PSK: Seçimde tarafımız barış, demokrasi ve normalleşmeden yana olacaktır

Genişletilmiş Parti Meclisi toplantısını gerçekleştiren PSK, Türkiye’nin barış ve demokrasiye kavuşmasının Kürt meselesinde atılacak adımlara bağlı olduğuna dikkat çekti. Bu alanda atılması gereken acil adımları beş başlıkta sıralayan parti, seçimlerde “barış, demokrasi ve normalleşmeden yana” taraf olacağını duyurdu.

PSK: Seçimde tarafımız barış, demokrasi ve normalleşmeden yana olacaktır

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) 29 Ocak 2023 tarihinde gerçekleştirdiği Genişletilmiş Parti Meclisi toplantısının sonuçlarını açıkladı.

Gündedeki konuların yanı sıra bölgedeki siyasi gelişmelerin değerlendirildiği ifade edilen açıklamada,  “Ortadoğu’da siyasal, sosyal ve ekonomik krizlerin beslediği toplumsal huzursuzluk her geçen gün artmaktadır. Bölge ülkelerindeki egemen siyasal sistemler bütün meşruiyet dayanaklarını yitirmektedir.  Farklı etnik ve dini inanışa sahip halkların başkaldırısıyla devam eden  bir altüst oluş süreci yaşanmaktadır. Bölgede yaşanan bütün siyasi çalkantı, değişim ve dönüşüm dalgasının merkezinde ise Kürtler ve Kürdistan bulunmaktadır” denildi.

“Kürt karşıtı uluslararası düzen çöküyor”

“Kürdistan’ın bölünüp parçalanmasına ve Kürt halkının bütün ulusal ve insani haklarının gasp edilmesine neden olan uluslararası Lozan Antlaşması’nın üzerinden 100 yıl geçti” sözlerine yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Geçen yüz yıl boyunca Kürt halkına eşi görülmemiş bir baskı, inkar, asimilasyon ve soykırım uygulanmıştır. Kürt halkı ise baskı ve zorbalıkların her türlüsüne insanüstü bir fedakârlık ve büyük bedellerle direnerek bugünlere kadar varlığını ve özgürlük iradesini canlı tutmayı başarmıştır. Bütün bu haklı ve meşru özgürlük mücadelesi sonucunda Lozan Antlaşması’nın inşa ettiği statüko çözülmeye başlamış ve sürdürülemez bir aşamaya ulaşmıştır. 100 yıl önce Lozan’da temelleri atılan Kürt karşıtı uluslararası düzenin Irak ayağı çökmüş, İran ve Suriye’de de çöküş sürecine girmiştir.

Bütün tarihi ve bölgesel deneyimlerin gösterdiği bir gerçek var; Kürt halkının ulusal, demokratik ve insani taleplerinin karşılanmadığı bölge ülkelerinde barış ve istikrar inşa edilemez, sosyal refaha ulaşılamaz. Başka bir ifade ile Kürtler Ortadoğu’da demokrasi ve istikrarın yegane aktörü konumunu kazanmışlardır.”

“Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir”

Türkiye’nin tarihinin en derin ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığına vurgu yapılan açıklamada, “Bu topyekün bir krizdir. Türkiye’nin içinde bulunduğu darboğazın temel nedeninin Kürt meselesinde izlenen baskı ve çatışma politikası olduğu apaçık ortadadır. Özel olarak son beş altı yılda Kürt meselesinde izlenen çatışmacı anlayış, eşzamanlı olarak siyasal sistemin otoriterleşmesine, gücün tek elde toplanmasına ve keyfi yönetime yol açmıştır. Söz konusu inkar ve zorba anlayış aynı zamanda ekonomik kaynakların silah ve savaşa akıtılmasına, giderek derin bir yokluk ve yoksulluğa yol açmıştır. Toplum geleceğe olan inancını yitirmiş, sosyal  ve ahlaki yozlaşma had safhaya ulaşmış, adalet duygusu ve can güvenliği zemini ortadan kalkmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Türkiye’nin söz konusu “belirsizlik ve kaotik ortamda” seçime gittiğine dikkat çekilen açıklamada, “Tarafımız barıştan, demokrasiden, normalleşmeden yana olacaktır. Başka bir ifade ile Türkiye bir yol ayrımında bulunmaktadır. Ya mevcut milliyetçi, şoven ve militarist anlayışla Türkiye tam bir kriz, toplumsal çözülme ve karanlık bir uçuruma doğru hızla kayacaktır. Ya da baskı, inkar ve militarist yönetme tarzı terk edilerek Türkiye normalleşecek, temel hak ve özgürlükler işler hale gelecek ve hukukun üstünlüğü ilkesi hakim kılınacaktır” değerlendirmesine yer verildi.

“Atılması gereken acil ve olmazsa olmaz adımlar açıktır”

“Türkiye’nin düzlüğe çıkması ve barış ve demokrasiye kavuşması ise her şeyden önce Kürt meselesinde atılacak adımlara bağlıdır. Bu alanda atılması gereken acil ve olmazsa olmaz adımlar açıktır” denilen açıklamada, söz konusu adımlar şu şekilde sıralandı:

“- Kürtçe dili eğitimin bütün aşamalarında eğitim dili olarak kabul edilmeli, aynı zamanda kamusal alanda resmi dil olarak hayata geçirilmelidir.

- Kürt kimliği yasal ve anayasal düzeyde tanınmalı ve güvence altına alınmalıdır.

- Kürtler bakımından tam ve eksiksiz bir ifade ve örgütlenme özgürlüğü tanınmalı, Kürt ve Kürdistan isimleriyle her türlü örgütlenme serbest hale gelmelidir.

-Bütün yerleşim yerleri, coğrafi ve tarihi mekânların Kürtçe isimleri iade edilmelidir.

- Kaybettirilen Kürt liderleri ve şahsiyetlerin mezar yerleri açığa kavuşturulmalıdır.

- Kalıcı bir barış ve çözüm için elverişli bir iklimin oluşması bakımından askeri operasyon ve çatışmalar son bulmalı, siyasi nedenlerle içerde bulunan tutuklular serbest bırakılmalıdır.”

“Bütün Kürt siyasi aktörleri bu talepler etrafında birleşmeye çağırıyoruz”

Belirtilen bu insani ve demokratik adımlar atıldığında Kürt meselesinin çözüm yoluna gireceği, Türkiye’nin de “zincirlerinden kurtularak” demokrasi ve toplumsal kalkınma yolunda ivme kazanabileceğine vurgu yapılan açıklamada, bütün Kürt siyasi aktörlere bu belirtilen talepler etrafında birleşme ve bu taleplerin yasal/anayasal güvenceye kavuşması için mücadele etme çağrısı yapıldı.

Açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi:

“Kürdistan Sosyalist Partisi, haklı ve meşru temel talepleri etrafında birleşmiş bir halkın mücadelesine karşı hiçbir gücün direnemeyeceğine tam bir inanç duymaktadır.

Yukarıda çizilen çerçeve seçim politikamızı ve siyasi tercihlerimizi belirleyecektir. Seçimde bizim tarafımız barıştan, demokrasiden, normalleşmeden yana olacaktır. Seçim sürecini Kürt halkının acil ve yakıcı taleplerini siyasetin gündemine getirmek ve toplumsallaştırmak için bir fırsata dönüştürebiliriz.

Bunun için Kürt siyasi aktörlerinin en geniş ölçekteki birliği her zamankinden daha çok önem kazanmış durumdadır. Böyle bir birlik/ittifakı örmek için ulusal ve tarihi bir sorumluluk bilinciyle rol üstlenmeye hazırız. Gücümüzü birleştirdiğimizde sadece seçimi değil geleceği de kazanabiliriz.”