Bilim Kurulu Erdoğan’ı genel tecrit uygulamasına ikna edememiş
Gazeteci Murat Yetkin “Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanı’nın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı koronavirüs yayılmasını yavaşlatmanın en iyi yolunun genel bir tecrit uygulanması olduğuna ikna edememiş” olduğunu iddia etti.
Gazeteci Murat Yetkin kendi bloğunda kaleme aldığı “Korona-kriz hakkında söylenmeyenler, bilmediklerimiz” başlıklı yazısında Tayyip Erdoğan’ın Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanı tarafından koronavirüs salgınını yavaşlatmak için “genel bir tecrit uygulamasına” ikna edilemediği iddiasında bulundu.
Yektin bütün yurttaşların da tanık olduğu halka söylenenleri tek tek sıralıyor. Ardından AKP Hükümeti’nin “söylemedikleri” ve “bilmediklerimiz” üzerine bir değerlendirme yapıyor.
Tayyip Erdoğan ikna edilememiş
Yetkin’e göre Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanı Cumhurbaşkanı’nı genel bir tecrit uygulamasına ikna edememiş. Yetkin salgının yavaşlatılabilmesinin en iyi yolunun genel bir tecrit uygulaması olduğu bilindiği halde Tayyip Erdoğan’ın niçin ikna edilemediğinin nedeninin anlaşılamadığını söylüyor. Yetkin olası bir takım nedenler sıralayarak ‘neden’ diyor: “Sokağa çıkma yasağında orduya başvurma zorunluluğu olduğu için mi? Ticaret erbabının desteğini daha fazla kaybetmek istemedikleri için mi? Camilerde cemaatle ibadete ara verilmesinden sonra bir de bu adımın ideolojik yükü altına girmek istenmediği için mi? Neden?”
Sağlık Bakanı’nın öne çıkması birilerini rahatsız etmiş
Yetkin, Sağlık Bakanı’nın son günlerde öne çıkmasının bazılarını rahatsız ettiği iddiasında. “Beştepe yazarlarının” ve “İstanbul’daki belli mahfillerin” bu nedenle Koca’nın son basın açıklaması metnine müdahale ettiğini ileri sürüyor. Bu iddiasını şöyle temellendiriyor Yetkin: “Sağlık Bakanı Koca’nın son günlerde öne çıkması ve belli ölçüde sempati toplaması belli ki AK Parti içinde, üst katlarda birilerini rahatsız etmiş. Başka türlü yarım saat içinde neden dört defa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a teşekkür etme ihtiyacı duysun?”
Tecavüzcüler, uyuşturucu tacirleri ve mafyacılar salınacak mı?
Yetkin “AK Parti ve MHP ‘terör suçları’ dışında kalanların tahliyesinden yana” diyor. Yetkin, “cinsel saldırı suçları işleyenlere de ceza indirimi öngörülüyor. Bilmediğimiz, Kavala, Demirtaş, siyasetçi ve gazeteciler içeride tutulurken tecavüzcüler, uyuşturucu tacirleri ve mafyacıların salınıp salınmayacağı” sorusunu soruyor.
Murat Yetkin’in bloğundaki yazının kimi bölümleri şöyle:
“Gelelim söylenmeyenlere
Bizlerin söylenenlerin satır aralarından ve başka ülkelerdeki deneyim ve bilgilerden çıkarabileceğimiz söylenmeyenler şunlar:
-Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı koronavirüs yayılmasını yavaşlatmanın en iyi yolunun genel bir tecrit uygulanması olduğuna ikna edememiş.
-Sağlık çalışanlarına üç ay boyunca iki kat maaş kararı belli ki bugün çıkmış. Belli ki Kılıçdaroğlu’nun basın toplantısı ardından akşam haberleri ve yarınki gazetede hükümetin kararı olarak duyurulması istenmiş.
-Virüsün yayılma seyrinin bütün dünyada aynı olduğu, nüfusun üçte ikisine (Türkiye nüfusuna oranlarsak) yaklaşık 55 milyon bir şekilde değeceği, değdiklerinin yüzde 20’sinin (yaklaşık 11 milyon) hastalanma ihtimali olduğu, bunların yüzde 80’inin hafif (8.8 milyon), yaklaşık yüzde 15’inin ağır (3.3 milyon), yüzde 5’inin çok ağır (1 milyon 100 bin) hastalanacağı ve yüzde 3’ünün (33 bin) ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalacağının istatistik bir değer olarak karşımızda olmasına rağmen, Türkiye’deki durumun Dünyadan çok farklı olduğuna inanmamız isteniyor. Umalım Bakan haklı çıksın, insanlarımız kurtulsun ve Türkiye bir başarı örneği olarak kayda geçsin.
-Siyaset kulisinde Koca’nın basın toplantısı metnine Beştepe metin yazarlarının, hatta İstanbul’daki belli mahfillerin kaleminin değdiği söylentisi yayılıyor. En son sayfada kalan iki satırı okumayı unuttuğunu fark edip sorulara geçerken sonradan eklemesi konuşmanın en azından bazı bölümlerinin sonradan monte edildiği şeklinde yorumlanıyor.
-Sağlık Bakanı Koca’nın son günlerde öne çıkması ve belli ölçüde sempati toplaması belli ki AK Parti içinde, üst katlarda birilerini rahatsız etmiş. Başka türlü yarım saat içinde neden dört defa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a teşekkür etme ihtiyacı duysun? Albayrak cebinden vermiyor ki; kabinenin adı da Erdoğan kabinesi. Bakanın sağlık çalışanlarına ikramiye açıklarken önce dil sürçmesiyle “kaybımız (ayda) 1,5 milyar lira” demesi, belli ki kendi ifadesi değil, nitekim Bakan hemen “maliyeti” diye düzeltti ve Albayrak’a bir kez daha teşekkür etti. Yetmemiş olacak ki, Albayrak ayrıca açıklama yaparak toplam 4,5 milyar liraya mal olacak bu adımın kendi eseri olduğunu duyurmak ihtiyacı duydu.
-Siyaset kulisinde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un da son zamanlarda sempati topladığı için AK Parti içindeki bazı gruplarca hedefe alındığı konuşuluyor. Uzaktan eğitimin ilk gününde ortaya çıkan Adnan Menderes’in idamının çizgi film olarak çocuklara gösterilmesinin “içeriden sabotaj” olduğu öne sürülüyor. Selçuk “güvendiği kişiler” tarafından kumpasa düşürüldüğünü söylüyor satır arasında.
Bilmediklerimiz
-AK Parti ve MHP “terör suçları” dışında kalanların tahliyesinden yana. Ancak MHP’nin öteden beri “kader kurbanı memleket evlatları” saydığı Alaattin Çakıcı gibi suç örgütü liderleri ve üyelerinin salıverilmesinden yana olduğu biliniyor. Osman Kavala’dan Selahattin Demirtaş’a, son olarak tutuklanan gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’a dek gazeteciler ise terörist sayılıyor. Dahası, cinsel saldırı suçlarına işleyenlere de ceza indirimi öngörülüyor. Bilmediğimiz, Kavala, Demirtaş, siyasetçi ve gazeteciler içeride tutulurken tecavüzcüler, uyuşturucu tacirleri ve mafyacıların salınıp salınmayacağı.
-Madem TBMM Genel Kurulu’nda oylama yapılacak, şu anda koronavirüsle mücadelenin en öndeki fedakâr neferleri olan sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlara ceza artırımı öngören yasa da kabul edilecek mi? Yoksa yine CHP önergesi olduğu için AK Parti ve MHP oylarıyla gündeme alınamayacak mı? Aslında, Bakan Koca’nın sağlık çalışanlarına ikramiye açıklarken performans kriterlerinin dikkate alınmayacağını söylemesi buna yasal zemin de veriyor, ama durum belirsizliğini koruyor.
-Yine de bilmediklerimiz arasında en önemlisi Erdoğan ve yakın çevresinin hastalığın yayılmasını yavaşlatmada birinci etken olduğu kanıtlanmış sokağa çıkma kısıtlamasına neden gitmek istemediği? Sokağa çıkma yasağında orduya başvurma zorunluluğu olduğu için mi? Ticaret erbabının desteğini daha fazla kaybetmek istemedikleri için mi? Camilerde cemaatle ibadete ara verilmesinden sonra bir de bu adımın ideolojik yükü altına girmek istenmediği için mi? Neden?”