Roboski Katliamı’nın 9. yılı: Dava hangi aşamada?

Şırnak’ın Uludere ilçesinde çoğu çocuk 34 kişinin katledildiği Roboski Katliamı’nın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen failler hala ortaya çıkarılmadı.

Roboski Katliamı’nın 9. yılı: Dava hangi aşamada?

Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu Köyü'nde (Robozik: Kamuoyunda Roboski olarak biliniyor) köyünde 28 Aralık 2011 tarihinde, saat 21.39 ile 22.24 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından sınırdan geçen köylülere 4 bomba atıldı.

Atılan 4 bomba sonucu çoğu çocuk 34 kişi yaşamını yitirdi.

Katliamın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen sorumlular ve failler hakkında açılan bütün soruşturmalar kapatıldı.

Katliamın ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu, Mart 2013'te 84 sayfalık bir rapor sundu. Operasyon esnasında “kimlik tespiti yapmanın imkansız olduğu” belirtilen raporda “olayın kasten yapıldığına dair bir delilin bulunamadığı” sonucuna varıldı.

Diğer yandan kamuoyunda “Roboski Katliamı Davası” olarak bilinen hukuki süreçte, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Haziran 2013’te “taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı” dosya hakkında “görevsizlik” kararı verdi.

FERHAT ENCÜ: AİLELERİMİZ YARGILANDI

Roboski'deki hava saldırısında kardeşi Serhat ve onlarca akrabasını kaybeden eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, K24’e yaptığı açıklamada şunları ifade etti:

“Dokuz yılda hem pek çok şey değişti hem de hiçbir şey değişmedi. Roboski’nin acısı hala ilk günkü gibi taze. O yas havası hala devam ediyor ve adalet mücadelesi de sürüyor. Arkadaşlarımızı, çocuklarımızı, ailemizi kaybettik; sonrasında ise bu adalet mücadelesini verdiğimizde siyasallaşmış yargının cezalandırmalarıyla karşı karşıya kaldık. İşte bu anlamda çok şey değişti.”

Roboskili bütün aile fertlerinin yargılama süreciyle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Ferhat Encü, “Ailelerimiz defalarca gözaltına alındı, para cezasıyla cezalandırılmaya çalışıldı, tutuklananlar oldu” dedi.

“KİMSE SAĞ ÇIKMASIN İSTENDİ”

Katliamın gerçekleştiği geceyi anlatan Encü, “28 Aralık 2011 gecesinde insanlar karşı tarafa askerlerin bilgisi dahilinde gittiler. O gün onların başlarında heronlar (insansız hava araçları) dolaşıyordu” diyerek, sözlerine şöyle devam etti:

“Köyden çıktıkları andan sıfır noktaya geldikleri ana kadar heronlar onları izlemişti ve kafilenin sıfır noktasına gelmesiyle birlikte üzerlerine bombalar atıldı. Oradan kimse sağ çıkmasın diye bombalama 45 dakika boyunca sürdü. Herkesin öldüğünü düşündükleri anda bombalamayı bitirdiler. Ama orada 38 kişi vardı ve 4’ü sağ kurtuldu. Diğerlerinin parçalanmış bedenleri kayalıklardaydı ve o gece sınıra giden aileler çocuklarının parçalanmış bedenlerini toplamaya, yaralıları sırtlarında taşıyarak hastaneye götürmeye çalıştı.”

“KATLİAM ANKARA’NIN KARANLIK DEHLİZLERİNDE KAYBOLDU”

Herkesin katliamın korkunçluğunu fotoğraflarda gördüğünü ifade eden Ferhat Encü, şunları kaydetti:

“İlk günden beri katliamın bilinçli ve programı olduğunu ifade ettik. Katliamın bir hiyerarşi içerisinde gerçekleştiğini ve bu katliamın siyasi sorumlularının da olduğunu, bunun siyasi iktidarın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyledik. Dokuz yıllık sürece baktığımızda tüm bu ifadeler bizi doğrulamaktadır. Dönemin Başbakanı (Recep Tayyip Erdoğan) Genelkurmay’a teşekkür ettikten sonraki söylemlerinde ‘katliamın Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına müsaade etmeyeceklerini’ ifade ediyordu. Ancak Uludere Meclis Araştırma Komisyonu kurulduktan sonra AKP’lilerin oylarıyla katliama ‘kaçınılmaz hata’ denilerek, üstü örtülmeye çalışıldı. Dolayısıyla ne yapmak, katliamı nasıl bir sürüncemede bırakmak istediklerini ve bunun adım adım planlamasını yaptıklarını gördük. Nihayetinde Roboski katliamı Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kayboldu.”

“CEZASIZLIK POLİTİKASI UYGULANDI”

“Karanlık dehlizlerdeki gerçekliği çıkartmak isteyen biz Roboski aileleri ve bu mücadeleyi yürüten vicdanlı insanlar vardır” diyen Encü, “9 yıl içerisinde gitmediğimiz çalmadığımız kapı kalmadı. Kaç kez AKP’nin grup başkanvekilleriyle, dönemin başbakanıyla görüştük. Tüm adalet taleplerimizi siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle paylaştık. Bu talepler çerçevesinde yüz yıllık cezasızlık politikasının son bulmasını söyledik. Maalesef geldiğimiz nokta Dersim’in, Ağrı’nın, Zilan’ın, Koçgiri’nin, Sivas’ın; Nihat Kazan’ın, Ceylan Önkol’un, Kemal Kurkut’un ve Uğur Kaymaz’ın cezasızlık politikası gibi oldu” şeklinde konuştu.

DAVANIN GEÇMİŞİ

11 Haziran 2013’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “taksirle ölme sebebiyet vermekten dolayı” Roboski katliamıyla ilgili soruşturma dosyası hakkında “görevsizlik” kararı verip dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi. Genelkurmay Askeri Savcılığı, 7 Ocak 2014’te “takipsizlik” kararı verdi.

Mağdurların ailelerinin avukatlarının karara itirazı reddedildi. Dosya bunun üzerine 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.

Dilekçe ve eklerinin idari yönden Anayasa Mahkemesi’nde yapılan ön incelemede, başvuruda eksiklikler tespit edildi, tamamlanması istendi. Ancak başvuru, “eksikliğin süresinde giderilmemesi” nedeniyle, 24 Şubat 2015 tarihli kararla reddedildi.

AİHM’İN RET KARARI

İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine yaşamını yitiren 34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapılmıştı.

AİHM, avukatların Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvuru sonrası talep edilen bir belgenin 2 gün geç ulaştırılmasını ret kararına gerekçe göstererek, başvuruyu reddetmişti.

KATLİAMIN ARDINDAN YAPILAN AÇIKLAMALAR

TSK tarafından yapılan açıklamada, “Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21:37-22:24 arasında hedef ateş altına alınmıştır” denilmişti.

Dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Gediktepe ve Hantepe baskınlarında “silahların katırlarla taşındığını” belirterek, “O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere'deki köylülerden 35 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük” demişti.

Türkiye Başbakanlığı, 2012 yılında kişi başına 123 bin, toplamda da 4 milyon 180 bin TL ödeneceğini duyurmuş, ancak aileler bu tazminatı kabul etmediklerini ifade etmişti.