Taliban’dan ayrılan bir grup İran’da yeniden yapılanıyor

 Taliban’dan ayrılan bir grup İran’da yeniden yapılanıyor

Afganistan hükümetinin son zamanlarda serbest bıraktığı Taliban üyelerinin barış süreci kötüleştiği taktirde savaş alanlarına döneceğine dair korkular sürüyor. Yakın tarihli bir rapor, Taliban’dan ayrılan ve İran ile bağlantısı olan bir grubun varlığına işaret etti. Grubu Afganistan'da yaklaşık 19 yıldır devam eden savaşı sona erdirme çabalarının muhalifleri yönetiyor.

aawsat.com'da yer alan haberde, Radio Free Europe / Radio Liberty (RFE/RL) sitesinde Salı günü yayınlanan raporuna göre, ‘İslam Devleti Partisi’nin Şubat ayı sonunda ABD ile barış anlaşmasına varılmasının ardından Taliban’ın ana organından ayrıldığına inanılıyor. Bu muhalif kanadın oluşumu, son yıllarda artan iç anlaşmazlıklara şahitlik eden Taliban saflarındaki olası bölünmelere ve Molla Muhammed Ömer’in ölümünün ardından örgüt liderliğindeki acılı geçiş sürecine ışık tutuyor.

Raporda bu ayrık kanadın geniş geniş destekçi toplayıp toplayamayacağının henüz kesin olmadığına değinilse de bu grubun ortaya çıkması dahi Taliban ila Amerikalılar arasındaki anlaşmaya yeni bir engel teşkil edilebilir. Öte yandan bu anlaşma, terörist faaliyetlerin önlenmesi ve Kabil hükümeti ile bir güç paylaşımı anlaşması müzakeresi konusunda Afgan silahlı hareketinden taahhüt alınması karşılığında ABD’nin önümüzdeki yılın Temmuz ayına kadar Afganistan'dan çekilmesine zemin hazırlıyor.

Raporda bir İngiliz araştırma merkezinden Taliban meseleleri uzmanından aktarıldığına göre, söz konusu grubun İran’ı merkez aldığı; ancak henüz ‘kuruluşunun ilk aşamalarında’ olduğu görülüyor. Nitekim Afganistan ile 900 km'lik bir sınırı paylaşan İran, çok sayıda Afgan mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Rapora göre, bir Afgan istihbarat yetkilisi ise grubun kuruluşunu henüz resmi olarak açıklamadığını, ancak Taliban saflarındaki radikal liderleri ve Taliban’dan ayrılan küçük grupların üyelerini içerisinde barındırdığını söylüyor.

Söz konusu grubun yanı sıra, ABD ile yapılan anlaşmaya gizlice karşı çıktığına inanılan bir dizi Taliban lideri var. Yalnızca Afgan hükümetine ve ABD kuvvetlerine değil, aynı zamanda İslami değil de ‘milli’ bir grup olduğu için Taliban’a da karşı çıkan DEAŞ Afganistan kolu ve Horasan Örgütü de bu tür gruplardan bazıları.

Diğer yandan, AFP, Kabil’den yazdığı bir haberde 9 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakılan Muhammed Davud’un savaş sahalarına geri dönmeye hazır olduğunu gizlemediğini açıkladı. Barış müzakerelerinde ilerleme umuduyla Kabil hükümeti tarafından serbest bırakılan birçok Taliban militanı, bu minvalde yeni bir tehdit oluşturuyor. Kabil’in kuzeyindeki Bagram Cezaevi’nden geçen ay serbest bırakılan ve cebindeki 65 dolara eşdeğer para ile köyüne doğru yola çıkan Davud, AFP’ye verdiği demeçte “Operasyonlarında birçok Afgan’ı öldüren ABD’liler geri çekilmedikçe mücadelemize devam edeceğiz. Artık ülkemizde yabancı güç istemiyoruz” ifadelerini kullanıyor.

AFP’nin haberine göre, ABD kuvvetleri Davud’u (28) 9 sene önce Faryab’da tutuklamıştı. Afgan yetkililer ise isyancıların Ramazan Bayramı vesilesiyle 3 günlük bir ateşkes çağrısında bulunmasının ardından Davud da dahil olmak üzere Talibanlı 5 bin mahkumu serbest bırakma sürecini hızlandırdı.

Bir güvenlik yetkilisi, serbest bırakılanlar listesinde intihar bombacısı olmak, intihar yeleği üretmek ve adam kaçırmak için ya da yabancı savaşçılara eğitim veren üyeleri içerdiğini söyledi. Nitekim bu adım, barış görüşmelerine zemin hazırlayacak kapsamlı bir mahkum takas sürecinin bir parçası niteliğinde.

Mahkumlardan, serbest bırakılmaları öncesinde silah taşımayacakları sözü üzerine imza atması isteniyor. Ancak AFP’nin de bildirdiği gibi, bu tür prosedürlerin pek bir anlamının olmadığı giderek daha bariz bir hale geliyor.

Pakistan'daki bir Taliban komutanı, AFP’ye yaptığı açıklamada, serbest bırakılan en nihayetinde ön saflarda konuşlandırılacağına dair “herhangi bir belirsizlik olmaması gerektiğini” söyleyerek “Zirâ bu devam eden bir cihad; Kabil hükümeti ile bir tür anlaşmaya varana kadar sürecek” dedi.

Serbest bırakılan isyancıların çoğu, ABD kuvvetlerine karşı hala kızgın olduklarını söylüyor. Ancak Şubat ayında Taliban ile ABD arasında yapılan bir anlaşma mucibince, militanlar ABD ve yabancı güçler gelecek yıl ülkeden çekilirken saldırıları durdurmayı taahhüt etti.

Ancak bitkin yerel savunma ve güvenlik güçleri, benzer taahhütleri kapsamayan doğrudan düşman haline geldi. Washington'un müzakereler sırasında Taliban'dan aldığı ana imtiyaz, Kabil ile barış görüşmelerine başlama sözüydü. Buna karşılık, Afgan hükümetinin 5 bin mahkumu serbest bırakması karşılığında Taliban ise güvenlik güçlerinden yalnızca bin mahkumu serbest bırakma sözü verdi.

Yetkililer, takas süreci başladığından bu yana Afgan yetkililerin 3 bin Taliban mahkumu, isyancıların ise 750’den fazla mahkumu serbest bıraktığını söylüyor.

İsyancı sayısının 50 bin ile 100 bin arasında değiştiği tahmin edildiği için, serbest bırakılan mahkum sayısının Taliban üyelerinin yüzde 10’una denk geldiği söyleniyor.

‘Planlamacıların’ Afgan yetkilileri için militanlardan daha büyük bir endişe kaynağı olduğunu söyleyen üst düzey bir güvenlik yetkilisi, serbest bırakılan bir Taliban mahkumunun silahlı faaliyetlere başladığını, bir diğerinin ise cinayet işlediğini belirtiyor.

Taliban, ABD ile olan anlaşmasını, bu uzun savaşta Washington'u yendiğinin bir kanıtı olarak görüyor. Taliban hareketinin ikinci yetkilisi Siraceddin Hakkani, geçen hafta yaptığı açıklamada, “Siyaset ve müzakereler, mücahitlerin işlerini ya da askeri gücümüzü yükseltmeyi ihmal edeceğimiz anlamına gelmemelidir” ifadelerini kullanmıştı. Taliban, kendisini Kabil ile barış görüşmeleri başarısız olsa bile, her türlü senaryodan zafer kazanacak bir konumda görüyor.

Afgan hükümetinin ise önde gelen bağışçısı Washington’un takas talebine boyun eğmekten başka bir seçeneği bulunmuyordu. Bazı gözlemciler, Afganistan savaşını sona erdirecek barış görüşmelerinin başarılı olacağı konusunda umutlu.

Uluslararası Kriz Grubu’ndan Andrew Watkins, “Bu görüşmeler, mevcut ateşkes için diğer mevcut yaklaşımlar nazaran daha umut verici. Görüşmelere hızlı bir şekilde başlanması, bu tehdidi ortadan kaldırmanın en iyi yoludur” ifadelerini kullanıyor.