Suriye'de son durum: Türkiye'nin askeri harekât planı sahayı nasıl şekillendiriyor?
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yeni askeri harekât için hazırlıklara başlayıp tezkereyi Meclis'ten geçirmesinin üzerinden üç hafta geçmesine rağmen beklenen hamle gelmezken operasyon planının sahaya önemli yansımaları oldu.
Gazeteci Fehim Taştekin Türkiye'nin Suriye'deki askeri harekât planının sahayı nasıl şekillendirdiğini yazdı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yeni askeri harekât için hazırlıklara başlayıp tezkereyi Meclis'ten geçirmesinin üzerinden üç hafta geçmesine rağmen beklenen hamle gelmezken operasyon planının sahaya önemli yansımaları oldu.
10 Ekim'de Mare'da bir asker ve iki polisin hayatını kaybettiği saldırıdan sonra Fırat Nehri'nin batısında Menbic ve Tel Fırat, doğusunda Kobani, Ayn İsa ve Tel Temir'in hedefe konulduğunu gösteren açıklamalar sürerken belli yerlere askeri sevkiyatlar yapıldı.
u süreçte temas hatlarında "atış serbest" denildi. Fakat bu hareketlilik bir askeri harekâta dönüşmedi.
Rusya ve ABD yeni bir harekâta yeşil ışık yakmadıkları gibi sahada önleyici ya da caydırıcı pozisyonlara yöneldi. Müdahale hazırlıkları, ABD ile ortaklığı koruyan Kürtlerin liderliğindeki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni seçeneklerini yeniden değerlendirmeye itti.
Rus-Amerikan hamleleri ne anlama geliyor?
Bu kritik tırmanış karşısında Amerikan tarafı Kürtlere desteğin sürdüğünü hissettiren bazı adımlar attı.
2019'daki Barış Pınarı Harekâtı'ndan beri daha güneyde Deyr el Zor ve Haseke kırsalında varlık gösteren Amerikan güçleri M-4 yolunun doğu yakasını tutan Tel Temir'e asker konuşlandırdı. Bu hamle Türkiye'ye "Gelme" mesajı olarak algılandı.
13 Kasım'da ise Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ethan Goldrich başkanlığında bir ABD heyeti bölgeye gitti. Heyet Suriye Demokratik Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Suriye Demokratik Meclisi Başkanı İlham Ahmed ve Yürütme Meclisi Eş Başkanları Berivan Halid ve Abdulhamid el Mehbaş'la görüşüp desteğin süreceğini teyit etti.
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie de Afganistan senaryosunun Suriye'de tekrarlanmayacağını göstermek için 10 Eylül'de Mazlum Abdi'ye konuk olmuştu.
Rusya ise İdlib'e karşı Kobani pazarlığı yaptığı iddialarına rağmen Kürtlere "Türkiye ile anlaşma olmadı" mesajı verdi. Daha önemlisi bununla yetinmeyip sahada caydırıcı kapasite artışına gitti.
Rusya, Haseke'nin kuzeybatısı, Tel Temir, Ayn İsa, Kobani, Menbic ve Halep'in kuzeyinde temas hatlarına doğru Suriye ordusu ile askeri tatbikatlar yaptı. Bu sırada Rusya, ABD'nin kontrol sahası olarak görülen Fırat'ın doğusundaki Kamışlı Havaalanı ile Rakka tarafındaki Tabka Hava Üssü'ne savaş uçakları indirdi.
Hatta Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Tabka'ya S-300 füze savunma sistemi yerleştirildi.
Ayrıca Fırat'ın doğusu ve batısında Türk ordusu ve "Suriye Ulusal Ordusu" milisleriyle temas hatlarında Rus askeri polis güçlerinin sayısı artırıldı.
El Vatan gazetesine göre Suriye ordusu da Tel Rıfat ve Halep'in kuzeybatısında yeni sevkiyatlarla güçlerini tahkim ederken Kobani tarafında Türkiye sınırına yeni birlikler gönderdi. Bu durum Kürtlerin kontrol ettiği alanların peyderpey Suriye ordusuna bırakıldığı anlamına geliyor.
Bütün bu hamleler Rusya'nın artık Suriye ordusunun bulunduğu alanlara Türkiye'nin girmesini istemediği ve Fırat'ın doğusundan gelip Halep üzerinden Lazkiye'ye inen M-4 otoyolunu etkileyecek yeni bir saha gerçekliğine izin vermeyeceğini gösteriyor.
Rusya, Kürtleri nereye götürüyor?
Rusya, Türkiye'nin müdahale baskısını avantaja çevirdiğini gösteren iki şey yapıyor:
Birincisi sınır hatları başta olmak üzere Suriye ordusunun Fırat'ın doğusundaki varlığını artırıyor.
İkincisi ise Kürtleri Şam'la uzlaşmaya itecek koşulları olgunlaştırıyor.
2018'de Zeytin Dalı Harekâtı henüz başlamadan önce Kürtlerin Afrin'i Suriye ordusuna bırakması yönünde yürütülen pazarlıklar başarısız olmuş; Rusya sonunda Türkiye'ye yol vermişti. Ertesi yıl Barış Pınarı Harekâtı sırasında ise Kürtleri, Suriye yönetimine itme hamlesi kısmen sonuç vermişti.
Barış Pınarı Harekâtı'nı Ras'ul Ayn (Serê Kaniyê) ve Tel Ebyad (Grê Sipî) ile sınırlayan 22 Ekim 2019 Soçi Mutabakat Muhtırası, DSG'nin sınır hatlarını Suriye ordusuna bırakıp 30 km güneye çekilmesini temin ediyordu.
Ancak sahanın paylaşıldığı bu kısmi uzlaşıya rağmen özerk yönetim ve DSG'nin geleceğini belirleyecek müzakere sürecine geçilememişti.
Geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye yeniden "Bir gece ansızın gelebiliriz" ayarına geçince Kürt temsilciler, Rusya'nın rolüne vurgu yapan ve çözümün adresinin Şam olduğunu belirten müzakereye daha istekli açıklamalar yaptı.
Bir süreden beri Amerikalılar, Türkiye'nin itirazlarını geriletmek ve Suriyeli rakip Kürtler arasında birliği sağlamak için DSG'nin PKK'li kadrolardan ayrışmasını, özellikle Türkiye'den gelenlerin bölgeyi terk etmesini istiyordu.
Ne var ki özerkliğin güçle çökertilmesi ihtimali karşısında Rusya'nın rolü ve Şam'la çözümün önemi öne çıktı. Bu iki kanala yönelik diyalogu sürdürmek için DSG'de görev değişimi gündeme geldi. Bu çerçevede teyit edilmese de birkaç sefer Mazlum Abdi'nin yerine Mahmud Reş'in adı geçti.
Mazlum Abdi'nin ABD'yle yakın mesaisinin Şam ve Moskova nezdinde sorun teşkil etme ihtimali bu değişiklik arayışının bir yüzünü; "general" ödülüyle yıldızlaştırılmasının örgüt içinde yol açtığı endişeler de öteki yüzünü oluşturuyor.
Nihayetinde Türkiye'nin operasyon tazyikine paralel olarak Kürtlerin Ruslarla toplantıları sıklaştı.
Kürtler Türkiye'nin müdahale planının önlenmesi konusunda ABD ve Rusya'ya umut bağlarken Şam'la yeni bir diyalog girişimine peşinen "Evet" dedi. Hatta Şam'da görüşmelerin başladığına dair haberler geldi. Fakat Ankara'nın PKK çizgisindeki Kürtlerin denklemde kalmasını sağlayan bu tür bir sürece de tahammülü yok.