KCK: Şengal, Kürdistan Bölgesi'nin değil Irak’ın bir parçasıdır
Bir yandan Erdoğan’ın “Kuzey Suriye’yi paramparça edeceğiz” açıklamaları, diğer yandan ABD öncülüğündeki Koalisyon Güçlerinin, Kuzey Suriye sınırlarındaki devriyelerini artırdığı bir dönemde, bölgede yaşanan sıcak gelişmeleri ANF’ye yorumlayan KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, ne olursa olsun Afrin’den vazgeçmeyeceklerini, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi'ni Irak'tan koparıp Türkiye'ye bağlamaya çalıştığını söyledi.
Bir yandan Erdoğan’ın “Kuzey Suriye’yi paramparça edeceğiz” açıklamaları, diğer yandan ABD öncülüğündeki Koalisyon Güçlerinin, Kuzey Suriye sınırlarındaki devriyelerini artırdığı bir dönemde, bölgede yaşanan sıcak gelişmeleri ANF’ye yorumlayan KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, ne olursa olsun Afrin’den vazgeçmeyeceklerini, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi'ni Irak'tan koparıp Türkiye'ye bağlamaya çalıştığını söyledi.
Afrin işgalini bir soykırım saldırısı olarak yorumlayan Hozat, “Fiziki katliamın yanı sıra demografik yapısı değiştiriliyor, Kürtlerin oranı düşürülüyor; doğası, kültürü ve tarihi talan ediliyor, kırımdan geçiriliyor. Dünya buna da seyirci kalıyor. Bu insanlık adına utanç verici bir durumdur. Bazı güçler suçtan bir nebze de olsa kurtulmak istiyorlarsa politikalarını değiştirmeliler. Türk işgalinin son bulması ve Türkiye’nin Efrîn’den çıkması için rol oynamalılar. Yoksa bu utançtan kurtulamazlar” dedi.
Afrin Harekatı’nda Rusya’nın rolüne dikkat çeken Hozat, “Rusya’nın onayı olmasaydı Efrîn işgal edilemezdi. Bu gerçeği bilmeyen ve öfke duymayan Kürt yoktur. Bu açıdan Rusya, Kürtlerle ilişkilerini düzeltip geliştirmek istiyorsa Efrîn’in özgürleştirilmesinde üzerine düşeni yapmalı, işgalci Türk devletinin Efrîn’den çekilmesinde aktif rol oynamalıdır. Benzer biçimde bu işgale sessiz kalanlar ve onay verenler de tutumlarını değiştirmeli, Türkiye ve çetelerinin çıkmasını sağlamalıdır” diye konuştu.
Türkiye’nin Rojava Devrimi’nin güçlenmesinden korktuğunu söyleyen Hozat, “Çünkü devrimin demokratik etkilerinin Türkiye’ye yansımasını istemiyor. Türk devlet yönetimi, Türkiye’nin katı faşist ulus devlet sınırları içerisinde kalmasını istiyor. Kirli çıkarlarını böyle koruyacaklarını düşünüyorlar. Türkiye’nin demokratikleşmesi için de Rojava Devrimi’nin güçlendirilmesi ve korunması çok önemlidir. Demokrasiden yana olan herkesin bunun için çalışması gerekiyor” dedi.
IŞİD’lilerin Kuzey - Doğu Suriye’de yargılanması talebine de dikkat çeken Hozat, “DAİŞ’e karşı olan ve DAİŞ’ten zara gören tüm güçlerin de DAİŞ’lilerin orada yargılanmasına her türlü desteği vermesi gerekiyor” yorumunu yaptı.
Afrin’i özgürleştirme mücadelesinden vazgeçmenin tüm Rojava’nın ve Kuzeybatı Suriye’nin özgürleşmesinden vazgeçmek anlamına geldiğini söyleyen Hozat, sınır ötesi harekatlarla ilgili de Güney Kürdistan bölgesinin esasında Irak’a değil, Türkiye’ye bağlı olduğunu öne sürerek “Başûrê Kurdistan’ı her bakımdan Türkiye’ye bağımlı hale getirip Irak ile Başûr arasındaki sorunları derinleştiriyor. Şimdi bile bakıldığında sanki Başûrê Kurdistan, Irak’ın bir parçası değil de Türkiye’nin bir parçasıdır” iddiasında bulundu.
Hozat sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye Başûrê Kurdistan’ı Irak’tan koparıp tamamen Türkiye’ye bağlamaya çalışıyor. Misak-ı Milli’nin bir parçası görüyor ve mevcut siyasi konjonktürden yararlanarak tamamen işgal etmek istiyor. Xakurkê işgal saldırısını bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Yine yıllardır Kerkük’te, Telafer’de ve Başika’da Türkmenler üzerinden yaptığı örgütlenmeyi bu çerçevede ele almak lazım. Türkiye’nin Başika’daki varlığı, Irak açısından çok büyük tehdittir. AKP-MHP faşist iktidarı yeni Osmanlıcı arzularla hareket ettiği için Irak’ı Osmanlı toprağı ve dolayısıyla Erdoğan-Bahçeli Türkiye’sinin bir parçası görüyor.”
Irak devletinin ciddi problemler yaşadığını, son derece parçalı ve zayıf durumda olduğunu dile getiren Hozat, Irak Dışişleri ve istihbarat örgütlerinin Türkiye ile PKK gündemli görüşmeler gerçekleştirdiğine dikkat çekti:
" Yıllardır büyük bir kaosun ve savaşın içerisinde. Türkiye, Irak’ın bu durumundan yararlanmak istiyor. Kürt soykırım planlarına Irak’ı dahil etmeye çalışıyor. PKK’ye yönelik geliştirdiği imha savaşında Irak’ın kendisine aktif destek vermesini istiyor. Irak’ın kendi taleplerini ve dayatmalarını kabul etmesini sağlamak için Irak’ta kaosu, savaşı derinleştiriyor. Kendisine yakın Türkmenleri Irak’a karşı örgütlüyor. DAİŞ’e desteğini sürdürüyor. Başûrê Kurdistan’ı her bakımdan Türkiye’ye bağımlı hale getirip Irak ile Başûr arasındaki sorunları derinleştiriyor. Şimdi bile bakıldığında sanki Başûrê Kurdistan, Irak’ın bir parçası değil de Türkiye’nin bir parçasıdır."
YBŞ’nin Irak ordusuyla birlikte operasyona katılmasını değerlendiren Hozat, YBŞ'nin Irak ordusuyla operasyonunu olumlu bulduklarını dile getirerek, Şengal'i Kürdistan Bölgesi'nin değil Irak'ın bir parçası olarak gördüklerini söyledi:
"Şengal, Irak’ın bir parçasıdır. Irak’ın bütünlüğü içerisinde Êzîdî halkımız özerk bir statülerinin olmasını istiyor. Êzîdî toplumu için Şengal’de özerk bir statü Irak’ı güçlendirir, Irak’a büyük itibar kazandırır. Irak’ın demokrasisine çok büyük bir katkı sunar. Özerk vilayet sistemi Irak Anayasası’nda vardır. Şengal özerk bir vilayet olabilir. Irak, Şengal’in özerkliğini tanırsa Êzîdîlerin büyük saygısını ve desteğini kazanır. Dünya halklarında da destek görür. YBŞ, Êzîdîlerin DAİŞ’e karşı kendilerini savunmak için örgütledikleri bir güçtü. YBŞ, DAİŞ’in yenilmesinde ve Êzîdîlerin soykırımdan kurtulmasında çok büyük bir rol oynadı. Êzîdîler, Şengal’in özerkliği çerçevesinde YBŞ’nin de Şengal savunma gücü olarak kalmasını istiyor. YBŞ de Irak askeri gücünün bir parçasıdır fakat özerktir, Êzîdîler bu gücün de Şengal Meclisi’ne bağlı özerk kalmasını istiyor. Irak savunma merkeziyle de bir hukukunun olmasını talep ediyorlar. Êzîdî halkımızın bu talepleri son derece gerçekçi ve haklı taleplerdir, anayasaya da uygundur.
Bildiğimiz ve izlediğimiz kadarıyla YBŞ, Irak ordusuyla hep bir uyum içerisinde çalıştı. Şu anda da Şengal’de Irak ordusu vardır. Irak ordusu, YBŞ’nin de desteğiyle DAİŞ’e karşı birçok operasyon düzenledi. Şimdi de birlikte Irak-Suriye sınırında operasyon yapıyorlar. Bu gayet iyi bir tutumdur, biz bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Biz Êzîdî halkımızın artık yeni fermanlar yaşamasını istemiyoruz. Fermanların yaşanmaması için de Şengal’in özerk bir statüye kavuşturulmasını çok önemsiyoruz. Êzîdîlerin öz yönetimleri ve öz savunma güçleri olursa kendi kendilerini savunabilir ve koruyabilirler."