İDDİA: HDP'li 26 Belediye'ye kayyum atanacak
Türkiye, 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerine kilitlenmiş durumda. Gözler bu Pazar günü sandıktan çıkacak sonuçta. Bölgede ise farklı gelişmeler var. Türk ordusunun Kürdistan topraklarındaki Hakurk’ta PKK’ye yönelik havadan ve karadan operasyonu var.
Türkiye, 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerine kilitlenmiş durumda. Gözler bu Pazar günü sandıktan çıkacak sonuçta. Bölgede ise farklı gelişmeler var. Türk ordusunun Kürdistan topraklarındaki Hakurk’ta PKK’ye yönelik havadan ve karadan operasyonu var.
Diğer yandan Suriye Demokratik Güçleri’nin denetimindeki Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile sınır bölgesinde güvenli bölge oluşturulması konusunda anlaşmaya varıldığı tartışmaları var.
İmralı kapıları da açıldı, en azından şimdilik Öcalan avukatlarıyla görüşüyor. AKP iktidarı İstanbul seçimlerini kazanmak için de olsa Kürt seçmene göz kırpıyor. Ortamın yumuşadığı, çözüm sürecine geçileceği tartışmaları da dillendirilmiyor değil.
Ahval'den Burhan Ekinci PKK'ye yakın Kürt gazeteci Amed Dicle ile son günlerdeki gelişmeler üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Amed Dicle, AKP’nin İstanbul seçimlerini kazanması durumunda HDP’ye ve Kürtlere yönelik askeri ve siyasi operasyonlarıyla ilgili planını devreye sokacağını düşünüyor. 23 Haziran seçimlerinden sonra HDP’li 26 belediyeye kayyum atanacağını ileri süren Dicle, kısa bir süre önce bulunduğu Kandil'de PKK yöneticilerinin AKP kaynaklı bir Çözüm Süreci beklentisi içerisinde olmadıklarını dile getirdi.
Hakurk’ta ne oluyor?
Türkiye ordusu sadece Hakurk’ta Irak ve Türkiye sınırında stratejik saldırılar başlattı. En yoğununu Hakurk’ta başlattı. Türkiye, Irak-İran üçgeni burası. Türkiye Bradost’ta PKK’ye yönelik avantaj elde etmek isterken diğer yandan bölgeyi insansızlaştırmak istiyor. Şu ana kadar bir ilerleme yok. Türk medyasında yer aldığı gibi Türk askeri 20-25 kilometre alana gitmiş ve bir askeri hakimiyet sağlamış, öyle değil. Bu operasyonlarla yoğun bir hava saldırısı oluyor, bu bombalanan yerlerin arazinin yeri bile değişiyor.
Varsa oralarda PKK güçleri orayı terk etmek zorunda kalıyor. Günlerce bombalanıyor, helikopterlerle daha sonra asker indiriliyor. Sanki bölgenin tümünde hakimiyet sağlanmış gibi bir algı oluşturulsa da aslında Hakurk bölgesi dediğimiz bölgede durum değişiyor. Zaman zaman karşılıklı çatışma ve saldırılar var. Türk ordusu mesafe olarak Kandil’den 150 kilometre uzaklıkta. Türkiye’nin daha büyük hedefi var. İstanbul seçimleriyle ilişkilendirmek yetersiz olacak. Türkiye’nin uzun vadede amacı yapabilirse Güney Kürdistan’ın her yerini işgal etmek.
Türkiye’nin amacı bir işgal durumunu dayatmak ve çıkmamak istiyor. Türkiye 1995’de askeri güçler kurdu ve oradan bir daha çıkmadı. Türkiye’nin 20’den fazla Güney Kürdistan’da askeri üssü var. Türkiye’nin bölgede attığı her adımı Kürtlere karşıdır. Türkiye devlet refleksinde PKK-KDP-YNK yok, Kürt düşmanlığı hakim. Türkiye’nin bölgeyi işgal planı var. Bölge aynı zamanda İran bölgesi. İran’ın buna karşı henüz bir tepkisi yok.
Türk ordusu İran toprakları içinde yer alıyor mu?
Hayır, bu bölge İran sınırına yakın ve burası İran’ı da ilgilendiriyor. Her türlü askeri hareketlilik İran’ı ilgilendirir. İran’ın buna karşı sessiz olması normal bir durum değil. İran’ın operasyonu destekleyici ve dışlayıcı bir açıklaması olmadı.
Türkiye’nin İran’ın sınırlarına girme amacı var mı?
Hayır, Türkiye’nin İran’ın sınırlarına girme durumu yok. O zaman ayrı bir durum olur. İran’la ayrı bir angajmanı gerektirir. Şu an öyle bir durum yok ve böyle bir şey de beklenmiyor. Türkiye kendi toprakları ve Güney Kürdistan sınırları içinde.
Sekiz yıl aradan sonra ilk kez avukatların İmralı’ya gitmelerine izin verildi. AKP-Erdoğan iktidarının son yıllardaki Kürt düşmanlığından vazgeçip, güvenlikçi bakış açısından vazgeçip biraz daha ılımlı bir havanın oluşacağı beklentisi vardı ama çok geçmedi Hakurk’a büyük operasyon başlatıldı. Yumuşama beklerken sertleşme başladı...
31 Mart seçimlerinde, AKP’nin büyükşehirlerde kaybetmesinin temel nedeninin Kürt meselesi olduğu ortaya çıktı. Dolasıyla İstanbul’u tekrar geri alalım hesapları yapıldı. Bu hesaplarla açlık grevleri Kürtlerin çeşitli demokratik direnişleri masaya yatırıldığında bir yumuşama değil de yumuşama varmış görüntüsü oluşturulmak istendi ve Öcalan’ın temel hakkı olan avukat ve aile görüşmesi kısmen de olsa sağlanmış oldu. İmralı kapısı senin de dediğin gibi aralanmış oldu. Bu hükümetin bir yandan demokratik basıncı bertaraf etmek, gündemi kapatmak bir yanda da acaba bunu İstanbul seçimleri sürecinde kendi hesabıma çeviririm hesabına girişti.
AKP-MHP hükümetinden Kürt sorunun çözümü konusunda olumlu yönde bir değişiklik yok. Bir yumuşama süreci yok. Sert dönem başlayabilir. AKP-MHP İstanbul seçim sürecinde sadece bu avukat görüşmesini sağlamasını yapmadılar. Aynı zamanda Kürtlere yönelik 31 Mart’tan sonra bazı politikalarını askıya aldılar. Bunu seçimden sonra geliştirecekler. HDP’li 26 belediyeye kayyum atama planı var. Bunu İstanbul seçimlerinden dolayı ertelediler. Kayyum atama politikasını 23 Haziran sonrasına atadılar. Bunun hazırlığını yapıyorlar.
Özellikle sınır hattındaki belediyeler. Bu savaş politikasıyla doğrudan bağlantılıdır. 31 Mart’ta sandıktan alınamayan bazı sınırdaki belediyelere kayyım alarak HDP’den almak istiyorlar.
Seçimden sonra sivil toplum örgütlerine, iş çevrelerine yönelik operasyon olacağına dair bilgiler var. Bu yönde hazırlıklar olduğu da söyleniyor. Bu planları seçim sonuçlarıyla birlikte tekrar değerlendirecekler ama AKP’nin masasında olan plan budur.
Kürtlere yönelik aslında bir yumuşamadan ziyade sert süreç, sert siyasal askeri saldırılar İstanbul seçimlerinden dolayı ertelenmiş. Hakurk saldırısıyla birlikte görülüyor ki bir çözüm veya bir barış niyetleri yok. Tam tersine savaş konsepti devam ediyor. 23 Haziran’dan sonra AKP’nin HDP’ye ve Kürlere yönelik saldırı politikalarına çok yoğun ivme kazandıracağını düşünüyorum.
Bu plan AKP İstanbul seçimlerini kaybetmesi mi, yoksa kazanması durumunda mı hayata geçirilecek?
AKP İstanbul seçimlerinde istediğini elde ederse, belediyeyi elde ederse bu savaş politikası planına daha sert sarılacak. Sadece Kürtlere değil, herkesten intikam alma arayışına girişecek, herkese saldıracak ve Kürtlere yönelik askeri siyasi operasyonlarını hızlandıracak. Eğer kaybederse, bunu yine yapmaya çalışacak ama daha zayıf bir iktidar olacak. Ama istediğini tam yapamayacak. AKP’den demokratik bir çıkış beklemek, adımlar atmak çok büyük bir gaflet olur. Bu Kürtler açısından da Türkiye’deki demokratik çevreler açısından da böyle.
AKP-MHP’nin alaşağı edilmesi gerekiyor. Ancak o zaman yol katledilebilir. İstanbul seçimleri aynı zamanda muhalefet cephesi açısından da yeni bir durumdur. AKP şu an mevzide, pusuda.
Kısa bir süre önce Kandil’deydin. Kandil, PKK yöneticileri sürece nasıl bakıyor? Yeniden bir çözüm süreci için AKP’den bir beklentileri var mı?
Hayır böyle bir beklentileri yoktu. Çeşitli röportajlar da yaptım. Orada, olaya bakış şu: AKP-MHP’nin mevcut iktidarının bu sorunu çözecek barış getirecek bir zihniyette olmadığını düşünüyorlar. Onların beklentisi, daha çok Kürtlerin diğer demokratik kesimlerle birleşip, Türkiye’de demokratik sistem inşa ederek, bu süreçte AKP-MHP’nin gerici faşist kesimlerden kurtulmak...
Bir kafa karışıklığı, bir ikilem yoktu. AKP-MHP’den bir çözüm süreci başlatma, arayışına girme bir beklenti yoktu. Böyle bir izlenim edinmedim...
Suriye’nin kuzeyinde de gelişmeler var. Sınırda güvenli bölge konusunda ABD’nin arabuluculuğunda Türkiye ile DSG arasında anlaşmaya varıldığı iddiaları var. Bu konuda sana gelen bilgiler neler?
DSG, Türkiye ile çatışmadan yana değil, iyi komşuluk ilişkileri tavrı var. Türkiye’nin politikası belli, Türkiye’nin açık ve gizli amacı bölgeyi işgal etmek.
Türkiye bunu yapamadı, şimdilik vazgeçti. ABD, Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye girmesini istemiyor. Türkiye ABD’den bölgeye girmek için onay alamadı.
ABD iki taraf arasında bir görüşme trafiği var. Belki doğrudan görüşmeler de var. Türkiye bunu gizliyor ama . Geçmişte bunları yaptılar. Şimdi de var belki bilemiyorum. Şu an Türkiye-Suriye sınırı yerel askeri meclislere bırakılacak. Türkiye saldırmayacak. ABD gözlemcisi ve garantörü olacak. Bağlayıcı anlaşmaya dönüştü mü bilemiyorum. Türkiye'nin muhtemelen buna razı olacağını düşünüyorum.