İsmail Beşikci yazdı: Kürd'lerin Tarihi

İsmail Beşikci yazdı: Kürd'lerin Tarihi

Bahoz Şavata, Kürdlerin Tarihi kitabının ikinci cildinde, Manizm’den, Mazdeklerden, Sabilikten söz ediyor. Mazdek Komünizmi’nden, İran Komünizmi’nden söz ediyor. (s. 623 -639)

Munzur Çem, Kermê Dare Dere Ya Reno, başlıklı yazısında, (Deng, Sayı 113, Mart 2019, s.64-78) Mitraizm, Zerdüştlük, Manizm, Mazdek, Hürremiye  süreğinden söz etmektedir. (s. 73) Mazdek, Hürremiye Komünizmi’ni, bu yazısında, Munzur Çem de dile getirmektedir. Mazdek-Hürremiye tüketimde eşitliği ve üretim araçlarında kolektif mülkiyeti savunan bir düşünce ve hareket olarak ortaya çıkmış, gelişmiş.

Dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Mazek-Hürremiye İsyanları Abbasileri çok meşgul eden bir konu olmuş. Kuzeyde, karargahını göçebe Kürd aşiretlerinin yanında kuran Babek, Güneyde Kürd Narseh, Abbasi ordularıyla çok yoğun çatışmalar sürdürmüş. Bu isyanlar, M.S. 833’de, Abbasi Halifesi Mutasım (796-842) (hüküm süresi 833-842) döneminde bastırılabilmiş. Babek (798-838) yakalanarak idam edilmiş, Kürd Nasseh ise, taraftarlarıyla birlikte Bizans topraklarına kaçmış.

Bundan birkaç yazı önceki, Kürdlerin Tarihi yazısında, Alanlarla ilgili küçük bir bölüm vardı. Memê Alan destanındaki Alan ile Alanların ne gibi bir ilişkisi olabileceği sorgulanıyordu. Kanımca, Memê Alan Destanı’ndaki Alan, Ardelan’daki Alan, Alanlardan, Kürdistan’a kalmış bir mirastır, bir hatıradır Mitraizm, Zerdüşlük, Manizm, Mazdek, Hürremiye süreğindeki Hürremiye’nin ise, Hurrilerle ilgili olduğu kanısındayım. Kürtlerin Tarihi kitaplarında, Hurri soylu, Guti, Kassit, Subaru, Lulubi halkları şeklinde ifadeler vardı.

                            ***

Kürd Tarihi Üzerindeki Gözlemler’e, Mehrdad R. İzady’in, Kürtler, Bir El Kitabı ( çev. Cemal Atila, Doz Yayınları, ikinci baskı, Ocak 2007) kitabında yer alan bazı konulara işaret ederek devam etmek istiyorum. Üzerinde durmaya çalışacağımız başlıca üç konu şunlardır. Alevilik-Şiilik sorunu, Hristiyan Kürdler sorunu, Kürd Yahudisi, sorunu.

  1. Alevilik-Şiilik

Mehrdad İzady, Şah İsmail’i (1489-1524) (yönetimi 1501-1524) Alevi Kralı olarak değerlendirmektedir. (s.111) Daha sonra bir tabloda Sünni-Şii-Alevi ayrımı yapmakta ( s. 246) ama daha sonraki bir sayfada da yine, ‘Safevilerin Alevi Peryodu’ndan söz etmektedir. (s.260) Bunu takip eden bir sayfada da, ilk Şii İmamı Ali’nin hem Alevilikte hem Yaresanilikte üstün bir statüye sahip olduğundan söz etmektedir. (s. 262) Bütün bunlar, bu konularda, yazarın kafasının epey karışık olduğunu göstermektedir.

Bu konularla ilgili olarak kısaca şunlar söylenebilir. Alevilik kavramının 140-150 yıl kadar bir geçmişi vardır. Alevilik, bu inanca sahip olanları İslam’a asimile edebilmek için yaratılmış bir kavramdır.

Kızılbaşlık kavramı ise 16. yüzyılın ortalarında, Şii İslamla birlikte ortaya çıkmıştır. Şah İsmail’in dedesi Şeyh Cüneyd’in (1429-1450) ve babası Şeyh Haydar’ın, (1460-1488), askerlerinin, düşman askerlerinden ayırmak için başlarına giydirdikleri 12 dilimli kızıl fes.

Bu fesin neden kızıl renkli olduğu çok önemli bir konu. Bu Şah İsmail’in ailesinin kökleriyle ilgili çok önemli bilgiler veriyor. Mehrdad R. İzady’ni kitabında bu konuyla ilgili şu söyleniyor. : ‘Mazdekiler ve Hürremiler, giysi ve bayraklarında, sembol olarak kırmızı renk kullanmışlardır. Bu yüzden Surhalamαn (kızıl bayraklı insanlar) Surhjamagan (kızıl giysili insanlar) olarak adlandırılmışlardır. ‘ (s. 257)

Mazdekiler-Hürremiler MS dokuzuncu yüzyılda yaşamaktadırlar. Halbuki, Kürdler için kızıl, çok eski  tarihlerden beri kutsal  bir renktir. Örneğin, Zedüşti din adamlarının başlıkları kırmızı, elbiseleri beyaz, bellerine bağladıkları kuşak yine kırmızıdır. Bu renkller, bugün, Barzanilerin giydikleri başlıkta veya poşuda yaşatılmaktadır. Munzur Çem sözü edilen yazısında, buna ‘camedan’ denildiğini de dile getirmektedir. Şeyh Cüneyd’in, Şeyh Haydar’ın askerlerin başlılarında kızıl renkli bir fes kullanmaları, ailenin kökleri ile ilgili bilgiler vermektedir.

Murad Ciwan, Çaldıran Savaşı’nda, Osmanlılar, Safeviler ve Kürtler İlk Kürt-Osmanlı İttifakı (1514) ( Avesta, 2015) isimli kitabında, Şah İsmail’in ailesiyle ilgili önemli bilgiler veriyor. Murad Ciwan ailenin, Musul’un Sincar bölgesinde yaşayan sünni bir aile olduğunu belirtmektedir. 10-11. yüzyılda, ailenin Sincar’dan kalkıp Hazar’ın güneyine göç ettiği vurgulanmaktadır. (s.63) Burada, Şiiliğe kaydığı da belirtilmektedir. Kırmızı rengin, bu ailenin, daha doğrusu Kürdlerin geçmişiyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Saffetu’s Safa, İran Şiiliğinin ve bu ailenin tarihidir. 1357’de, Şeyh Safiyeddin’in oğlu İbn Bezzaz Tevekküli tarafından tamamlanan bu kitap daha sonra Şahların isteklerine göre birçok değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklikler sırasında, kitaptan bazı bölümler çıkarılmış, yeni ihtiyaca karşılık vermek üzere, yeni bölümler eklenmiştir. Ama, ailenin Kürd kökeniyle ilgili anlatımlarda bir değişikliğe gidilmemiştir. Hazar’ın kıyısına yerleşen ailenin, orada tarımla ve hayvancılıkla ilgili işler yaptığı vurgulanmaktadır.

Murad Ciwan bunun ikisini şu şekilde anlatmaktadır. ‘Saffetü’s Safa’da, adım adım öyle değişiklikler yapılmıştır ki, önceleri, Safevi şeyhlerinin bilinen en eski ataları Firuz şah Zerinkulah’ın şeceresi, yedinci İmam Musa Kazım’a dek uzatılarak, Hz. Ali’ye bağlanmak istenmiş, böylece Seyidlik iddialarına temel yaratılmaya çalışılmıştır.’ (s. 63)

Murada Ciwan, bu kitaptaki ikinci değişikliği de şöyle anlatmaktadır. ‘İsmail Şah olmasından sonra yazılan, 1508 nüshasında, seyidlik şeceresinin Hz.Hüseyin üzerinden Hz. Ali’ye uzatılmıştır. Bunun nedeni, Safevilerin kendilerinin, İran’ın köklü efsanevi krallık ailesine bağlama gereksiniminden gelir.’ (s.67)

İslamiyet ise, 1400 yıl kadar bir geçmişe sahiptir. Bugün Alevi olarak ifade edilen inancın tarihi ise, çok çok eskilere uzanmaktadır. Bu Kuzey Mezopotamya kökenli bir inançtır ve Zerdüşlükten de önceki bir inançtır.

Bu inancın esas adı Rêya Heqîyê’dir. MÖ 2000’lere, Mitraizm’e kadar gitmektedir.  Mitraizm, Zerdüştlük, Manizm, Mazdek, Hürremiye  süreğini izlemek bu bakımdan önemlidir. Ahmet Önal’ın, Rêya Heqîyê, Alevilik, İslam (nerinaazad.org, 13.12. 2018) yazısı bu bakımdan önemlidir. Ayrıca bk. Selahattin Ali Arik, Aryan İnaçlar ve Rêya/Raa Heqîye Mihtra, Zervan, Zerdüşt, Mani, Mazda, Yarasan, £zdaîyatî ve Kürt Aleviliği, İBV Yayınları, Nisan 2015, Ayrıca bk. Bahoz Şavata, Alevi Görünümler, Kürtler Nasıl Müslüman oldu? Bahoz Şavata, facebook sayfası

Bugün, İran’da Ehl-i hak, Yaresan, Irak’ta Kakailer, Ezidiler ve Alevi olarak nitelendirilen Rêya Heqîyê, bir ulu ağacın üç dalı gibidir. Her üçünün kökünde de Mitraizm vardır. Munzur Çem, Mitra inancının, Rojhilat’ın güneyinde, Loristan’da doğup geliştiğini söylemektedir.

  1. ‘Hristiyan Kürtler…’ ifadesi

Mehrdad R. İzady, Kürtler kitabında Hristiyan Kürtlerden söz ediyor. (s.290-293) Recep Maraşlı, Hristiyan Kürtler Var mı?’ başlıklı yazısında bu sorunu tartışıyor. (Dilop, Sayı 9, Temmuz-Ağustos 2019 s.45-48) ‘Hristiyan Kürt Varsa, Kürt Kilisesi Nerede? diye soruyor. Kürt Hristiyanlar olarak gösterilen toplulukların esasında, Süryani, Keldani, Nasturi gibi, Asuri-Arami topluluklar olduğunu söylüyor.

  1. ‘Kürt Yahudisi’ ifadesi

Mehrdad R.İzady, araştırmasında, ‘Kürt Yahudisi’ şeklinde bir ifadeden de söz ediyor. (s. 286-290)

Aslında, Kürt Yahudisi, ifadesi yerine, Kürdistanlı Yahudiler demek daha doğrudur. Kürdlerin ve Yahudilerini birbirleriyle tanışmaları MÖ. sekizinci yüzyıla kadar inmektedir. Mısırdan kovulan Yahudiler MÖ 1200 yıllarında, Peygamber Musa’nın öncülüğünde bugün Filistin olarak adlandırılan Kenan Diyarı’na geldiler. Orada, Salomon (Süleyman) zamanında bir krallık kurdular. Bu krallık, Salomon’dan’dan sonra, krallıktaki iç kavgalar yüzünden, Kuzey İsrail Krallığı, Güney, Judea Kralllığı adlarıyla MÖ 953’de ikiye bölündü.

Asur İmparatoru 2. Sargon, MÖ 722’de, Kenan Diyarına saldırdı. Bu saldırı sonunda, Kuzey İsrail Krallığı yıkıldı. Bundan sonra, Yahudilerin büyük bir kısmı, Babil taraflarına ve bugünkü Kürdistan topraklarına sürgün edildiler.

MÖ 586 yılında da, Babil İmparatoru Nabukadnezar, Kenan Diyarı’na saldırdı. Güney Judea Krallığı’nı yıktı. Yahudilerin büyük bir kısmını, Babil taraflarına ve bugünkü Kürdistan topraklarına sürgün etti. Dr. A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler (Berhem Yayınları, birinci baskı, 1992) kitabında bu ilişkileri ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.

Bu Yahudiler, o yıllardan beri Kürdler arasında yaşamışlar.. Kürdler arasında,  Kürdler gibi giyinip kuşanıyorlar, Kürdler gibi yiyip içiyorlar. Ama kendi dinlerini ve etnik kimliklerinin korumuşlar. Barzan, Şaklava gibi alanlarda yaşayanlar çok daha Yahudi kalmış

Bu Yahudilerin büyük bir kısmı, 1948’de İsrail devleti kurulunca İsrail’e göç etmiş.

Kürd tarihi Üzerine Gözlemler’e ileriki dönemlerde de fırsat buldukça değinilecek.