğim kadarıyla, HDP bu açığı kapatabilmek ve tartışmayı ana eksene, demokratikleşmeye oturtabilmek için bir tutum belgesi açıklamaya hazırlanıyor. HDP’nin bu siyasi hamlesini yakından ve ciddiyetle takip etmek gerekir. İktidar ve muhalefet dâhil tüm siyasi güçlerin, HDP’yi ve açıklayacağı ilkeleri ciddiye almasında, Türkiye’nin geleceği için büyük yarar var. Çünkü demokratikleşme konusunda HDP’nin şakası yok, HDP blöf yapmıyor, taktik yapmıyor. HDP’nin demokrasi ilkelerini ciddiyetle ele alıp tartışmaya yanaşmayacakları, HDP de asla ciddiye almayacaktır.
Bunun ne anlama geldiğini görmek için seçim gününü beklemeye gerek yok. Peşinen söyleyelim, HDP’yi ciddiye almayanlar, demokrasiyi stratejik bir hedefe ve programa dönüştürmeyenler kaybeder. Bizler demokrasi ve özgürlük mücadelesi için direnmeye, çabalamaya devam ederiz. Ama başkaları ne yapar, bilemeyiz."