İdlib seçimi: Örtülü işbirliği mi, Türkiye muhalefeti sattı mı?
Gazete Duvar'da "İdlib seçimi: Cehennemden cehennem beğen" başlıklı bir yazı kaleme alan deneyimli gazeteci ve yazar Fehim Taştekin, İdlib'te tüm ülkelerin farklı hesaplarının içiçe geçtiğini ve karmaşık bir durumun hakim olduğunu dile getirdi.
Gazete Duvar'da "İdlib seçimi: Cehennemden cehennem beğen" başlıklı bir yazı kaleme alan deneyimli gazeteci ve yazar Fehim Taştekin, İdlib'te tüm ülkelerin farklı hesaplarının içiçe geçtiğini ve karmaşık bir durumun hakim olduğunu dile getirdi.
Fehim Taştekin, Rusya'nın Heyet Tahrir El Şam'a (HTŞ) düzenlemek zorunda kaldığı ve başlangıçta kısıtlı olduğu öngörülen operasyonun sebepleri ile ilgili bir kaç ihtimal olduğunu dile getirdi ve bu ihtimalleri şöyle sıraladı:
Moskova arasındaki stratejik ilişkilerin hatırına Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin elinin bu kadar genişlemesinden rahatsız.
Rusya, Türkiye’nin işbirliği zemininden kaymasını önlemek için İdlib operasyonuna defalarca rötar yaptırdı. Muhtemelen ABD’nin çekilme stratejisi netleşmeden ve Türkiye’yi Fırat’ın doğusuna sokma pazarlıklarının nereye varacağını görmeden İdlib’de tahrik edici olmak istemediler. Fakat kartları yeniden karma gereği duyduklarına göre bir şeyler değişmiş olmalı.
Bu oyalama taktiği, Tahran ile Moskova arasında denge gözeten Suriye yönetimini, İran’la daha yakın çalışmaya itti. Moskova belirleyici pozisyonunu kaybettirmek istemez. Bunun yanı sıra İdlib nedeniyle ABD’nin çekilme planından vazgeçebileceğine dair hesapların da anlamı kalmadı. Çünkü ABD, 400 askerle ‘caydırıcı’ ve ‘cezalandırıcı’ pozisyonda kalmaya devam edecek. Fırat’ın doğusunda Kürtleri Şam’la uzlaştıracak bir zemin de yakalanamadı. Buna karşın Türkiye’nin ABD’yle farklı bir diyaloga girdiğine dair sinyaller alındı. Muhtemelen bu faktörler Rusya’nın İdlib dosyasını öne çekmesine yol açtı.
Bu operasyonla ilgili öne çıkan birkaç ihtimal var:
– Rusya, Soçi Mutabakatı’nda başarısız olan Türkiye’yi daha fazlasını yapmaya zorlamak için bu operasyona girişti. İdlib’in güneyinde bir bölgeyi kontrol eden Ceyş el İzze’nin komutanı Mustafa Bakur’a göre İran, Türkiye ve Rusya Nursultan’daki 12’inci toplantıda anlaşamadıkları için İdlib’de gerilimi tırmandırma yoluna gidildi. Ancak bu operasyonun sınırlı olması muhtemel.
– Rusya Hmeymim üssü ve diğer bölgelere saldırıların önünü kesmek için İdlib etrafındaki çemberi iyice daraltmaya karar verdi. İdlib’de durumu değiştiremeyeceğini gören Türkiye de operasyona göz yummak zorunda kaldı.
– Örtülü bir işbirliği olabilir. Bu senaryoya göre Rusya, Türkiye’yi esnetmek için İdlib’e karşılık TSK’nin Tel Rıfat’a girmesine yeşil ışık yaktı. İran ve Suriye’nin aynı esnekliği göstermemesi nedeniyle ‘İdlib’e karşı Tel Rıfat’ alışverişi yürümese de bu türden bir sürece girilmiş olması Türkiye’yi yumuşatmış olabilir.
Maaret el Numan’daki düzenlenen bir gösteride Türk bayrağının yakılması Türkiye’nin muhalefeti sattığını düşünenler olduğunu gösteriyor. Muhaliflerin eski baş müzakerecisi Muhammed Sabra da, Türkiye ile yakından çalışan Müslüman Kardeşler’in silahlı kolu Feylak el Şam’ı elindeki cephaneyi Hama kırsalında savaşan güçlerle paylaşmamakla suçladı. Sabra’ya göre bunun nedeni bu örgütlerin Astana sürecine katılmayı reddetmesi. Bu suçlamalar dolaylı olarak Türkiye’ye yöneliyor.
Bir yumuşamanın olduğu farz edilse de bundan Ankara’nın topyekûn bir kara harekâtına rıza gösterdiği sonucu çıkmayabilir. TSK’nin İdlib’in güneyine takviye güç göndermesi ve üst düzey bir heyetin sahayı teftişe çıkması operasyonun önünün tamamen açıldığına dair öngörüleri zayıflatıyor.
Tam olarak rızanın boyutunu bilmiyoruz. Fakat 17 Eylül Soçi Mutabakatı’nın şartlarını yerine getirmeye dönük bir operasyona Türkiye’nin direnmesinin güçleştiğini de görüyoruz. Harekatın gelişim seyrine bakılırsa ilk hamle, Han Şeyhun ve yabancı savaşçıların elindeki Cisr el Şuğur’u da içine alabilir. İdlib kent merkezine yönelik bir kara harekâtı ise belki şartların biraz daha olgunlaşmasını bekleyebilir.
Operasyonların genişlemesi HTŞ ve kavgalı eski ortaklarını tekrar ortak cephede buluşturabilir. Şu an hedef alınan bölgelerde HTŞ dışındaki örgütler de var. Halihazırda 5 ay önce birbiriyle savaşa tutuşmuş hasım örgütlerin ‘Şam’ın Fethi’ adıyla ortak bir operasyon odası kurduğu söyleniyor. El Kaide unsurları, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve ÖSO etiketli bağımsız gruplar arasında bu türden bir ortaklaşma çatışmasızlık rejiminin tamamen çökmesi anlamına geleceği gibi Türkiye’nin cihatçılardan ılımlı ordu devşirme çabalarını da sıfırlayabilir.