Rojava harekatı içerdeki bölünmeyi derinleştiriyor

Rojava harekatı içerdeki bölünmeyi derinleştiriyor

Rojava'ya ÖSO destekli başlatılan Türkiye harekatı konusunda, Türkiye’nin halkları ikiye bölünmüş durumda. Kürtler harekata kesin bir dille karşı çıkarken, Türkler hararetle destekliyor, hatta askeri taktikler veriyor.

Harekata karşı olduğunu söyleyen Siirtli Yaşar Toker; “İktidar kendinden başka herkesi düşman olarak görüyor” diyerek insan yaşamının kutsallığına vurgu yapıyor: “Her iki tarafta olanlarda insandır sonuçta.  Birileri bu ‘terördür’ dedi diye bu ‘terör’ olmaz. Bütün dünya buna ‘terör’ değildir diyorsa bir tek sen buna ‘terördür’ diyorsan demek ki bunda bir sorun vardır” diye konuşuyor.

İstanbul seçiminde CHP’ye oy verdiklerini ama yine hayal kırıklığına uğradıklarını belirten Toker, “Sıkışınca bayrağa sarılıyorlar, bu vatanseverlik değildir. Vatanseverlik, her insanın halinden anlamaktır. Bir koltuk uğruna bu kadar insanın öldürülmesini aklım almıyor” diye konuşuyor.

Diyarbakırlı Mehmet Erbaşol ise, harekâtın Türkiye’ye hiçbir hayrının olmayacağı görüşünde. Şöyle konuşuyor:

“AKP kendi içindeki sorunları halledemeyince iç ve dış politikayla telafi etmek için bu harekatı yaptı. Şu anda ne ekonomik ne de psikolojik olarak savaşı kaldırabilecek durumdayız. Bu ekonomiyle bizim savaş açma ve komşu ülkemizin toprağına girmeye hiç hakkımız yok.”

Askerlerin geri çekilmesi gerektiğini söyleyen bir başka Diyarbakırlı Fatma Yavuz ise “Suriye topraklarında ne işimiz var?” diye soruyor ve devam ediyor: “Biz savaş değil barışı istiyoruz.. Oradaki Kürtlerden ne istiyor bu devlet? Kürtler size kötü bir şey yapmadı. Herkes kendi evinde kendi işinde. Yeter artık bu savaş dursun.”

Mardinli Bülent Gökbayrak ise savaşın iktidara yarayacağı görüşünde: “Bu savaşı kendi faydaları için, kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için yapıyor. Milleti eziyorlar, yıkıyorlar, öldürüyorlar. Savaşın zararları çok. Savaş her tarafı mahvediyor. Ama hiç onların umurunda değil tabi. Sarayda oturuyor keyfine bakıyor” diye konuşuyor.

Şırnaklı İhsan Sayın ise, Türkiye’nin unutturulan sorunlarını anımsatıyor: “Deprem sorunu unutulurken, deprem için kuruş para harcanmadı. Simit olmuş 2 TL ama konuşan yok. Bu savaşla kriz daha da derinleşecek. Tüm kaynakları savaşa aktarılıyor ve savaştan medet umuluyor. İnsanların canı üzerinden siyaset yapılır mı? Olan yine yoksul kesimlere olacak. Orada sadece Kürtler ve Kürtlerin yıllardır barış ve huzur içerisinde yaşadıkları komşuları bulunuyor. Bu savaşın bir an önce durdurulması gerekiyor." diye konuştu. 

Ceylanpınarlı Azmi Bakır ise “Giden bizim askerimiz, öldürdükleri bizim akrabalarımız” diyerek yaşanan çelişkiye dikkat çekiyor: “Orada işimiz olduğunu düşünmüyorum. Suriye’deki iç karışıklığa biz de katılmış olacağız. Canı yanacak olan yine çocuklar ve anneler olacak. Ülkemiz için canımız feda olsun ama başka ülkeler için değil” diyor.

Savaşın tek nedeninin Kürt düşmanlığı olduğunu söyleyen Bakır, barışın savaşla getirilmeyeceğini savunuyor: “Savaşın tek nedeni Kürt düşmanlığı. IŞİD’i orada bitiren Kürtler oldu. Bir jetin bir bomba atması benim üç yıllık masrafım. Adım atamıyoruz dışarıya. Ekonomik olarak çok kötü bir süreçteyiz. Ben şu an açım. İlk önce beni doyursunlar. Benim gibi milyonlarca insan var Türkiye'de. Bizim cebimizden çıkan para, uçaklara yakıt ve mühimmat olarak kullanılıyor. Paramızı alıyorlar, savaşa yatırıyorlar.”

Savaşın ülkedeki Kürt düşmanlığını artırdığını ileri süren Berhan Sapan ise, savaş olduğu zaman Türkler bize düşman gözüyle bakıyor diyor: “Batıda yaşıyoruz ve bize karşı kin besliyorlar. Ayrımcılık yapıyorlar. Bitmesi gerekiyor savaşın. Kobani'de nasıl IŞİD'e karşı mücadele edildiyse, tekrardan aynı şekilde mücadele edilecektir. Kabul edeceğimiz bir konu da değildir. İşgalcilik ve sömürgeciliktir. Türkiye sıkışmış, IŞİD'lileri orada çıkarmak için operasyon yapıyor. Yoksa barış ile ilgili değildir.” IŞİD’in ismini değiştirerek Milli Ordu’ya dönüştürüldüğünü iddia eden Sapan; “Türkiye Kürtlerle masaya oturup barışı sağlamayana kadar Türkiye düzelmez ve kan gölüne döner. Bunu görüyoruz” diye konuşuyor.

Enes Bozkurt ise Bilecikli. Devletin önce sınırlarının içindeki ‘teröristleri’ yok etmesi gerektiğini söylüyor:

“Ne işim var benim Suriye’de? Aklımız başımızda olsa önce sınırlarımızı koruruz, sınırlarımızın içindeki teröristleri hallederiz. Bunu yaparsak, Suriye’ye girmeye gerek kalmaz.”

Bozkurt, AKP’nin önce Esat’la arasını düzeltmesi gerektiğini söylüyor.

Nuri Toprak ise Kastamonulu, siyaseti yakından izlediğini belirterek, Davutoğlu’nu hatırlatıyor: “Aslında bunun  mazisi Davutoğlu’nun başbakanlıktan alınmasıdır. Eğer Davutoğlu’nun başbakanlığını incelerseniz Menbiç ve Fırat’ın doğusu konuları, onun başını yedi. Binali Yıldırım geldikten sora Menbiç ve Fırat’ın doğusu ağıza alınmadı. O zaman çok az zayiatla karşımızda güçlü bir PYD-PKK yapılanması yokken, yapılması gereken operasyon şimdi yapılıyor. Şimdi karşımızdakiler güçlü silahlarla donatılmış durumdalar. Bence ABD ile karşılıklı bir anlaşma yapılmıştır, şuraya kadar gelebilirsin diye.” Mültecilerin yerleştirilmesi mevzusunun inandırıcı olmadığını belirten Toprak; “İdlib’de ne yaptık, Suriyelileri götürüp oraya yerleştiremedik, şimdi boş alanı bekliyoruz. Yarın sureye devleti güçlendiği zaman, çıkın dediği zaman ne yapacağız? Çünkü dış politikada monşerler dediği adamlar yerine, bugün FETÖ’cülerin kardeşlerini getirirsen böyle olur” diye konuşuyor.

Makbule ve Ahmet Çiçekçi çifti operasyonu hararetle destekliyor. 35 yaşındaki Makbule Hanım “Ben bir kadın olarak askere çağırsalar giderim, vatanımı korumak için Fıratın doğusuna da batısına da” derken, eşi Ahmet Bey “Sen oraya giremezsen, onlar Türkiye’ye girecek. 42 yaşımdayım, Bingöl’de, Şırnak’ta görevler yaptım, şu anda isteseler dört çocuğum var onları bırakır yine giderim” diyor.

Yücel Altaş ise harekattan önce, Türkiye’nin derdini dünya devletlerine ve kendi vatandaşlarına anlatması gerektiği görüşünde. Harekatın ülkedeki Suriyeli mültecileri göndermek için yapıldığını savunan Altaş, hükümete şu tavsiyelerde bulunuyor:

“Önce iç barışı sağlayıp, o şekilde birlikte yürümek lazım. Oralarda en ufak bir boşluk kalmaması geerikyor. Bir ikincisi iletişim kanallarının sürekli açık tutulması lazım. Böyle bir operasyon için iç destek şart, bunun için de iletişim kanallarının açık olması lazım. Yani önce bir dünyaya haklılığı anlatmak lazımdı. Çok sağlam olunmalı. İşin özü, beka meselesi diyorlar ya, bu bekayı sağlamlaştırmak için tabii ki girilmeliydi.”

Yücel Kavruk ise Türkiye’nin maşa olarak kullanıldığını düşünüyor ve erken seçim ihtimaline dikkat çekiyor: “Bu harekat Amerika’nın çıkarına. ABD kızgın ateşin içine bizi maşa olarak sokuyor. Onun dışında bir şey göremiyorum açıkçası. Belli ki bu operasyon Rusya ve ABD’nin onayıyla yapılıyor. Bu bölgeleri Türk askerine temizlettirip, oraya yine kendi istekleri doğrultusunda, ama Kürtleri, ama Şiileri yerleştirirler bilemem. Bizi kullanıyorlar. Sonuç olarak bizim orada Mehmetçiğimiz şehit oluyor, niye girdiğimizi anlamıyorum, çünkü PYD’den bize yönelik bir tehdit yok. Ben bunun bir erken seçim hamlesi olduğunu düşünüyorum” diye konuşuyor. 

Halit Altan ise operasyonu savunurken oldukça hararetli ve coşkulu:

“Biz sadece halkın can ve mal güvenliğini sağlamak için, oradaki PKK unsurunun ortadan kaldırmak için oradayız. Oradaki halkın talebi bu doğrultuda. Yani ne ABD için ne de başka bir şey için. Türkiye’nin hedefi belli, sınır güvenliğini sağlamak. Bunun ötesinde Türkiye’nin başka bir ülkenin toprak bütünlüğünde gözü yok. Sadece ABD’nin verdiği silahların kendisine doğrulmamasını sağlamak için güvenli bir alan oluşturmak istiyor.”

Mecit Çakmak ise, Türkiye’nin şu anda sınır ötesi operasyonla ‘aslına döndüğüne’ inanıyor: “ABD ortalığı kızıştırıyor, aradan çekiliyor. Şu anda sınırı geçerek, ABD’ye en büyük cevabı veriyoruz. Biz 80 yıldır aslımızı unutmuştur, şu anda 15-16 yıldır aslımıza dönmüş durumdayız. Orada bir terör koridoru oluşmuş durumda ve Türkiye kendi çıkarları için şu anda orada olmak zorunda."