TGB Genel Başkanı: Atatürk Türk halkı demedi, Türkiye halkı dedi

Türkiye’nin bugün “İkinci İstiklal Savaşı” verdiğini belirten Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Genel Başkanı Yıldırım Gençer, gençleri “Türkiye’nin ulusal meseleleri” atrafında topladıklarını söyledi.

TGB Genel Başkanı: Atatürk Türk halkı demedi, Türkiye halkı dedi

Baba tarafından Kürt olduğunu ve TGB’de çok sayıda Kürt genç bulunduğunu dile getiren Gençer, “Kürt sorununa bakışımız birlik temelinde, bölünme temelinde değil” dedi.

Kürtçe anadilde eğitim talebinin bugünün Türkiye’sinde “geçerli bir talep” olmadığını savunan TGB Genel Başkanı, “Kürtçe anadilde eğitim talebi karşımıza özellikle son 20-30 yılda bölünmenin bir talebi olarak getirildi. Bunun da gerçekliğinin olmadığını, zemininin olmadığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Gençer, ancak bu anayasada Kürt veya başka bir halka vurgu yapmaya gekek olmadığını düşündüklerini dile getirdi.

Yıldırım Gençer, HDP’nin kapatılması konusunda yürüttükleri kampanya hakkında ise, “HDP bir bağımsızlık, siyasi, insan hakları hatta kadın sorunudur, o yüzden kapatılmalıdır” değerlendirmesinde bulundu. Gençer, HDP’ye oy verenlerin asla “terörist” görmediklerini de vurguladı.

TGB Genel Başkanı Yıldırım Gençer, gündemdeki konulara ve TGB’nin Kürt meselesine bakışına ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

Türkiye Gençlik Birliği ne zaman kuruldu, çalışma alanlarınız nelerdir, ne tarz faaliyetler yürütüyorsunuz?

Türkiye Gençlik Birliği 19 Mayıs 2006 yılında Ankara’da Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi’nde kuruldu. Kuruluş aşamasında üniversite topluluklarının bileşimi, Atatürkçü düşünce toplulukları ve diğer kulüp faaliyetlerinin birleşmesi ile bir araya geldi. 15 yıldır da aktif olarak üniversitelerde, liselerde gençlerle birlikte çalışmalara, eğitim faaliyetlerine ve ülkenin siyasi meselelerine dair görüşlere devam ediyor. Türkiye Gençlik Birliği’nin kuruluş amacı Türk gençliğini vatan savunmasında, ki bugün biz bunu “İkinci İstiklal Savaşı” diye adlandırıyoruz, sağ sol ayrımı yapmadan, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, onun ilke ve devrimleri etrafında birleştirmek, Türkiye’nin ulusal meselelerine dair politikalar geliştirmek, gençliğin özel sorunlarına dair siyasetler geliştirmek ve talepler iletme noktasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

“ÇOK SAYIDA KÜRT ARKADAŞIMIZ VAR”

Birliğiniz içerisinde Kürt gençler de var mı? Kürtlere ve Kürt sorununa nasıl bakıyorsunuz?

Öncelikle şunu söyleyeyim; ben baba tarafından Kürt bir aileden geliyorum. Çok sayıda Kürt arkadaşımız var. Genel Başkan olarak ben, Genel Başkan Yardımcılarımızdan yine var. O yüzden Türkiye Gençlik Birliği Türk, Kürt ve diğer etnik grupların aynı zamanda birleşimi ama Türk milliyeti çerçevesinde faaliyet gösteriyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Biz de Türkiye Gençlik Birliği olarak bu şiarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İçimizde Kürt arkadaşlarımız var, diğer etnik gruplardan arkadaşlarımız var ve Kürt sorununa da bakışımız da birlik temelinde, bölünme temelinde değil. Birlik temelinde Türkiye’nin buluşabileceği, Kürt sorununu Emperyalizm destekli kaşıyan terör örgütlerine karşı tavır, açık mücadele ve onun bugün Türkiye’deki siyasal temsilcisi HDP’ye karşı da tavır. Çünkü bize göre HDP ve Emperyalist siyasetler Türk ve Kürdü ayrıştırmak için yürütülen bir politikanın merkezidir.

“KÜRTÇE ANADİLDE EĞİTİM TALEBİ SUNİ BİR TALEP”

Kürtçe anadilde eğitim konusu Kürtlerin sıkça dile getirdiği bir konu. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce Kürtçe anadilde eğitim bir temel hak ve özgürlük değil midir? Kürtçe anadilde eğitim yapılmalı mıdır?

Bugün Kürtçe anadilde eğitimi kim istiyor, bu önemli bir soru. Kürtçe anadilde eğitim yapılabilir mi? Bu ayrı bir soru. Bizce eğitim dilinin tek olması lazım. Şu anki Türkçe eğitim dili çok doğrudur. Çünkü neticede eğitim bilimsel bir çalışmadır. Şimdi Türkiye’de Kürtçe hukuk okuyabilir miyiz? Kürtçe edebiyat öğretmenliği yapabilir miyiz yada Kürtçe tıp eğitimi alabilir miyiz? Ayrıca bu eğitim dili ile neyi hedefliyoruz, neyi amaçlıyoruz? O yüzden eğitim dilinin Türkçe olması, bizim gördüğümüz Kürt vatadanşarının da isteği. Kürt vatandaşlarımız da en iyi Türkçe ile dünya ile buluşabilir. En iyi Türkçe ile kendisini eğitim ve bilimsel açıdan gerçekleştirebilir. O yüzden Kürtçe anadilde eğitim talebi karşımıza özellikle son 20-30 yılda bölünmenin bir talebi olarak getirildi. Bunun da gerçekliğinin olmadığını, zemininin olmadığını görüyoruz. Mesele Türkiye’de üniversitelerde Kürtçe bölümler açıldı, şehirlerde kurslar açıldı. Fakat bunlara ilgi olmadı. Neden; çünkü bir geleceği yok. Geleceği olmadığı için talep olmaması da çok haklı. O yüzden bu talep suni, yapay bir taleptir. Ama tabiki Kürtçe dilinin korunması, geliştirilmesi, insanların bunu özgürce ifade etmesi gerekir. Tabi bu sorunlar bugün Türkiye’de çözüldü. Geçmişte belki bu tür sorunlar vardı ama birlik ve birleşme temelinde çözüldü. Tabi katedeceğimiz daha çok yol var. Ama Kürtçe eğitim talebi şu an çok gerçekçi bir talep değil.

“BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TÜRKİYE’DE BİR SORUN ÇÖZDÜĞÜ YOK”

Gündemde yeni anayasa tartışmaları var. Hem iktidar ve hem de muhalefet taslaklar hazırlıyor. Sizin yeni anayasa tartışmalarına bakışınız nedir? Sorunların çözümü için nasıl bir anayasa yapılmalı?

Yeni anayasa konusunun gündeme gelmesi bizce anlamlı, önemli ve değerlidir. Türkiye ve dünyada anayasa tarihlerine baktığımız zaman anayasalar her zaman bir devrim ve karşı-devrim süreçlerinde gerçekleşiyor. Türkiye’de 1921 Anayasası bir devrimle geldi. 1982 Anayasası ise bir karşı-devrimle geldi. Yine 27 Mayıs 1960 bir devrimle geldi. O yüzden bugün Türkiye eğer İkinci İstiklal Savaşı’nı veriyor ve bir devrim sürecindeyiz diyorsak bunun bir anayasasının yazılması lazım. Bu çok doğru ama nasıl bir anayasa? Bizce şöyle bir anayasa olması lazım; ülkenin Atatürk ilkelerine bağlı, altı oka bağlı, yani cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, laik, devrimci ve devletçi bir anayasanın olması lazım. Anayasa tartışmalarında, Türkiye’nin önündeki ekonomik problemleri, iktisadi sorunları anayasa çözer anlayışı da çok doğru değil. Referandum yada başkanlık sistemi de bu şekilde Türkiye’nin önüne getirilmişti ama bir sorun çözdüğü yok. Anayasalar Türkiye’deki sorunların çözümü olmaz, ancak onun programının yazıldığı, devrim ilkelerinin yazıldığı, Türkiye’nin yöneliminin yazıldığı bir metin olabilir. Türkiye’de yeni bir anayasa yazılmalı, bu anayasa da Atatürk’ün ilke ve devrimlerine bağlı, altı oku anlatan ve Türkiye’nin üretim devrimini gerçekleştirecek, istihdamı arttıracak, gençliğin geleceğe umutla bakmasını sağlayacak, savaşan, kararlı bir cumhuriyetin anayasası olmalı. Çünkü Türkiye’de şu anki anayasa karşı-devrimin anayasasıdır. Onun da kırılması lazım. Siyaseten kırılıyor, hukuken de kırıldığını göreceğiz.

“KÜRT VE TÜRKLERE VURGU YAPILMASI O DÖNEMİN GEREKLİLİĞİYDİ”

1921 Anayasası’na vurgu yaptınız, şöyle bir not paylaşayım sizinle; Irak’ta 1958 yılında yazılan anayasada, “Kürtler Irak’ın ikinci kurucu milletidir” şeklinde bir ifade yer alıyor. Türkiye’de yapılacak yeni bir anayasada böyle bir ifade kullanmak mümkün olur mu?

Cumhuriyetimizi biz Kürtlerle, Türklerle beraber kazandık. Bütün eknik gruplarla kazandık. Çanakkale’de beraber şehit olduk. Bakın ben Gaziantep’liyim, “Gazi” adını, Urfa, “Şanlı” adını, Maraş, “Kahraman” adını almış. Bu bölgelerimiz, oradaki Kürt vatandaşlarımız teröre geçit vermedi, Ermeni ayaklanmalarına, kışkırtmalarına geçit vermedi ve bu ülkenin temel taşları. Bunu kimse ayıramaz, bölemez. O dönemin gerekliliğiydi bu. Kürt ve Türklere vurgu yapılması o dönemin gerekliliğiydi. Ama bugün bu sorunlar Türk milleti temelinde çözülmüştür. O yüzden “Türk milleti” en kapsayıcı tanımdır. Türk milleti üst bir tanımdır. Bakın Mustafa Kemal Türk halkı demiyor, Türkiye halkı diyor. Türkiye halkı, bu coğrafyada yaşayan halklar diyor. O hakların içerisinde Türk var, Laz, Çerkez, Arap var, Türk de var. O yüzden bu yeni anayasada buna vurgu yapmak Türk milleti kavramına vurgu yapmanın daha birleştirici, daha devrimci olduğunu düşünüyoruz.

Başta Kürtler olmak üzere Türkiye’deki bütün etnik grupların devletle aidiyetlerinin daha güçlü olması için ne öngörüyorsunuz?

Türkiye’yi etnik gruplarla siyasal çatışmaya götüren bir süreç de vardı. Bu siyasal sürecin emperyalizm eliyle kaşındığı da Türkiye’nin geride bıraktığı tarihte yaşandı. 1990’lar, 2000’lere kadar devam eden bir süreç. Türkiye’yi etnik gruplara bölen hatta “Büyük Ortadoğu Projeleri” ile yeni haritalar çizen, fiziki olarak bölünmelere götüren projeler vardı. Türkiye bu süreçleri savaşarak, devrim süreci ile arkada bıraktı. Tabi Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile ekonomik anlamda, üretim anlamında, toplumsal kalkınma anlamında, liyakat ve eğitim seferberliği anlamında birleşmek lazım. Bu noktada atılacak adımlar var. Mesela şu örneği vereyim; bugün Diyarbakır annelerinin hepsi Kürt annesi, Şırnak’taki, Hakkari’deki Kürt annesi, “Kürdü Türkten ayırıyorlar, bizi ayıramaz, bölemezsiniz. Bizi bölmek isteyen PKK’dır ve bunlarla mücadele edelim. Devlet burada olsun” diyorlar. Bakın, devlet oradan elini çektiği zaman orada birleşme olmaz. Birleşme devletin eliyle, toplumun eliyle olur. Ama o el de şevkatlidir, kucaklayıcıdır, yaraları sarar, geçmişin kötü hatıralarını unutturur ama geleceğe bir vizyonla, ümitle bakarak unutturur. Oralarda da Türkiye’nin toplumsal kalkınmasını sağlayacak adımların atılacağını görüyoruz.

“ÇÖZÜM SÜRECİ DEĞİL BÖLÜNME SÜRECİYDİ”

HDP ile ilgili devam eden bir kampanyanız var. HDP’nin kapatılmasını talep ediyorsunuz. Bu talebinizin gerekçeleri nelerdir?

Yıldırım Gençer: HDP bugün Türkiye’de bir güvenlik sorunudur, bağımsızlık sorunudur, siyasi bir sorundur, insan hakları sorunudur, kadın hakları sorunudur. HDP bir insan hakları sorunudur çünkü gencecik evlatlarımızın, 15 yaşındaki Eren Bülbülümüzün, 20’li yaşlarında Ege Üniversitesinde okuyan Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun, daha ilk karne sevincini yaşayamadan öğrencilerine veda etmek zorunda kalan şehit Şenay Aybüke Yalçın öğretmenizimin katilidir. HDP kadın sorunudur, neden; çünkü Diyarbakır annelerini evlatlarından kopartandır. Yine şehit evlatlarımızı annelerinden, babalarından kopartandır. HDP bir bağımsızlık sorunudur çünkü Türkiye’yi bölmek isteyen, Güneydoğumuzu, Doğu Anadolumuzu bizden kopartmak isteyen terör örgütleri eliyle, PKK eliyle askerlerimize kurşun sıkan bir bağımsızlık sorunudur. O yüzden bu partinin Meclis’te temsil edilmesi hiç bir bağımsız ülkede kabul edilemeyeceği gibi Türkiye gibi devrimle kurulan bir ülkede de mümkün değildir, olamaz da.

Türkiye’de terörle mücadelede başarılı bir dönem ilerliyor. 2015’ten sonrasını özellikle izlediğimiz zaman çzüm sürecinin rafa kaldırılması ile ki aslında bizce o bölünme süreciydi, terör örgütü PKK ile silahlı mücadeleye başlanması Türkiye’de bir devrim sürecinin habercisiydi. Bakın bugün Mehmetçiğimiz PKK’ya karşı çok büyük başarılar elde ediyor ama  Meclisimizde “Bijî Sek Apo” sloganları atılıyor. Meclisimizde “Türk ordusu katil” vurguları yapılıyor. O yüzden bugün Mehmetçik arkadan kurşun yiyor. Çünkü savaş sadece karşı cepheden olmaz, her savaş aynı zamanda bir iç savaş tehdidi getirir. Tabi Türkiye şimdi bir iç savaşta değil ama içeride de çekişmeler olur. O yüzden HDP’nin kapatılması terör mücadelenin kesin gereğidir ve biz gençeler için de yaşama hakkımızdır, bağımsızlımız, özgürlüğümüzdür. Şimdi gençlerin bir çok sorunu var bunlardan bir tanesi de HDP’dir. O yüzden HDP’nin kapatılması Türkiye’nin güvenliği açısından, Atatürk devrimi açısından önemlidir. Türkiye’nin terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürmeli. Bunun da birinci yöntemi askeri operasyonlar, diğer yöntemi ise siyasi ve hukuki operasyonlardır.

“HDP’NİN KAPATILMASI 6 MİLYON İNSANIMIZIN ÖZGÜRLEŞMESİ DEMEK”

6 milyon seçmeni olan bir partiden söz ediyoruz. HDP’nin kapatılmasını demokrasi taratışmaları ekseninde değerlendirenler de var. Sizce HDP’nin kapatılması Türkiye’nin demokrasisine zarar vermez mi?

Öncelikle HDP o 6 milyon oya ihanet ediyor. HDP’ye oy veren bir çok isan tanıyorum. HDP’ye verilen oylar Mehmetçiğimize kurşun sıkılsın diye verilmiyor, Türkiye’nin bölünme süreçleri hızlansın diye verilmiyor, öğretmenlerimiz katledilsin diye de verilmiyor. Ama HDP o oyları dayanak göstererek, kendisine meşru bir alan yaratarak kendi terör faaliyetlerinde kullanıyor. Aslında HDP kendisine verilen oyları teröre alet etmeye çalışıyor. O yüzden o 6 milyon vatandaşımıza büyük bir hata ve yanlış yapıyor. HDP’nin kapatılması demek aslında o 6 milyon insanımızın özgürleşmesi demek. O inanlarımız tek başına HDP’nin kapatılması ile özgürleşmeyecek elbette ama bir adımı bu. Şimdi o adımnı görmezden gelerek 6 milyon insana yanlış yapmaz mıyız diye düşünmek yanlış olur. Hitler’in de milyonlarca oyu vardı, iktidardı. Yada şunu söyleyelim; IŞİD’in Türkiye’de bir milyon oyu olsa parti kurmasına izin verecek miyiz? Bir kurşun kaç oy? Bunu sormak lazım. Mehmetçiğimize sıkılan kurşunun oy değeri var mı? HDP’nin 30 milyon oyu olsun o zaman Türkiye’yi bölsün, hayır! O yüzden bu oy hesapları aldatıcı olur. Bu insanlarımızı da HDP’yi kapatarak çok iyi kucaklayacağız. HDP o insanlarımıza kavuşmamız önünde bir engel. HDP, “HDP’ye verilen oylar teröre verilen oylar diyorlar” diyerek kendisini savunuyor. Ama HDP’ye oy verenler asla terörist değil, onlar bizim vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, ağabeyimiz, ablamız, büyüğümüzdür. O insanlarla daha iyi kucaklaşmak istediğimiz için biz HDP’yi kapatmak istiyoruz ve onlar da yanlış yaptılar. Biz HDP kapatılsın diye çalışma yaptığımızda geçmişte HDP’ye oy veren insanlarımız geliyor bizimle görüşüyor, imzalar atıyor, destek veriyor ve yanlış yaptık diyor. Herkes yanlış yapabilir, bizlerinde yanlışı vardır.

Sürekli HDP’nin kapatılmasından bahsediyorsunuz. Fakat HDP dışında farklı Kürt partileri de var. Örneğin HAK-PAR, PSK, PAK var. Siz bu partilerin de kapatılmasını talep ediyor musunuz?

Bir parti nasıl kapatılır; eğer terörle ilişkisi varsa, Türkiye’nin bölünmesine dair bir faaliyetleri varsa, Türkiye’nin bağımsızlığına bir kast eden her parti kapatılmalıdır. Yani A partisi, B,C partisi olmasına gerek yok. Her parti kapatılır. Ama Türkiye’nin bölünmesine bir itirazı varsa, Türkiye’nin bölünmesini istemiyorsa, Türkiye’nin birlik içinde yaşamasını istiyorsa her parti siyaset yapmalıdır. Tabi hukuki çerçevede yapmalıdır. Silaha sarılarak Türkiye’de siyaset yapılamaz. Eğer A partisi de silaha sarılıyorsa, PKK’yı, IŞİD’i, FETÖ’yi destekliyorsa, işbirliği yapıyorsa, FETÖ’yi Türkiye’de iktidar yapmaya çalışıyorsa yanlış yapar. Bizim tavrımız Türkiye’nin birliğine dönüktür. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne kim karşıysa biz onun karşısındayız. Ama kim Türkiye’nin birliğinin yanındaysa, bölünmesine karşıysa, kucaklaşmak istiyorsa, Türkiye’yi ilerletmek istiyorsa biz onunla beraber oluruz.  

Rudaw