Avcı’dan çarpıcı açıklamalar: Yeşil MİT’te öldürüldü, Cem Ersever ‘HADEP’e bomba koyacağım’ dedi!
Türkiye Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, 90'lı yıllardaki faili meçhul cinayetler ve JİTEM'e ilişkin önemli ifadeler kullandı. “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım'ın MİT'e girdiğini, bir daha da çıkamadığını söyleyen Avcı, öldürülen JİTEM'ci binbaşı Cem Ersever'in "HADEP'e bomba koyacağım" dediğini de ilk kez açıkladı.
Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, 90’lı yıllara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’na röportaj veren Avcı, 90’lı yıllarda devletin bilgisi ve gözetimi altında kurulan JİTEM yapılanmasının nasıl çalıştığını, “Yeşil” kod isimli Mahmut Yıldırım’ın yaşayıp yaşamadığını, devletin mafyayla işbirliğine kadar pek çok konuda dikkat çekici ifadeler kullandı.
Avcı, JİTEM’in önemli ismi binbaşı Cem Ersever için, “Bana Cem Ersever geldi dedi ki: ‘HADEP açlık grevi yapıyor, ben buraya bomba koyacağım’ dedi. Biz buna müsaade etmeyiz. O bunu deneyemez, çünkü tahkikat yapılırsa yakalanacağını bilir. Ben engel oldum” dedi.
“Yeşil, MİT’te görüşmeye giriyor, bir daha da çıkmıyor”
Avcı, Yeşil’in öldürüldüğünü de düşündüğü söyleyerek, “Aksi ispatlanmayacak bir bilgi olarak söylüyorum. Yeşil’i en son Lübnan’a gönderiyorlar. Pasaport kayıtları falan var, girişi var, tarihi var, ben tespit ettim hepsini. Geldikten sonra garajların oradaki MİT’e görüşmeye gidiyor. Ankara’da. Görüşmeye gittikten sonra bir daha çıkmıyor. Bir ay sonra Yeşil’in arabası garajların oradaki eski MİT’in parkında bulunuyor. Şimdi oğlu bir ay sonra arabayı orada buluyor. Bu adam eğer öldürülmese, arabayı en son bıraktığı yer neresi, görüşmeye gittiği yer… Oğluna “Benim arabamı oradan alın” derdi. İki arabasının biri burada bulunuyor. Ve oğlu da biliyor ki; bilgi vermeye gitti ve bir daha gelmedi” ifadelerini kullandı.
Hanefi Avcı’nın açıklamalarından öne çıkanlar şunlar:
“Yeşil, PKK’nin içine girmedi”
"Şimdi devlet bir adamı kullanır, ne için kullanır; o adamın o grubuna karşı kullanır. Çünkü siz DEV-SOL’un içine girmekte zorlanırsınız. Adam sokmak çok zordur, yıllarca emek vermeniz lazım. PKK’nın içine adam sokmakta zorlanırsın ama PKK’dan hazır bir adam alabilirsiniz. DEV-SOL’dan, TİKKO’dan alabilirsin. Ve o kişiyi grubu hakkında bilgi almak için kullanabilirsin. Bilgi almanın dışında başka bir şey yok. Bunun dışında kullanım suç ve yanlış. Siz bir gruba adam alıyorsunuz, karşı fikre karşı kullanıyorsunuz. Kullanamazsınız.
Hukuka göre yanlış, hem işin mantığına göre hem de anlamsız bir yanlışlık var. Şimdi böyle kullanırsanız sorun yok ama Türkiye'de Susurluk’ta ne yaptılar; tam tersine adamı düşman olarak kullandılar. Sağcıları solculara karşı, solcuları sağcılara karşı kullandılar. Bu vahim bir şeydir, tehlikelidir. Yeşil (Mahmut Yıldırım) mesela, baştan beri PKK’ya karşı bir adam. PKK’nın içine girmiş bir adam değil. İkincisi bu adamın yanındaki adamlar suçlu, onlara bir şey diyemedik, hep Yeşil’e sövdük. Aslında sorun Yeşil değildi. Yeşil’le beraber Güneydoğu’da hareket eden jandarmalardı. Biz onlara kızamıyorduk, yanındaki Yeşil’e kızıyorduk. Yeşil tek başına burada İstanbul'a gidip gelemez. Yolda yakalanır ama yanında ya polis var ya MİT’ten adamlar var.
“Emniyet’te MHP’li bir grup oluştu, bilgi alışverişi yapıyorlar”
Tayinler, terfiler ve atamalar hep MHP uğraşıyor. Niye, çünkü kadro oraya geliyor. İster istemez emniyette MHP’li bir grup oluştu. Son zamanda Sinan Ateş olayında gördük ki MHP’de genç kadrolarda örgütlenmişler, hiçbir hiyerarşik sistemi tanımaksızın bilgi alışverişi yapıyorlar. Bir amir, “A kişisinin bana bulunduğu yer lazım, bu bilgiye ihtiyacım var” diyor. Oradaki direkt memurdan istiyor. O teknik birimi arıyor, “Şunun adresi lazım” diyor çıkartıp veriyor.
“Emniyet’in yüzde 20’lik kısımda sorun vardır”
Şöyle bir şey, bu her zaman da böyledir emniyet içerisinde. İşin ana gövdesi, yüzde 80’i aslında klasik ve standart şekilde çalışır. Burada yüzde 20’lik kısımda sorun vardır.
Yani burada demin saydığınız gibi belli insanlar etrafında kümeleşenler, menfaat grupları, dini gruplar veya siyasetle ilişkisi olanlar o yüzde 20’lik kısımdadır. Ama daha önceden kamuoyunu rahatsız eden, gündeme gelen, konuşulanlar da onlardır zaten.
“Mafyayla bağlantılı emniyet mensupları her zaman vardır”
Şimdi aslında her zaman mafyayla bağlantılı emniyet mensupları vardır. Ama bu bugünkü kadar yaygın ve gelişkin değildi. Daha dar kapsamlı, daha az sayıdaydı. Bir defa farklı çalışmaya başlarsınız burada sınır olmuyor. Şimdi Susurluk döneminde bazı kamu görevlilerine hukuk dışı işlem yaptırdılar. Bu defa aynı insanlar başka yanlışlar da yapmaya başladı. O yanlışlara da müdahale edemiyorsun, çünkü daha önce hukuk dışı bir işte kullanmışsınız. Daha önce demişsiniz ki; “Gidin şu adamı alın, kaçırın, dövün, atın, hapsedin, kırın” demişseniz, burada kullanmışsanız yarın bir gün bu adam başka bir işte hukuksuzluk yaparsa, kanunsuzluk yaparsa, rüşvet yerse, onunla ilgili işlem yapmakta zorlanırsınız çünkü. Niye; o adamı bir işte kullandınız; adam onu konuşmaya başlayabilir.”
“Soylu’dan sonra zihniyet değişti”
Türkiye’de bakan değişikliği sadece bakanı değil, bir zihniyeti de değiştirir. Mesela Sadettin Tantan Bey’in gelişi bir zihniyeti değiştirmiştir. Süleyman Soylu’nun gidişiyle birlikte yeni bir değişiklik oldu. Bu değişiklik bence parti içinde oluştu.
Yeni gelen bakan partideki atmosferi emniyete taşıdı. Önümüzdeki dönem yeni bir kadroyla değişimin süreceği kanaatindeyim. Çünkü alttaki memurlar sizden habersiz çok kritik bilgileri bir yerlere taşıyorlar. Bu az gibi gözüküyor ama yarın bir gün çok vahim bir durumda kullanıldığında buna karşı tedbir almak mecburiyetindeler. Bu tahmin edilemeyecek kadar zararlı bir şey aslında.
“Hizbullahçılar neden çıkartıldı’
Bazı tahliyelere bakıyorsunuz yargılamanın yenilenmesi yöntemleri kullanılmış. Bu çok istisnai bir yöntemdir. Bir grup Hizbullahçı bu yöntemle dışarı çıkarıldı, ne kadar çıkarıldı halen bilmiyoruz. Ve o davalar da bitirilemiyor halen.
Niye, çünkü çıkan adamlar gelmiyor. Bu korkunç bir yöntem, eski karar kaldırıldı, hakkınızda mahkûmiyet yok, yeni karar verilemedi, dava da bitirilemiyor, boştasınız. Size hiçbir sorun yaratılamaz.
“Düzeltilemeyecek bir yargı tipi oluştu”
Şimdi yargıda üç tip şey oluştu. Bir tamamıyla işini rüşvete bağlamış insanlar oluştu. Daha vahim, bir de hiçbir ciddiyetle davaya bakmayan, bütün davaları saçma sapan ara veren bir sistem oluştu. Şimdi cemaat zamanında cemaatin yaptığı yanlış belliydi, cemaatçiler kendileri de biliyordu yanlış karar verdiklerini ama yukarıdan talimat geldiği için yapıyorlardı.
Eğer o talimat gelmese o zaman doğru çalışırlardı. Daha öncesinde askerler de yargıyı etkiledi, orada yargı mensupları birtakım şeyi yapıyor, yanlış olduğunu biliyor ama askerin istediğini yapıyorlardı. Askeri kaldırsa yine doğru çalışabilirdi. Şimdi de birtakım yargı mensupları siyasi karar veriyorlar ama siyaset karar vermese karışmasa bunların hepsi doğru çalışır diyemiyoruz. Düzeltemeyeceğimiz bir yargı tipi oluştu. Hukuk okumayan, dosya okumayan incelemeyen adamlar oluştu.
Ve bu çok vahim, inanılmaz saçma sapan kararlar çıkıyor. Mağdur adamı mahkûm ettiler. Türkiye’de adaletin çöktüğünün resmidir bu. Şimdi bu nasıl düzeltilir… Bunu düzeltmek çok kolay bir şey değil. Yani böyle bir saçmalık.”