Rusya, Türkiye’yi kolay kolay Menbic’e sokmaz

Ahval'de "İdlib'de Rusya Türkiye'yi kendi planına çekiyor" başlıklı bir yazı kaleme alan Fehim Taştekin, Erdoğan'ın, hızla yaklaşan ekonomik iflası derinleştirmekten başka bir sonuç vermeyeceğinden Avrupa ile kavgaya girişmekten çekindiğini dile getirdi.

Rusya, Türkiye’yi kolay kolay Menbic’e sokmaz

Ahval'de "İdlib'de Rusya Türkiye'yi kendi planına çekiyor" başlıklı bir yazı kaleme alan Fehim Taştekin, Erdoğan'ın, hızla yaklaşan ekonomik iflası derinleştirmekten başka bir sonuç vermeyeceğinden Avrupa ile kavgaya girişmekten çekindiğini dile getirdi.

Meydanlarda kavramlar üzerinden bir düşmanlık politikası yürüten Erdoğan'ın “Amerika, Almanya veya Hollanda” diyemediğine dikkat çeken Taştekin, benzer bir tablonun da Suriye’de yaşandığını vurguluyor.

Erdoğan'ın Trump’ın Suriye’den çekileceğini açıkladığı günlerdeki keskin dilinin kaybolduğunu dile getiren Taştekin, Menbiç operasyonunundan, kendi göbeğini kesmekten de bahsetmiyor, çünkü başta bölge halkı olmak üzere rusya dahil hekesin böyle bir harekata karşı olduğunu bildiğini belirtti.

Fehim Taştekin'in yazısı şöyle devam ediyor:

Bu arada, İdlib’de verdiği sözleri tutamadığı için Rusya tarafından tatlı-sert bir şekilde zorlanıyor. Bu baskının sonucunu İdlib’de radikal İslamcı unsurlara karşı Moskova ile işbirliği şeklinde görüyoruz. Ortak devriye, bombardımanda işbirliği giderek artıyor. Bütün bunlar neye işaret ediyor, Fehim Taştekin ile bu hafta bunu konuştuk. İşte Taştekin’in söylediklerinin özeti…

İdlib’te kritik gelişmeler yaşanıyor

Rusya, Türkiye’nin Menbic ve Fırat’ın doğusuna sarkma hesaplarının tıkandığını görünce yeniden İdlib’i öne çekti. Son iki haftadır çok dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Moskova bir süredir Türkiye’ye Soçi Mutabakatı ile üstlendiği imkânsız görevi yerine getirmesini istiyordu.

Neydi bu görev? İdlib'in etrafında bir kemer gibi 15-20 kilometrelik silahsızlandırılmış bölgedeki ağır silahların 10 Ekim 2018’e kadar çekilmesi. Terörist sayılan örgütlerin 15 Ekim’e kadar bu bölgeden çıkartılması. Ve 2018'in sonuna kadar Halep-Lazkiye ve Halep-Şam otoyolunun açılması. Silahların toplanmasına dair göstermelik bir operasyondan sonra gerisi gelmedi.

Tabii Rusya başka hesaplarla Türkiye üzerindeki baskısını Astana sürecini dağıtacak bir noktaya taşımadı. Ama bu sonsuz bir esneklik değil. Ankara, ABD tarafından bir manevra alanı göremeyince Rusya da suları test etmeye başladı. 14 Şubat’ta Soçi’deki üçlü zirvenin ardından 3-4 Mart’ta Rusya ile Türkiye arasında imzalanan yeni bir metin var. Bunu takip eden günlerde sahada bazı hareketlilikler oldu.

Birincisi bir tarafta Rusya diğer tarafta Türkiye devriye operasyonu başlattı. Sonra Halep-Hama otoyolunun açılmasına dönük bir konuşlanma oldu ama yol açılmadı. Ardından 13 Mart’ta Rusya Türkiye ile koordinasyon içinde HTŞ’yi vurduğunu açıkladı. Sahada koordinasyon artarken bu tür operasyonlarda Türkiye’nin haberdar olması çok şaşırtıcı değil. Muhalifler kendilerine koruma vaat eden Türkiye’nin tutumu konusunda çok tedirgin oldu. Azez’de operasyonlara karşı bir gösteri düzenlendi.

Ayrıca çok sayıda örgüt adına ortak bildiri yayımlandı. Mevcut durumda iki soru önem kazanıyor: Türkiye Rusya’nın uzun süredir beklettiği operasyona yeşil ışık yaktı mı? Yoksa bütün bunlar Türkiye’yi daha fazla katkı sunmaya dönük bir baskılama girişimi mi? Rusya’nın İdlib’i Türkiye’ye rağmen değil Türkiye’nin dahliyle halletmekten yana olduğunu düşünüyorum.

Tabii Türkiye’nin de bazı beklentileri var. Karşılığını görmeden Rusya’nın beklediği katkıyı sunmak istemiyor. Rusya’nın Türkiye ile ilişkileri riske atma pahasına ileri adım atması önemli ölçüde ABD’nin manevralarına bağlı. Sanırım Putin, Trump’ın çekilme kararının nereye varacağını görmek için bekliyor. Duruma göre Türkiye’yi de yakından ilgilendiren farklı stratejiler geliştirebilirler.

Rusya, Türkiye’yi kolay kolay Menbic’e sokmaz

Menbic’te ise Rusya, Türkiye’nin önüne alacak bir formülü önceliyor. Amerikalılar çekilir çekilmez Türkiye’den önce Rusya ve Suriye ordusu araya girecek. Bu konudaki anlayış birliği Afrin’deki tecrübeden hemen sonra olgunlaşmış durumda. Türkiye ve desteklediği onlarca grubun gelmesindense ait oldukları ülkenin ordusunun gelmesini tercih edeceklerdir. Bunu zaten açık açık söylüyorlar.

S-400 satışı Suriye üzerinden pazarlıklara dönebilir

S-400 pazarlığı da günün sonunda Suriye denklemiyle ilintili hale gelebilir. Bir teori olarak söylüyorum; Rusya Türkiye’nin S400 konusundaki kararlılığından emin değil. Eğer Türkiye ile uzaklaşmak yerine bu konuda bir esneklik payı bırakarak anlaşmadan vazgeçmenin karşılığında Türkiye’den Suriye’de Rus planına göre hareket etmesini isteyebilir. Tersinden, yine teori olarak söylüyorum, Türkiye de ABD ile Kürtlere desteğin kesilmesi ve başka konularda tavizler koparmak için S400’ü farklı zeminde pazarlığa açabilir. Mevcut siyasi anlayış bu tür şeyler yapmaya müsait.

Irak’taki yeni siyasi hava Türkiye’nin işini zorlaştırıyor

Türk üssünün basılması ve sonrasındaki gelişmeler bir şeye işaret ediyor: Hem Kürdistan hem Bağdat siyasetinde Türk askeri varlığıyla ilgili tepki birikiyor. Bağdat’ta Sairun ve Fetih grupları yabancı üslerin kurulmasının yasaklanmasını öngören yasa tasarısının sadece ABD’yi ilgilendirdiği düşünülmesin.

Elbette başbakan şu anda bu aktörlerle gerilimi göze alamıyor. Ama Türkiye’nin de artık bu alanda genişlettiği askeri varlığı ve Irak’ın orta yerinde Mahmur ile Şengal’e yönelik hava operasyonlarıyla ilgili oluşan hassasiyetleri dikkate almak durumunda. Bu bölgede sadece Kürdistan değil Irak genelinde sürprizlere davetiye çıkaran yeni bir eğilim var.