HDP'den açıklama: CHP'li adaylara yeniden destek verilecek mi?

3’ü büyükşehir HDP’li 24 belediyeye kayyum ataması ve 20 belediye eş başkanının tutuklanmasının ardından parti içinde ve parti dışında HDP’nin sine-i millet kararı alması tartışmalarına karşı HDP 20 Kasım’da 12 maddelik deklarasyon açıklayarak Meclis’ten çekilmeyeceklerini duyurdu. Aynı deklarasyonda HDP erken seçim çağrısında bulundu. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Sezai Temelli, "Tabandan çok güçlü bir çağrı gelseydi, Meclis'ten çekilirdik” dedi.

HDP'den açıklama: CHP'li adaylara yeniden destek verilecek mi?

3’ü büyükşehir HDP’li 24 belediyeye kayyum ataması ve 20 belediye eş başkanının tutuklanmasının ardından parti içinde ve parti dışında HDP’nin sine-i millet kararı alması tartışmalarına karşı HDP 20 Kasım’da 12 maddelik deklarasyon açıklayarak Meclis’ten çekilmeyeceklerini duyurdu. Aynı deklarasyonda HDP erken seçim çağrısında bulundu.

HDP içinde bir diğer tartışma konusu da CHP'ye yeniden destek verilip verilmeyeceği. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Sezai Temelli, "Tabandan çok güçlü bir çağrı gelseydi, Meclis'ten çekilirdik” derken, CHP adaylarını desteklemelerinin belli şartlara bağlı olduğunu vurguladı.

Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’ın sorularını yanıtlayan Temelli geri çekilmeye dair şunları söyledi: “Çünkü biz, diğer partilerden farklı olarak, halkımızla beraber bir örgütsel hayat biçimlendiriyoruz. Bunca tutuklamaya, baskıya rağmen HDP’nin nasıl hâlâ ayakta kaldığını merak edenlere de yanıt vermiş olalım, tam da bu nedenle, yani halkımızla birlikte hareket ettiğimiz için ayaktayız.”

HDP yeniden CHP’li adayları destekleyecek mi?              

31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul dahil bazı büyükşehirlerde aday çıkarmayan HDP, CHP’li adaylara destek verdi. Ancak İstanbul’da desteklediği CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Türkiye’nin Rojava Kürdistanı’na yönelik başlattığı askeri harekâta destek verdi. Temelli bir sonraki seçimlerde yeniden CHP’li adayları destekleyip desteklememe konusunda ise şu değerlendirmede bulundu:

“Siyaset bütün o meseleleri birbirine ekleyerek yol almıyor. 31 Mart’ta biz öncü rolü oynayarak bir strateji ortaya koyduk ve Türkiye’de çok önemli bir değişim, dönüşüm sürecinin önünü açtık. İnsanlar büyük bir umutsuzluktan çıktı, “bu iktidar değişebilir” umudu yeşerdi. Şimdi erken genel veya yerel seçimler geldiğinde, orada ortaya çıkacak ilişkiler geçmişin bakiyeleri veya yaşanmışlıklar üzerinden değil, gelecekte neler yapılacağı üzerinden biçimlenir. Dolayısıyla Rojava’da, Suriye’de, Türkiye’de ne yapmalı sorularına yanıtlar üretmek ve bu yanıtlar üzerinden buluşulup buluşulmayacağına bakmak gerekiyor. Bu yanıtları üretebilecekler mi? Türkiye’deki Kürt meselesi için, Rojava için ne diyecekler? Irak’ta, Kürdistan Bölgesel Yönetimi için ne diyecekler? CHP’yi de diğer muhalefet partilerini de kastediyorum. Ne diyecekleri ve ne yapacakları belirleyici olacak. Her yeni ilişki, elbette geçmişi de kapsayarak kurulur.”

“İktidar tecrit hukuku uyguluyor”

İktidarın HDP’ye ve Kürtlere ‘Tecrit hukuku’ uyguladığını söyleyen Temelli, “Bu iktidar, yoluna devam edebilmek için hukuku askıya alıyor ve bunu da tecrit hukukuyla gerçekleştiriyor. Tecrit sadece Sayın Öcalan’a uygulanmakla kalmadı. Demokratik siyaset adına ne varsa, hepsi tecrit altında. Hukuk nasıl askıya alınır ve bunun yerine ne ikame edilir diye baktığınızda, arkadaşlarımızın dava dosyalarına yansıyanları görürsünüz. En bilinen örnek Selahattin Demirtaş’ın karşı karşıya bırakıldığı durumdur. Bırakın AİHM’in kararını, mevcut iç hukuk bile hem Demirtaş hem de Figen Yüksekdağ’ın tahliyesini gerektirirken, daha hapisteyken yeniden tutuklandılar” dedi.

“Tutuklanan arkadaşlarımızın sayısı 5 bin 200’ü geçti”

HDP’lilere yönelik yoğun gözaltı ve tutuklamalara ilişkin de bilgi veren Temelli şöyle konuştu: “Tutuklu arkadaşlarımızın sayısı 5 bin 200’ü geçti. 2016 yılından beri tutuklanıp bırakılan arkadaşlarımızı da dahil ettiğimizde bu sayı 10 bini geçiyor. Türkiye’de 500 bine yakın insan hakkında denetimli serbestlik uygulanıyor ve bunların da önemli bir kısmı siyasi davalardan kaynaklanıyor. Keza binlerce insan hakkında yurtdışına, hatta bulunduğu şehrin dışına çıkma yasağı var. “Tecrit hukuku” derken tüm bunları kastediyordum işte. Türkiye’ye yapılan açık cezaevi benzetmesinin uymadığı hiçbir alan yok. Faşizm sadece yasal yaptırımlarla değil, hayatın her alanında hareket tahditleri koyuyor. Sosyal medyada bir tweet’i retweet etmek istediğinizde bile bu tahditlerle, kısıtlamalarla karşılaşıyorsunuz. İnsanlar “beğeni” butonuna bile basmaktan çekinir noktaya getirilmiş durumda. Herhangi bir paylaşıma verdikleri ceza, aslında milyonlarca insanın hareket alanını kısıtlıyor. HDP’yle ilişki kurulmaması, HDP’lilerin sözünün paylaşılmaması bu şekilde sağlanmaya çalışılıyor. Psikolojik savaş, algı yönetimi dediğimiz de bu.”

Bir kere ne zaman olacağını bilmiyoruz ama erken seçim sath-ı mailine girildi. İktidar tükendi ve çözümsüzlükten beslenmek üzere topluma şiddet dayatıyor. Siyasi tükenmişliğe bir de iktisadi krizi eklediğinizde, seçimlerin 2023 kalma olasılığı yok. Biz bundan da öte, bir an önce erken seçim yapılması için hodri meydan dedik. Çünkü tükenmiş siyasette ısrar, çok daha büyük yıkımlar yaratır. Toplumun da buna hazır olduğunu düşünüyoruz. Seçim ne kadar erken olursa, bu tükenmiş siyasetin maliyetini daha az çekeriz.