Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren: Davutoğlu’nun pozisyonunu unutmadık
Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Diyarbakır Barosu’nu ziyaret etti. Ziyaret tepki görürken Diyarbakır Baro Başkanı Eren, "Ziyaretin tartışma ve eleştiri getireceğini biliyorduk" dedi.
Bingöl’de partisinin il binası açılışını gerçekleştiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ertesi gün Diyarbakır’da da ziyaretlerde bulundu. Davutoğlu’nun bu ziyaretlerden biri de Diyarbakır Barosu’na yönelikti. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi 28 Kasım 2015’te öldürüldüğünde Davutoğlu dönemin başbakanıydı. Davutoğlu’nun bu ziyareti nedeniyle Diyarbakır Barosu Twitter’da eleştirildi. Bu eleştirilere yanıt veren Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, “Diyarbakır Barosu’nun pozisyon ve ilkeleri bir tarihsellik içinde inşa olmuştur ve herhangi bir ziyaretle bunların değişmesi söz konusu değildir. Diyarbakır Barosu'nun insan hakları mücadelesi, Kürt kamuoyu ve Kürdistan için taşıdığı anlamın idrakindeyiz. Kendi pozisyonundan ve yaklaşımından emin olanların kiminle olursa olsun ilişki kurmaktan çekinmemeleri gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Konuya ilişkin Duvar’dan Vecdi Erbay’a konuşan Eren’in açıklamaları şöyle:
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı döneminde Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili, “Bir siyasi suikasttır demiştim, halen de aynı fikirdeyim” dedi. Ayrıca katillerin bulunması hakkında, “Bizim için hukuki bir borçtur" diye bir ifade kullandı. Baroyu ziyareti sırasında cinayetle ilgili neler anlattı size? Örneğin başbakan olduğu dönemde cinayetin neden aydınlatılmadığıyla ilgili bilgi verdi mi?
Tahir Elçi cinayeti, şehir çatışmalarında şahit olduğumuz en karanlık dönemin başlangıcıydı. Sokağa çıkma yasakları da bu cinayetten sonra başladı ve kalıcılaştı. Biz her fırsatta belirttiğimiz üzere ebedi başkanımız Tahir Elçi’nin öldürülmesini bu karanlık süreçten bağımsız değerlendirmiyoruz.
Bu değerlendirmelerimizi kendileriyle paylaştık ve dünün başbakanı olarak o dönemle ilgili sorumluluklarını cinayetin aydınlatılması konusunda vermiş olduğu beyanları hatırlattık. Soruşturmanın ne derece özensiz yürütüldüğünü ve manipüle edildiğini ve sonrasında başlayan dava süreciyle ilgili kendisini bilgilendirdik. Gerek dönemin siyasi sorumlusu gerek bugünün bir muhalefet aktörü olarak bu karanlığı aydınlatmakla ilgili o dönem içerisinde yaşananları paylaşmasını istedik.
Davutoğlu, cinayet günü suikast ihtimalini de dile getirdiklerini hatırlatarak o dönemde olayın takipçisi olduğunu ve aydınlatılması yönünde çaba içerisinde olduğunu paylaştı. Ancak o süreçte dengelerin çok değiştiğini, o sürecin devlet içindeki farklı odaklar açısından bir fırsat olarak görüldüğünü bizlerle paylaştı. Devlet içindeki farklı grup ve yapıların o dönemde de olduğunu ve hâlâ varlıklılarını sürdürdüğünü dile getirdi.
Kendisine davadaki son celse de yaşananları aktardık, anlattık. Dinlenen tanıkların polis ve savcılık tarafından yönlendirildiğini ve cinayeti örgüte mal etme çabasının bir parçası olarak tehdit edildiklerini, bunların kendi başbakanlığı döneminde yaşandığını aktardık. Bu noktada o dönemle ilişkili olarak dosyaya yansımamış bilgileri paylaşması gerektiğini söyledik. Kendisi dava sürecini inceleyeceğini ve ne gerekirse yapacağını bizlerle paylaştı. Biz de kendisinin, bu cinayetin aydınlatılmasını salt yargı süreci ile değil siyasal irade ile ortaya çıkacağını bu amaçla bildikleriyle dava sürecine katkı sunacağını söyledik.
“Üzerine düşeni yerine getirmeli”
Hem basına hem de size cinayetle ilgili kullandığı ifadeleri samimi buldunuz mu? Bu ifadeler, Kürt oylarını kazanmaya yönelik bir hamle olabilir mi? Çünkü iktidar olunca unutulacak vaatlerden biri olduğu yönünde yorumlar da yapılıyor?
Kimin hangi ifadeleri nasıl bir samimiyetle yaptığından emin olmamız mümkün değil. Bizim için önemli olan eski bir başbakanın döneminde yaşanan bir suikastın “Bu bir siyasi suikasttır” sözünün dava sürecine ne ölçüde etki edeceğidir. Bunun için biz de gerekli girişimlerde bulunacağız ve Davutoğlu’dan da siyasi suikast ifadesini açması, ayrıntıları kamuoyuyla paylaşmasını bekliyoruz. Dönemin başbakanı bunun bir siyasi suikast olduğunu düşünüyorsa bu suikastın aydınlatılması için üzerine düşen sorumluluğu da yerine getirmelidir.
“Baro kurumsal sorumluluktan kaçmaz”
Baro Başkanı Tahir Elçi, Davutoğlu’nun başbakan olduğu dönemde öldürüldü ve cinayetin failleri hala bulunamadı. Şimdi bir partinin genel başkanı olarak baroyu ziyaret etti. Davutoğlu’nu ziyaret amacı ve baro olarak ağırlamak bir ağırlık hissetmenize neden olmadı mı?
Sizin de bildiğiniz üzere Diyarbakır, Kürt siyasetinin ve Kürt coğrafyasının kültürel ve siyasi olarak merkezini teşkil ediyor. Dolayısıyla siyasetçilerin Diyarbakır’a ziyaretleri her zaman diğer ziyaretlerinden daha fazla anlam taşımıştır. Diyarbakır Barosu da bu merkezi konumun içinde önemli bir kurumdur. Dolayısıyla baromuza olan bu ilgi bugün oluşmuş değil. Diyarbakır Barosu bugüne kadar Türkiye’deki en netameli süreçlerin içinde olmuş, en önemli sorunların çözümü için rol oynamıştır. Hasılı, ziyaretin sebebini en çok kendileri bilirler ancak gündemlerini Diyarbakır Barosu ile istişare etmek ve görüşlerimizi dinlemek siyaset kurumunun doğal bir gerekliliğidir.
Ziyaret talebinin kabulüne gelince. Başbakanlığı döneminde bölgede yaşananlar ve özellikle Tahir Elçi cinayetinin o döneminde yaşanmış olması sebebiyle ziyaretin bazı tartışma ve eleştirileri getireceğini elbette bekliyorduk. Ancak o dönemin başbakanı ve bugünün bir muhalefet partisi lideri olması nedeniyle yaşananlara ilişkin doğrudan görüşmek ve bildiklerini anlatmasını ilk ağızdan söylemek için bu tür temasların gerekliliğini de defalarca tecrübe etmiş bir kurumuz.
Diyarbakır Barosu'nun geleneği, böyle zorlu karşılaşmaları da fazlasıyla barındırıyor. Bir hukuk kurumu ve meslek örgütü olmanın, iktidar ve muhalefet dahil aktörlerle görüşmek ve gündeminizi onlara aktarmak gibi sorumlulukları da vardır. Bu kurumsal sorumluluktan kaçmanın da Diyarbakır Barosu'nun tarihsel prensipleriyle uyuşmadığını düşünüyoruz.
“Hafızanın da değişen konumun da farkındayız”
Davutoğlu ile görüştüğünüz için sosyal medyada eleştiriler aldınız. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Başkanımız Tahir Elçi elim bir suikastla öldürüldüğünde Ahmet Davutoğlu başbakandı. O gün itibariyle bu cinayeti aydınlatma sorumluluğunu taşıyan makamdır. O günkü bu kimliği sebebiyle ziyaretinden rahatsız olanlar olabilir, bu doğaldır. Bu sebeple bizi eleştirenlerin de bunu baromuza değer verdikleri için yaptıklarından şüphemiz yok. Ancak demin de söylediğim gibi Diyarbakır Barosu'nun geleneği, böyle zorlu karşılaşmaları tecrübe etmiş bir gelenek. Herhangi bir insan hakları ihlalini gidermek ya da etkilerini azaltmak, ağır etkileri olmuş bir siyasi cinayeti aydınlatmak için benzer görüşmeler yapmak biraz da kurumsal sorumluluğun gereğidir.
Çözüm sürecinin zorlu dönemlerinde de çatışmaların şehirlere taşınmasından sonra yaşanan büyük insan hakları ihlallerinde de kurumsal olarak Diyarbakır Barosu ve ebedi başkanımız Avukat Tahir Elçi bir yandan mağdurların hukuk mücadelesini yürütürken bir yandan sorunun çözümü için çeşitli bakanlıklarla ve bizzat Ahmet Davutoğlu ile toplantılara katılmış, bir hukuk insanı olmanın gereğini yerine getirmiştir.
Davutoğlu hem dönemin başbakanı hem de bugün bir muhalefet partisi lideridir. Dolayısıyla hem dünkü pozisyonunu unutmamak hem de bugünkü konumunu bilmek ve ona göre ilişkilenmek önemlidir. Biz Diyarbakır Barosu olarak hafızanın da değişen konumun da farkındayız.
Diyarbakır Barosu’nun pozisyon ve ilkeleri bir tarihsellik içinde inşa olmuştur ve herhangi bir ziyaretle bunların değişmesi söz konusu değildir. Diyarbakır Barosu'nun insan hakları mücadelesi, Kürt kamuoyu ve Kürdistan için taşıdığı anlamın idrakindeyiz. Kendi pozisyonundan ve yaklaşımından emin olanların kiminle olursa olsun ilişki kurmaktan çekinmemeleri gerektiğini düşünüyoruz.
.
.