İşin kolayı Kürtler’in oy kullanma hakkını tamamen elinden almak!
Türkiye’nin ırkçı cephesi HDP’nin kapatılması için büyük bir kampanya başlatmış görünüyor. AKP ve Perinçek Cephesi’nin bu kampanyasının asıl amacının muhalefet cephesinde demokratik bir ittifak kurulmasının önüne geçmek, Kürtlerle bir araya gelmeyi utanç, suç haline getirmek olduğu bütün çıplaklığıyla kendisini gösteriyor.
Özellikle CHP’nin ulusalcı kesimi ile İYİ Parti’yi hedefleyen bu kampanyayı yapanlar elbette artık Kürtlerin kemikleşmiş bir oyu olduğunu, HDP kapatılsa bile kurulacak yeni partinin sıfırdan değil ama yüzde yedi-sekiz çıtasından başlayacağını biliyorlar.
Artık zirve yapmış Türk ırkçılığı giderek 1930’lar Almanyası’na benziyor. Tüm dünyada ırkçılık karşıtı dalganın yükseldiği, Amerika ve Kanada ile birlikte bir çok Avrupa ülkesinde halkların ayağa kalktığı bir dönemde, Türkiye demokrasi, hukuk devleti, insan haklarında olduğu gibi, bu konuda da dünyanın tersine bir yön çizmiş bulunuyor kendisine.
Bir halkın seçtiğini Meclis’ten atan, belediye başkanını görevden alan, hepsini cezaevine gönderen bu zihniyet ülkeyi “Biz” olarak değil “Biz” ve “Onlar” olarak bölüp parçalamaya devam ediyor. Koca ülke bu pervasızlık ve utanmazlığa sessiz ve seyirci kalıyor. Dönüşü olmayan bir ırkçılık ve ayrımcılığın temeli çok güçlü şekilde atılıyor.
İlkokuldan başlayan ırkçı, dışlayıcı, düşmanlaştırıcı düşünce kalıbı sistemi, halklar arasında kapatılması giderek imkansız hale gelen bir yarılma yaratıyor. Bu noktada Türkiye’nin ihtiyacı ülkenin birlik ve beraberliğini, barışını, refahını öne çıkaran siyasi liderler.
“AKP’nin oyununa gelmeyiz” denilerek her geçen gün artan faşizan baskıya sessiz kalmak cesur olmak değil. Halkların kardeşliğine inanan siyasetçilerin ırkçılar kadar cesur ve yürekli olması gereken bir dönem bu.
Yola çıkarken yapılması gereken ilk iş, bu ülkede 'Türk ırkçılığı' diye bir gerçek olduğuyla yüzleşmek; Kürt’ten Ermeni’ye, Ermeni’den Arap’a kadar her gün nefret kusulduğunu görmek. Gören Türkleri dünyada tıptan astronomiye, matematikten fiziğe bir çok alanda insanlığa büyük katkılarda bulunmuş sanır. Açın herhangi bir kültür tarihi kitabını gerçeği bütün çıplaklığıyla görün.
Bu gerçek yokmuş gibi, kendisinden olmayan herkese aşağılayıcı bir deyim üretmiş ırkçı bir toplum modeli çıkarmış koca ülke. Bakın görmezden geldiğiniz ırkçı söylemden sadece bir kaç örnek vereyim:
“Acemi nalbant Kürt eşeğinde dener kendini, Ağaçtan maşa Kürt’ten paşa olmaz, Agop’un kazı gibi yutmak, Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete, Anladıysam Arap olayım, Arap eli öpmekle dudak kararmaz: Arap saçına dönmek: Bir şeyin karmakarışık olması, Ayıdan post, Kürt’ten dost olmaz, Çingene ciğer pişirir, yemeden karnını şişirir, Çingene’den çoban olmaz, Yahudi’den pehlivan, Ermeni dölü, Ermeni feneri gibi dönmek, Ermeni tohumu, Ermeni gelini gibi, Eşeğe Kürt demişler, iki hafta saman yememiş, Gördün mü bir Kürt, iki sok bir dürt…”
Irkçı söylem karşısında “Bana terörist derler, FETÖ’cü derler” endişesiyle sessiz kalmak demokrasi ve hukuk devleti olmaktan temelden vazgeçmek demektir. Ayrımcı, kendini üstün gören ve bunu siyasi sistemine işleyen bir ülkeden demokrasi çıkmaz. Irkçı Güney Afrika rejimi çıkar. Türkiye’de kendisine muhalefet diyen kesimlerin Amerika’da Trump’a bayrak açan eski Başkan Bush dahil Cumhuriyetçileri örnek alması gerekir.
Görmeniz gereken bu cephenin Kürtler konusunda sessiz kalır, insan hakları ve hukukun ayaklar altına alınmasını sadece izlerseniz, bu ırkçı cephenin sizi kucaklamayacağı gerçeği. Size gördükleri yer Kürtlerden üstün değil, onları tepeleyince sıra size gelecektir. Bakın işte son seçim tasarısına, Deva ve Gelecek partilerinin önünü kesmeyi amaçlayan tasarı sadece CHP ve İyi Parti’yi uslu muhalefet olarak kabule hazırlanıyor.
Tasarıya göre, ittifak içinde getirilmesi konuşulan yüzde 5 barajının yanı sıra, mevcut sistemdeki yüzde 10 barajı devam edecek. Ayrıca, daraltılmış bölge sistemi içinde yüzde 20 barajını aşamayan parti de milletvekili çıkaramayacak.
Naziler kapısına dayandığında Katolik papazın söylediği sözü unutmayın. Sustukça sıra size gelecek, kendinizi de kurtaramayacaksınız. Bu ateş sizi de, ülkeyi de yakacak.
Ahval yazarı Ergun Babahan