Devlet içinde Devlet: Pelikancılar'ın rant kavgası
Gazeteci-yazar Barış Terkoğlu, bugün yayımlanan 'Pelikancılar neden saldırıyor' başlıklı yazısında, adeta 'devlet içinde devlet' haline gelen ve İstanbul için 'silah çeken' Pelikancılar'ın rant kavgasını yazdı...
Gazeteci-yazar Barış Terkoğlu, bugün yayımlanan 'Pelikancılar neden saldırıyor' başlıklı yazısında, adeta 'devlet içinde devlet' haline gelen ve İstanbul için 'silah çeken' Pelikancılar'ın rant kavgasını yazdı...
İstanbul'da seçim sonuçları bir türlü açıklanamıyor. İtirazlar yapılıyor, oylar yeniden sayılıyor. Peki AKP seçimi kaybettiği halde İstanbul'u neden bırakmak istemiyor?
Gazeteci-yazar Barış Terkoğlu, Cumhuriyet'teki köşesinde "Pelikancılar neden saldırıyor" başlıklı yazısında, devasa rant hesabını kaleme aldı.
Adeta "devlet içinde devlet" gibi davranan Pelikancılar'ın, nasıl bir rantın peşinde olduğunu, bu uğurda nasıl "silah çektiğini" anlatan Terkoğlu, çarpıcı rant gelirlerini ifşa etti.
İşte Terkoğlu'nun "Pelikancılar neden saldırıyor" başlıklı yazısı:
Siyaset, bir grubun meselesini herkesin haline getirme sanatıdır. Sınıf siyaseti, bir sınıfın çıkarını herkesin çıkarıymış gibi göstermedir.
Eskiden Türkiye’de “asıl mesele” diye söze başlayan, koltuk altı kitaplı, çoğu posbıyıklı abiler vardı. Sandık çevresinde pek dolaşmaz, “işin aslı”nı anlatırlardı. Sonra onlar bıyıkları kestiler, kitapları bıraktılar. Neo-liberalizmin dilini öğrendiler. Etnik ve mezhep politikalarından kafalarını kaldıramaz oldular. Biz de demirin tuncuna kaldık.
31 Mart’tan beri en çok İstanbul’u konuşuyoruz. Gerçekten konuşuyor muyuz? Pazartesi akşamı bunu düşündüm.
Pazar gecesi tablo netleştikten sonra iktidarın açıklamalarını dinleyip “herhalde kaos olmayacak” diyenler çoğunluktaydı. Pazartesi akşamı bir anda iktidar içinde “Pelikancılar” olarak bilinen “yeni paralel yapılanma”ortaya çıktı. Hani şu muhtıra gibi bir bildiri yayımlayıp Ahmet Davutoğlu’nu deviren ekip. Albayrak’ı “ikinci ve üçüncü adam” kabul eden grup. Kimi savcılardan polislere, bürokratlardan gazetecilere adeta “parti içinde parti” gibi hareket eden hizip. Karşıtlarının telefonlarını bile dinleyebildikleri, gerektiğinde yargı eliyle ya da medya araçlarıyla tasfiye edebildikleri herkesin bildiği sır.
AKP içinde dertleştiğiniz dostlarınız var mı? Biraz eşeleyin bunlardan nasıl yaka silktiklerini görün. “Bizden” lafının onlar için ne ifade ettiğini size anlatsınlar.
Sakın önemsiz sanmayın...
Sahi Binali Yıldırım İstanbul Belediyesi başkan adayı oldu da ilçe belediyelerinin adayları nasıl belirlendi? Yıldırım’ın çevresinin seçim döneminde il başkanını değiştirmek istediğini herkes anlatıyordu da neden olmadı? CHP’nin İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu günlerce tartıştık da AKP İl Başkanı’nı ortalıkta gören oldu mu? Sahi sabah akşam “28 Şubat” diyenler şu bildiriyle hükümet devirme işleri hakkında ne düşünüyor? Gerektiğinde provokasyonla sandığa el koymaya nasıl bakıyor?
Devlet içinde çatışma
Cumhurbaşkanı’na bile “eski dostları” tarafından şikâyet edilen, gizli anayasalarını kimsenin bilmediği Pelikancılar’dan bahsediyordum...
Pazartesi gecesi önce “YSK tüm oyların yeniden sayılmasına karar verdi”diye “Pelikan gelini” ortaya çıktı. Devlet yalanladı. Ardından İstanbul’da 30 sandık başkanının operasyonla gözaltına alındığını duyurdular. Hem Valilik hem Emniyet Müdürlüğü yine yalanladı. “Gaziosmanpaşa’da şokgörüntüler! CHP’liler polise saldırdı” diye bir kez daha şanslarını denediler. Bu kez Kaymakamlık devreye girdi yalanladı. Yine düğmeye basılmış gibi bazı yerlerde güruhları devreye girdi, CHP’lilere saldırdı. Polis havaya ateş açtı, durdurdu.
Sanki devletin içinde devlet, devletin bir başka kanadıyla kavga ediyordu. Yaptıklarını muhalif biri yapsa muhtemelen ertesi gün “darbe girişimi” suçlamasıyla soluğu hapishanede alırdı. Neyse ki yargı kime dokunabileceğini kime dokunulmayacağını iyi biliyordu!
Sahi nedir bu “yeni paralel devlet”e İstanbul için silah çektiren?
Bu grubun merkezindeki Sabah Grubu’nun patronunu bilmeyen kaldı mı? 17-25 Aralık operasyonlarından sonra Sabah-ATV, Kalyon İnşaat’ın oldu. Grubun içinde olduğu Zirve Holding’in satıştan kısa süre önce, 23 Ağustos 2013’te, İstanbul Ticaret Odası’na kaydettirildiği ortaya çıkınca kafalar karıştı. Sanki şirket gazete almıyordu da gazete kendisini alacak şirketi seçiyordu!
Kalyon’un İstanbul sırları
Peki Kalyon İnşaat’ın İstanbul’daki işlerine bakan oldu mu?
Belki de sır oradadır!
Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattını onlar yapıyor. Hasköy’deki tünel işini de. Asya bölgesi içme suyu projesinde de varlar. Başakşehir Stadyumu’nun inşasında da. Ataköy Atık Su Arıtma Tesisi de Kalyon’a verildi. Meşhur Tavukçu Deresi ıslahı da. Taksim Meydanı Projesi’ni mi hatırlatayım? Terkos-İkitelli İçme Suyu Hattı’nı mı? Beykoz Dereseki’de yeşil alan talanıyla inşa edilecek 553 villa projesini yapacak şirketin Kalyon iştiraki olduğunu biliyor musunuz? Çağlayan Meydanı’ndaki otopark ihalesi bile Kalyon’da. Fikirtepe’nin yol altyapı işleri ihalesi de onların. Yaptıkları ev inşaatları bir yana, İstanbul’da doğal olarak belediye ile çalıştıkları, 3. havalimanı gibi merkezi hükümetin dağıttığı onlarca ihale var. Belediyenin kafelerinden çalışma alanlarına kadar sattıkları binlerce gazeteden, aldıkları milyonluk reklamlardan bahsetmiyorum bile.
Haliyle Kalyon için İstanbul milyon değil milyarlarca kazanç demek. Küçük bir ülkeye yetecek kadar rant demek. Sahi Sabah-ATV bu paralarla alınmadı mı? Bütün motivasyon kaynakları, ellerinde tuttukları bu ekonominin yönetiminde inisiyatifi kaybetmek olmasın?
En bayağı çıkarlar en yüce söylemlerin ardına gizleniyor...
Günlerdir “beka”, “terörle mücadele”, “istiklal savaşı” diye çırpınanların heybelerindeki asıl mesele anlaşılıyor mu? Ellerindeki rantı, “herkesin davası” haline getirmek için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmiyorlar.
Zaman Gazetesi’nin patronuna Taksim Meydanı’ndaki ihaleyi verince AKP kampanyalarını yöneten 15 Temmuz şehidinin eşi Nihal Olçok isyan etmişti ya. Keşke bugün kışkırtılan yoksul halk çocukları da bir an “kimin çıkarı için” diye düşünse.