'CHP Konferansı’nda Kürtlerin kendisi yoktu ama sesi vardı'
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 28 Eylül’de İstanbul’da uluslararası ‘Barışa Açılan Kapı’ ismiyle bir konferans düzenledi. Kürtlerin temsil bulmadığı konferansa katılan deneyimli gazeteci Nevzat Bingöl, CHP’nin düzenlediği konferansı, ‘Kürtlerin kendisi yoktu ama sesi vardı’ şeklinde yorumladı.
CHP 28 Eylül’de İstanbul The Garand Tarabya Hotel’de, ‘Suriye’de Barışa Açılan kapı’ ismiyle Uluslararası Suriye Konferans’ını gerçekleştirdi. Konferans CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın takdim konuşmasıyla başlarken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun birer konuşma yaptığı konferansta, Türkiye’nin deneyimli tanınan siyasetçilerinin moderatörlüğün de ve uluslararası düzeyde, Türkiye’den akademisyenlerin, Sivil Toplum Örgütlerinin (STKÖ) geniş katılımıyla gerçekleşti.
Basnews'te yer alan haberde gazeteci Ruken Hatu Turhallı, Gazeteci Nevzad Bingöl’le CHP’nin ‘’Barışa Açılan Kapı” adıyla düzenlediği konferansın ayrıntılarını ve konferansta Kürt temsilinin olmayışını konuştu.
‘Kürtler dışında çok geniş yelpazeli bir konferanstı’
Nevzat Bingöl, CHP’nin gerçekleştirdiği Suriye konferansında, özellikle katılımcılar açısından çok geniş yelpazesi olan katılımcı düzeyinin olduğunu belirtirken, Türkiye haricinde Irak, İran, Suriye, Rusya ve ABD’den katılımcıların olduğunu, özellikle ABD’nin siyasi bakış açısını yansıtan siyasi çevreler, akademisyenler ve STK’lardan katılımcıların bulunduğunun altını çizdi. Bingöl Konferansa geniş katılımın olması sebebiyle, genel olarak konferansın yararlı olduğunu belirtti.
Deneyimli gazeteci Nevzad Bingöl konferansın ana tartışma konusunu şu şekilde değerlendirdi: ‘Katılımcı ülkelerin Suriye’de yaşananlara ve var olan realiteye bakış açılarını yansıtan değerlendirmelerin ön plana çıkması önemliydi. Yine en fazla gündeme gelen ve ela alınan konulardan birisi göç problemiydi. Göçün yarattıkları, yerel yönetimlere etkileri tartışıldı. Konferansa Suriye’den de katılımcılar vardı. Özellikle Sarkis Kassargian isimli bir gazeteci vardı. Suriyeli mültecilerin karşılaştığı problemleri anlatırken çok ilginç konulara değindi. Mültecilerin Türkiye’de yaşadıkları problemleri, karşılaştıkları insanlık dışı birtakım olayları anlattı. Örneğin mülteci kamplarında Suriyeli genç kızların ikinci veya üçüncü eş olarak, gazetecinin deyimiyle bir nevi ‘IŞİD’in kadınları köle pazarında sattığı şekilde, kamplarda da bu kızların para karşılığında satıldığını dile getirdi. Bunun dışında Suriyeli çalışanların burada emeklerinin sömürüldüğünü belirtti. Aslında bu gazetecinin anlatımları bir yönüyle haykırıştı’.
Konferans’ta yer yer karşılıklı atışmaların ortaya çıktığını ve karşıt görüşlü kişilerin düşüncelerini dikte etmeye çalıştıklarını belirten Bingöl, özellikle konferansta bulunan, ABD’li akademisyen Doç. Amy Aust’in Holmes ile İran’dan katılan akademisyen Dr. Gholam Ali Cenginizadeh’in atışmasının belirgin olarak konferansa yansıdığını dile getirdi. İranlı akademisyenin ‘ABD’nin ne işi var Ortadoğu’da sözlerine yönelik, ABD’li akademisyen Amy Aust’in Holmes’in, ‘ İran’ın Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Tacikistan’da, Lübnan’da ne işleri olduğunu unutarak bu soruyu soruyor İranlı akademisyen’ diye tepki gösterdiğini belirtti.
Nevzat Bingöl konferansın bu yönüyle aslında bayağı hararetli ve yoğun bir konferans olduğunu dile getirerek, katılımcı sayısına ilişkin ise, konferansa ilginin büyük olduğunu belirtti. Suriye’ye yönelik çalışmalar yapan STK’ların, TV’lerin, basın – yayın organlarının, akademisyenlerin vb. kurum ve tüzel kişilerin yer aldığını ifade etti.
Konferans’ta Kürtleri temsilen kimse yoktu
Nevzat Bingöl konferansın bileşimine ilişkin sorumuza cevaben: “Maalesef Kürtler adına ne yazık ki konferansta hiç kimse yoktu. Örneğin Irak’ı temsilen katılan Bağdatlı bir akademisyen vardı. Bu akademisyen Süleymaniye’de öğretim görevlisi, ama Kürt değild. Nesrin İbrahim isminde Suriyeli bir Kürt partisinin lideri katılım için belirlenen listede varmış ama ne yazık ki, Türkiye kendisine vize vermediği için konferansa katılamadı. Aslında Türkiye hükümeti Suriye Kürtlerinden katılım amaçlı gelmek isteyenlere karşı vize problemi çıkartmıştı” dedi.
Bingöl Konferans’ta Rojava Kürdistanı üzerine bir başlığın ele alınmadığını belirterek, Özellikle ABD Harvard Üniversitesi’nden katılan Öğretim Üyesi Amy Austin Holmes’in paylaştığı görüşlerin çok önemli olduğunu söyledi.
Nevzat Bingöl, “Bu Öğretim Üyesinin değerlendirmelerini bir nevi, ‘Kürtlerin kendisi yoktu ama sesi vardı’ şeklinde yorumladı. Öğretim Üyesi’nin konuşmasının özetini şu şekilde belirtti: ‘150 bin silahlı gücü olan, Suriye topraklarının 1/3’ünü elinde bulunduran, IŞİD gibi büyük bir terör yapılanmasını yenilgiye uğratan, içerisinde farklı etnik ve inanç gruplarını barındıran Suriye Demokratik Güçlerinin (HSD) anayasa hazırlama komisyonunda yer almaması çok yanlış bir durum’.
Öğretim Üyesi’nin, HSD’nin Suriye Anayasası’nı Hazırlama Komisyonu’nda kesinlikle olması gerektiğini, gerekçeleriyle savunduğunu belirten Bingöl, Holmes’in, HSD’nin sadece Kürtlerden oluşmadığını ve en başta yönetim kademesinin yarıdan fazlasının diğer etnik gruplardan oluştuğunun altını çizdiğini ifade etti.
Deneyimli gazeteci Bingöl konferansa ilişkin gözlemlerini dile getirirken özellikle şu noktanın altını çizdi: “Tekrardan bahsetmek gerekirse, maalesef konferansta Kürt olarak ya da Kürtleri temsilen kimse yoktu. Oysa CHP bu konferansı düzenlerken Suriye’de ki Kürt temsilcilerin gelememe ihtimallerini hesaplayarak hiç olmazsa Kürtleri temsil edebilecek Türkiye’den birkaç Kürdü davet edebilirdi. Maalesef onu da yapmadılar.”
‘ABD Türkiye’nin mültecileri ‘Güvenli Bölge’ye yerleştirmesine izin vermeyecek’
Bingöl Konferansta ele alınan diğer bir hususun mültecilerin geri dönmesiyle alakalı problemler olduğunu, ABD’li STK temsilcisi Amy Austin Holmes’in bu konuya ilişkin bazı değerlendirmeler yaptığını belirtti. Bu konuda Türkiye siyasetçilerinin istediği tarzda mültecileri ‘Güvenli Bölge’ye geri götürüp Rojava’ya yerleştirme konusunun çok gerçekçi olmadığını dile getirdiğini, ABD Parlamentosu’nda hem Cumhuriyetçilerin ve hem de Demokratların bu fikri kesinlikle kabul etmediğini, buna izin vermeyeceklerini ifade ettiğini söyledi.
‘Konferans’a asıl katılması gerekenlerin katılımı olmadı’
Nevzat Bingöl konferansın amacına ulaşıp ulaşmadığına ilişkin soruduğumuz soruya ilişkin olarak şunları belirtti: “Açıkça belirtmem gerekirse CHP’den beklenemeyecek kadar güzel bir organizasyondu diyebilirim. Ancak Suriye’deki rejimin, ya da buradaki Kürtlerin sesini duyurabilecek katılımcılara izin verilmemesi nedeniyle, asıl katılması gerekenlerin katılımı olmadı diyebilirim. Ama yine de şunu söylemeliyim ki, her ne kadar istenen hedefe ulaşamadıysa da başlangıç olarak iyi bir adım olarak görmeliyiz. En azından CHP gibi statükocu bir partinin bazı korkularını yenmesi açısından bir başlangıç niteliği var diyebiliriz. Ama bu türden konferans ve organizasyonların devam etmesi gerektiği kanısındayım. Bundan sonraki toplantılar için CHP’nin bir ders çıkarmış olması gerekir, özellikle Suriye’den gelecek muhaliflerin, özelliklede İslami görüş dışında ki muhaliflerin, Türkiye’ye girişine izin verilmeyeceğini, vize verilmeyeceğini bilerek, Türkiye’de diğer muhaliflerin sesini duyurabilecek, ya da o görüşlere yakın kişi veya kurumların bu türden konferans veya toplantılara davet edilmesini sağlaması gerekir.”
Nevzat Bingöl Konferans organizasyonuna ilişkin eksik gördüğü diğer bir önemli hususu şu şekilde ifade etti: “Suriye haricinde, Irak ve İran’da ki Kürtlerinde bu konferansta temsilini yapabilecek herhangi bir kurumun ya da şahısların olmayışı büyük bir eksiklikti. Yani Suriye’de Türkiye’nin bu kadar aktif olarak probleme dahil olmasına neden olan şey, Kürt realitesidir. Hakeza Irak’ın Suriye sorununa dahil olmasının en önemli sebeplerinden birisi Kürt realitesidir. İran yine bir yönüyle Selefi İslamcılara karşı Suriye problemine girmişse dahi, girişinin diğer bir yönü de Kürt realitesidir. Dolayısıyla Kürtler problemlerin merkezinde olurlarken, bu türden toplantı ve organizasyonlarda temsil bulamamaları çok kötü bir durum. Tabi ben bireysel olarak bu konferansı, bu yönüyle kötülememek ve bir nevi olumlu yönüyle bakmak adına, bu eksiklikleri hükümetin bu belirlenen misafirlere vize vermemesinden kaynaklandığını düşünmek istiyorum. Yine bu tarzda ilk kez bir konferans olması nedeniyle birazda olumlu taraftan bakmanın doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü Suriye’de şimdi en fazla ön plana çıkan sorun Kürt sorunu. Yine Türkiye’nin Suriye’ye bakışı ve çözüm önerileri ‘Güvenlikli Bölge’, HSD ve burada var olan De – Facto durum iken bu durumların hiç görüşülmemiş olması çok ciddi bir eksikliktir. Ama sonuç olarak tekrardan belirtmek istiyorum, ilk olması açısından bana göre önemli bir konferanstı.”