Cengiz Çandar: Suriye Kürtleri'ne en büyük problem bugünki Türkiye'den

1-2 Mart tarihlerinde Rûdaw Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen, Birinci Erbil Forumu kapsamındaki “Ortadoğu’da Güvenlik ve Egemenlik Forumu” katılmak amacıyla başkent Erbil’e gelen Cengiz Çandar, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

Cengiz Çandar: Suriye Kürtleri'ne en büyük problem bugünki Türkiye'den

1-2 Mart tarihlerinde Rûdaw Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen, Birinci Erbil Forumu kapsamındaki “Ortadoğu’da Güvenlik ve Egemenlik Forumu” katılmak amacıyla başkent Erbil’e gelen Cengiz Çandar, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

Ankara -Erbil ilişkileri 2017 yılı Kürdistan’ın bağımsızlık referandumu kararıyla uzun bir süre askıya alındı. Geçen yılın ortalarından itibaren de iki taraf arasında ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik adımlar atıldı. Sizce iki taraf arasında hızlı bir gelişme söz konusu mu?

Açıkçası Kürdistan Bölgesi'ne gelmeden önce bu konuda hayli bir yol alındığını yani referandum döneminde bozulmuş olan ilişkilerin tamiri süresince epey bir yol alınmış olduğunu, burada çok yakın bir Kürdistan Bölgesi ile Türkiye göreceğimi düşünerek gelmiştim. Bu 48 saat gözümü dört açarak her yere baktım, burada bir sürü insanı da dinledim. Benim tasarladığım, düşündüğüm kadar bir yakınlaşma olmamış açıkçası. Ben bunun daha ötesine geçildiği kanısındaydım.

Hepimiz biliyoruz, bir dönem Ankara - Erbil ilişkileri çok sıcaktı. Hatta Türkiye'nin bütün bölge içinde en yakın ilişkiye sahip olduğu yer burasıydı. Keza buradan yani Erbil'den de bakıldığında da, yani Tahran'a, Bağdat'a, Şam'a doğru baktığınızda ve ondan sonra Ankara'ya başınızı çevirip baktığınızda, en yakın Türkiye ile ilişkilerdi.

Suriye’de yaşanan savaş sürecini 30 yıl savaşından çok daha zor koşullarda olduğunu benzettiniz. Bundan sonra ne olacak? 30 yıl savaşları sonrasında görülen o gelişmeler burada olacak mı?

Şimdi (Suriye'de) Otuz Yıl Savaşları'na benzer bir durum var. Vestvalya Barışı gibi bir barışla bu iş noktalanır diyorsak bu ancak yepyeni bir Orta Doğu'nun şekillenmesinin çıkmasını gerektiren bir tarihteyiz demektir. Yeni harita mı çizilecektir? Çizilebilir!  Yok çizilmeyecek her ülke mevcut sınırları içerisinde kalacaksa bu da olabilir ve muhtemelen böyle olacak gibi gözüküyor. Yani Irak referandumu sonrası Kürdistan'ın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasına dünya şartları, bölge şartları ve uluslararası sistem diyelim imkan vermedi. O zaman Irak içinde yeni bir düzenleme yapılacak.

Keza Suriye için de oraya dönüp bakarsak Suriye'nin sınırlarında da değişiklik olmayacağı görülüyor. IŞİD'in bugünlerde yenilgisiyle, ortadan kalmasıyla Suriye sınırları da aynen kalacak diyorsak şunu göz önünde bulundurmamız lazım. Saddam'ın düşmesinden sonra Irak sınırları değişti ama aynı Irak olarak kalmadı. Federal bir Irak ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ortaya çıktı. Kürdistan kavramının ve Kürtçe dilinin Arapça ile eşit bir şekilde resmi bir dil olarak anayasaya girmesiyle yeni bir Irak çıktı ortaya. Halen onun sancılarını oturmamış bir Irak var. Ama bu Saddam'ın Irak'ı değil mesela.

Şimdi oradan tekrar Suriye dönerek söyleyeyim; Suriye eğer sınırlarını değiştirmeden kalacaksa, nasıl kalacak?

Ne zaman başladı bu gelişmeler Suriye'de, 15 Mart 2001 yılında başladı. 14 Mart 2011 Suriye’si diyemeyiz artık. Suriye'nin Irak'a benzer bir yapıya kavuşması lazım. O mümkün fakat Suriye'de Irak'taki durumdan çok farklı olarak herkesin eli ayağı var orada. Amerika var, Rusya var, İran var, Türkiye var.

Irak'ta işte Sünni Araplar vardı, Şii Araplar vardı, Kürtler vardı. Ve Kürtlerin iki tane ana örgütü vardı. KDP ile YNK ki ikisi o dönem Kürdistani Cephe içinde birleşiktiler. Suriye'de örgüt sayısından başınız dönüyor, aklınızda tutmanız mümkün değil. Herkes herkesle savaşıyor. İç savaş var, iç savaşın içinde iç savaş var. İç savaşın içindeki iç savaşın içinde iç savaş var. Bir de dış parmaklar var.

Türkiye ona “olmaz” diyor, Türkiye ile İran’la iş tutuyor, bir yandan Amerika'nın müttefiki. Amerika ile mutabık olduğu konular var, mesela Şam'daki rejimi istemiyor. Ama oradaki rejimi Türkiye'nin dostu olan şu anda yakın ilişkide olduğu Rusya ile İran istiyor.

Türkiye “Ben buradaki Kürt oluşumuna izin vermem, buraya gireyim güvenli bölge kurayım” diyor. Ona Amerika bir şekilde “olmaz” diyor. Sadece Amerika değil Rusya “olmaz” diyor. Kürtler zaten “olmaz, savaşırız” diyor.

Şimdi dolayısıyla Suriye'nin şu andaki fotoğrafı bu ne şekilde yol alacaktır burası çok net ipuçları veren bir durumda değil, gayet karmaşık bir dönem. Fakat eğer Suriye, Suriye olarak bildiğimiz sınırları içinde kalacaksa bugünki durum olmayacaksa da eski Suriye'de olmayacak. Fakat o güne nasıl ulaşacağız onu bilebilmek pek mümkün değil. Ama sıkıntı maalesef yaşanacak gibi gözüküyor.

Kürtlerin kazanımları Rojava ve Suriye'de ne kadar korunabilecek?

İşte en büyük mesele orada. Siz isteyin istemeyin, beğenin beğenmeyin, 2012 yılının Temmuz ayından bu yana 7 yıl olacak neredeyse Kürtler orada kendi kendini yönetiyorlar. Yani sabah uyandığı zaman insanlar, çocuklar okula gidiyor, fırınlardan ekmek alıp yiyorlar. Trafik polisi “Dur” diyor, “Şimdi geçebilirsin” diyor...

Yani orada başka bir yönetime ihtiyaç duymayacakları bir yönetimi kurmuşlar. Ve kimlik kazanarak kurmuşlar. Kürtçe orada da resmi dil ve Araplar ile birlik halinde yapıyorlar bunu. Kuzey Suriye ve Doğu Suriye'deki bir takım Arap aşiretleriyle kabileleriyle ortak çabalarla da yürüyor. Şimdi, ne diyeceğiz biz Kürtlere? Yani siz dağılın, yıkın bunları vazgeçin ve 14 Mart 2011 yılında durum neyse böyle olsun mu diyeceğiz? Kürtlerin buna “Peki” demesi mümkün değil.

Suriye Hükümeti'nin bu kadar geçen zaman içinde 14 Mart 2011'deki gibi yönetmeye gücü yok. Zaten yetmediği için Kürt bölgelerini boşalttı. Sonra Afrin ne olacak? Yani Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetleri durmaya devam edecek mi? Cerablus ile Bab arası ne olacak? Yani 2019’un Mart ayına geldiğimiz bir sırada, bu soruların cevabının bir kaç ay içinde alınabildiği kanısında değilim.

Fakat buradan da şunu söylemek istiyorum, Kürtler eski statülerine dönemeyecekleri ve döndürülemeyecekleri için tıpkı burada yani Irak Kürdistan Bölgesi’nde de ne kadar sürdü aslında. Yani buraya (Kürdistan) 1975’teki büyük felaketten yani o Kürtlerin Mela Mustafa Barzani dönemindeki ayağa kalkışından sonraki o muazzam bastırma, çekilen çileler, arkasından İran- Irak savaşı, Halepçeler yaşandı, göçler yaşandı. Bir sürü köy yakıldı, yıkıldı. Ondan sonar 1991’de Körfez Savaşı geldi. Sonra yine büyük bir göç dalgası oldu. Ondan sonra Birleşmiş Milletler (BM) kararlarıyla Saddam gücünü 36’ıncı parallelin üstüne çıkaramadı, burası bir Statü sahibi olmadan defakto olarak, kendiliğinden bir yönetim modeli oturttu. 1991 yılından itibaren geldi, 2003 yılında yine bir savaştan sonra bu sefer Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak hukukilik kazandı. Yani Irak Anayasası’na kendisini geçirtti.

Şimdi 40, 50 yıllık bir süreden bahsediyoruz dolayısıyla en sonunda eğer Suriye, Suriye olarak o sınırların içinde kalacaksa, tıpkı Irak’taki Kürler’in serüvenine benzer bir şekilde, onlar da herhalde kendilerini yönetecekleri bir yapıya kadar yol alacaklardır demektir. Şimdi, biz Erbil'in oturmuşluğu, rahatlığı içinden Suriye'ye bakıyoruz.

Şu anda size cevap verirken bile düşündüm ki bu iş; 1961'i bırakıyorum bir yana, 1975'i milat saysak, 2005'e kadar geldiğimizde 30 seneye yakın bir süredir, Otuz Yıl Savaşları'nda olduğu gibi. Suriye'de daha 9'uncu yıldayız ya da rejimin oradan çekilmesinin 7'inci yılındayız.

Maalesef daha bir süre çile çekilecek olsa bile ki çekilecek gibi gözüküyor. Suriye Kürtleri de Irak Kürtleri gibi kendileri için en avantajlı bir noktaya bir zaman sonra ulaşacaklardır. Buna ulaşmaları için o günkü Türkiye'nin bugünki Türkiye olmamasıyla mümkündür herhalde. Çünkü en büyük problem bugünkü Türkiye'den geliyor. “Ben oraya gireceğim. Buna izin vermeyeceğim” diyor. Zaten Beşar Esad'da bunu istemiyor. Rusya Türkiye'yi elinde tutmak için, Türkiye'nin taleplerine kulağını açık tutuyor. O yüzden Türkiye'ye Afrin hava sahasını açtılar. Hava gücü olmasaydı, Türkiye Afrin'e giremezdi. Rusya sayesinde oldu onlar.