AB Komisyonu Türkiye'ye sert eleştiriler yöneltti
Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun 2022 Genişleme Paketi kapsamında yer alan "Türkiye Raporu" kamuoyuyla paylaşıldı.
Raporda, demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler olduğu, gerilemenin ve başkanlık sisteminde yapısal eksikliklerin devam ettiği, parlamentonun hükümeti sorumlu tutmak için gerekli araçlardan yoksun kalmaya devam ettiği, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkin bir kuvvetler ayrılığı sağlanmadığı, yürütme organının demokratik hesap verebilirliğinin seçimlerle sınırlı kalmaya devam ettiği belirtildi.
AB Komisyonunun Türkiye, Sırbistan, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Kosova'ya ilişkin son değerlendirmelerin yer aldığı 2022 Genişleme Paketi, AB Komisyonunun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi tarafından duyuruldu.
Türkiye ile ilgili demokrasi, temel haklar, yargı gibi konularda önceki yıllarda açıklanan raporlarda yer verilen eleştiriler, bu yıl da tekrarlandı.
Dış politika, göç, ekonomi, enerji gibi başlıklarda ise Türkiye hakkında olumlu ifadelere yer verildi.
“Demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler var”
Raporda, "demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler olduğu, gerilemenin ve başkanlık sisteminde yapısal eksikliklerin devam ettiği, parlamentonun hükümeti sorumlu tutmak için gerekli araçlardan yoksun kalmaya devam ettiği, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkin bir kuvvetler ayrılığı sağlanmadığı, yürütme organının demokratik hesap verebilirliğinin seçimlerle sınırlı kalmaya devam ettiği" kaydedildi.
Yargı alanında, “terör” iddiasıyla ilgili Meclisteki muhalefet partilerinin üyelerini sistematik olarak hedef almaya devam ettiği, yasal çerçevenin seçimler ve siyasi partiler için sorunlu olmaya devam ettiği, iktidarın muhalefet partilerinin belediye başkanlarına baskı yaptığının belirtildiği raporda, "Güneydoğu'daki durumun özellikle endişe verici olduğu" ifade edildi.
İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler
İnsan hakları ve temel özgürlüklerin bozulmasının sürdüğünün belirtilen raporda, olağanüstü hal sırasında alınan önlemlerin çoğunun yürürlükte kalmaya devam ettiği, yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği kaydedildi.
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davaları
Raporda, "Türkiye'nin özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında olmak üzere belirli AİHM kararlarını uygulamayı sürekli olarak reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığı ve Türkiye'nin hukukun üstünlüğünü ve temel haklara saygıyı teşvik etme taahhüdü konusunda ciddi bir endişe kaynağıdır" denildi.
2021'de kabul edilen insan hakları eylem planının uygulanmaya devam edildiği ancak genel insan hakları durumunda iyileşmeye yol açmadığının ifade edildiği raporda, ifade özgürlüğü konusunda son yıllarda görülen ciddi gerilemenin devam ettiği, devlet kurumlarının uyguladığı kısıtlayıcı tedbirler ile adli ve idari yollarla artan baskının, ifade özgürlüğünün kullanımını baltalamaya devam ettiği belirtildi.
Raporda, "LGBTIQ kişilere" yönelik cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık ve nefret söyleminin ciddi bir endişe konusu olduğu yer aldı
“Siyasi barış süreci konusunda bir gelişme olmadı”
Raporda, PKK’ye karşı Kürdistan Bölgesi topraklarında ve DSG’ye karşı da Rojava’da sürdürülen askeri operasyonlar hakkında ise; "Hükümetin terörle mücadele konusunda meşru bir hakkı ve sorumluluğu vardır ancak bunu hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere uygun olarak yapması esastır. Terörle mücadele tedbirleri orantılı olmalıdır. Sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için inandırıcı bir siyasi barış sürecinin yeniden başlaması konusunda herhangi bir gelişme olmadı" görüşü paylaşıldı.
Raporda, sivil toplum örgütlerinin artan baskıyla karşı karşıya kaldıkları, ordu, polis ve istihbarat servislerinin hesap verebilirliğinin çok sınırlı kaldığı belirtilerek, Türkiye'nin kamu yönetimi reformu alanında orta derecede hazırlıklı olduğu, idarenin hesap verme sorumluluğunun yetersiz kaldığı, insan kaynakları yönetiminin iyileştirilmesi gerektiği bildirildi.
AB Komisyonunun raporunda, Türkiye'nin yolsuzlukla mücadele konusunda hazırlıkların erken bir aşamasında kaldığı, yolsuzluk davalarının kovuşturulması ve karara bağlanmasında yasal çerçevenin yanı sıra kamu kurumlarının hesap verebilirliği ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerektiği savunuldu.
Raporda, Türkiye'nin organize suçla mücadelede belli bir düzeyde hazırlıklı olduğu, Türk veri koruma mevzuatının henüz AB müktesebatıyla uyumlu olmaması nedeniyle Europol ile ciddi suç ve terörle mücadeleden sorumlu Türk makamları arasında kişisel verilerin değişimine ilişkin uluslararası bir anlaşmanın yapılması gerektiği kaydedildi.
Göç ve sığınma politikası
Göç ve sığınma politikası konusunda Türkiye'nin bir miktar ilerleme kaydettiği, İran ile kara sınırının gözetlenmesi ve korunmasına yönelik kapasitenin daha da güçlendirilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedildiği anımsatıldı.
AB ile göç mutabakatının işlerliğini sürdürmesine rağmen 2021'de, 2020'ye kıyasla çoğu güzergahta gelen göçmen sayısının arttığı ancak bu artışın kısmen 2020'de bölge ülkelerince Covid-19 salgınını kontrol etmek için alınan önlemlerin kaldırılması nedeniyle olabileceği aktarıldı.
Raporda genel olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki yasa dışı sınır geçişlerinin sayısının göç mutabakatı öncesine göre önemli ölçüde düşük kaldığı vurgulandı.
"Türkiye, dünyanın en büyük mülteci topluluklarından birine ev sahipliği yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için önemli çabalar göstermeye devam etti" denilen raporda, ülkede artan mülteci varlığını ele almak için etkili entegrasyon önlemlerine ihtiyaç olduğu savunuldu.
“Dış Politika AB öncelikleriyle çelişmeye devam etti”
Raporda, "Türkiye'nin tek taraflı dış politikası özellikle Suriye ve Irak'taki askeri harekatı ve Rusya'ya karşı AB'nin kısıtlayıcı tedbirlerine uyum sağlamaması nedeniyle ortak dış ve güvenlik politikası (ODGP) kapsamındaki AB öncelikleriyle çelişmeye devam etti” ifadesi kullanıldı.
Türkiye'nin, karaya yabancı savaşçıların konuşlandırılması da dahil olmak üzere Libya'ya askeri desteği ve IRINI Operasyonu'na yönelik ısrarlı eleştirileri ve iş birliği eksikliğinin, AB'nin BM silah ambargosunun uygulanmasına olan etkin katkısına zarar verdiği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
Rojava’da operasyona karşı çıkılıyor
"Türkiye, Suriye krizinde kritik öneme sahip bir aktör olmaya devam ediyor ve AB ile istikrarlı ve müreffeh bir Suriye hedefini paylaşıyor. Bununla birlikte birlikleri, bölgede ve kuzey Suriye'nin diğer bölgelerinde önemli bir varlığını sürdürdü. Türkiye'nin kuzey Suriye'den kaynaklanan güvenlik endişeleri, askeri harekatla değil, siyasi ve diplomatik yollarla ve uluslararası insancıl hukuka tam saygı çerçevesinde ele alınmalıdır."
Raporda, Türkiye'nin, Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşla ilgili, bunu bir savaş olarak tanıdığı ve kınadığı, Montrö Sözleşmesi'ni yürürlüğe koyduğu, Türk şirketlerinin Ukrayna'ya askeri mühimmat sattığı, Ukrayna ile Rusya arasındaki görüşmeleri kolaylaştırmayı, gerilimi azaltma ve ateşkes sağlamayı, Ukrayna tahılının ihracatını kolaylaştırmak için diplomatik bir girişimde bulunduğu vurgulandı.
Ekonomik durum
Raporda, "Türkiye ekonomisi oldukça ileri düzeydedir ancak raporlama döneminde herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir" değerlendirmesinde bulunuldu.
Para politikasının yürütülmesi, kurumsal ve düzenleyici ortam gibi önemli öğelerde gerileme olduğu ifade edilen raporda, Türkiye'de piyasa ekonomisinin düzgün işleyişine ilişkin ciddi endişelerin sürdüğü belirtildi.
Raporda, Türkiye ekonomisinin Covid-19 salgınının ardından güçlü biçimde toparlandığına işaret edilerek, ülkenin 2021'de yüzde 11,4, 2022 yılı ilk yarısında Rusya-Ukrayna savaşına rağmen de yüzde 7'den fazla büyüdüğü kaydedildi.
Enflasyon yüzde 80'i aştı
Türkiye'de gevşek para politikası ve güvenilirliğin düşük olması nedeniyle Türk lirasının zayıfladığı öne sürülen raporda, resmi enflasyonun yüzde 80'i aşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktığı hatırlatıldı.
Raporda, ithal ürünlerin fiyatlarındaki artışın dış dengesizlikleri genişlettiğine işaret edilerek, bunun artan belirsizlik ve düşük rezerv seviyesinin olduğu bir ortamda önemli bir kırılganlık olduğu iddia edildi.