En Fazla Ermeni Kurtaran Kürt; Müküslü Muhtıla Bey

En Fazla Ermeni Kurtaran Kürt; Müküslü Muhtıla Bey

En fazla Ermeni’yi ölümden, gazap ve katliamdan kurtaran Kürt bana göre Van’ın Müküs (Bahçesaray) kazasından olan Beylerin Beyi Muhtıla Bey’dir. 19. yüzyılın  sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Muhtıla Bey sayesinde binlerce Ermeni ölümden kurtulmuştur. Bir kaynağa göre Muhtıla Bey 4459 Ermeni’yi korumuş ve zulümden kurtarmıştır.

Beylerin Beyi: Muhtıla Bey

 

En fazla Ermeni’yi ölümden, gazap ve katliamdan kurtaran Kürt bana göre Van’ın Müküs (Bahçesaray) kazasından olan Beylerin Beyi Muhtıla Bey’dir. 19. yüzyılın  sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Muhtıla Bey sayesinde binlerce Ermeni ölümden kurtulmuştur. Bir kaynağa göre Muhtıla Bey 4459 Ermeni’yi korumuş ve zulümden kurtarmıştır(2).

Bu rakam göz ardı edilebilecek bir rakam değildir. Alman Ermeni Cemaati ruhani lider Karakın Bekçiyan 2012 yılında Almanya’nın Hamburg kentindeki St. Petri Kilisesi’nde düzenlenen 1915 Ermeni Soykırımı anma etkinliğinde yaptığı bir konuşmada insanlıklarını ve vicdanlarını ortaya koyan, yaşamını tehlikeye atan iyi kalpli insanları sıralarken Muhtıla Bey’in adını da anmıştır(3).

Muhtıla Bey konusu daha yıllar önce Ermeni ansiklopedilerinde de yer almıştır: “Moks Ermenileri, kaymakam Murtula Bey sayesinde 1895-1896 ve 1914-1915 kırımlarından kurtulabilmişlerdir” (4).

Muhtıla Bey, çok zor koşullar altında ve kritik bir durumda din ve etnik köken ayırmaksızın resmi emirlere karşı çıkmış, her türlü tehlike ve riski göze almış, aşağıda göreceğimiz gibi binlerce insanı korumuş ve büyük bir kurtarma operasyonuna öncülük etmiştir. Onun bu cesareti övgüye değerdir ve bu alanda Kürdistan’da tek örnektir. Muhtıla Bey bu yaptıklarıyla “En fazla Ermeni kurtaran Kürt” olarak tarihe geçmiştir. Ölümünden uzun yıllar sonra da olsa Muhtıla Bey insan hakları savunucuları tarafından anılmalı, ödüllendirilmeli ve hakkı teslim edilmelidir.

Muhtıla Bey’in Yaşamından Birkaç Yaprak

Müküslü Muhtıla Bey unutulmuş Kürt şahsiyetlerinden birisi sayılabilir. Şimdiye kadar Muhtıla  Bey’in yaşamı hakkında ne biyografik bir çalışma yapılmış ne de kendisinin geniş bir portresi yazıya dökülmüştür. Fakat Avrupa ve Sovyetler’de yayımlanmış bazı kaynaklarda kısa da olsa Muhtıla Bey’e değinilmiştir. Van’ın Müküs ilçesinden olan Muhtıla Bey’in ismi kaynaklarda birbirinden çok farklı yazılmıştır(12).

Muhtıla Beyi görmüş olan Alman oryantalist Carl Friedrich Lehmann- Haupt bir notunda Muhtıla Bey’in “Lütfü Bey” olarak adlandırıldığını belirtir(13). Müküs ilçesinin adı da Muhtıla Bey’in adı gibi çoğu zaman farklı yazılmıştır. (Mog, Moks, Mogkh, Türkçe: Muks, Müküs). Van’a bağlı Müküs ilçesi, çok eski bir yerleşim merkezidir. Van’ın güneybatısında yer alır. Birçok gezgin ve araştırmacı yüzyıl önce Müküs’e gitmişlerdir. Kürt tarihçi Karlanê Çaçan bir çalışmasında Rus ve Ermeni kaynaklarına dayanarak Muhtıla Bey hakkında bazı bilgiler aktarır:

Muhtıla Bey yedi yıl İstanbul’da bir okulda okumuş ve eğitimini orada bitirmiştir. Aynı zamanda çok iyi Türkçe ve Farsça biliyordu. Boş zamanlarında kendine bir hoca tutup Ermenice öğrenir. Onun Avrupa’nın yaşam tarzı ve edebiyatına çok ilgisi vardı. 1878’den yaşamının sonlarına kadar Müküs ilçesinin nahiye müdürüydü. O her zaman Ermeniler ve Kürtler’in barış içerisinde yaşayabilmeleri ve komşuluklarının daha çok pekişmesi için çabalamıştır”(14).

Muhtıla Bey, Evdıla Bey’in oğlu olup kendisine dedesinin adı konulmuştur. Bir kaynağa göre Van valisi 1912’lerde Muhtıla Bey’i bir ara Nordûz (Güroymak) kaymakamı yapmak ve onu bir Osmanlı nişanı ile ödüllendirmek istemiştir. Fakat Muhtıla Bey bu teklifi kabul etmemiş ve rahatsız olduğunu gerekçe göstererek nazikçe geri çevirmiştir. Muhtıla Bey bir ara resmi işlerinden de el çekmek istemiştir(15).

İlgimizi Muhtıla Bey konusuna yönlendiren kişilerden biri de birkaç yıldır Müküs’ün tarihiyle uğraşan, Türkçe ve Kürtçe ilgi çekici araştırmalar yayımlayan araştırmacı yazar Sinan Hakan’dır (16).

Yazar ilk kitabında kısa da olsa Muhtıla Bey’in karizmatik kişiliği üzerinde durur. Sinan Hakan bu çalışmasının bir yerinde Muhtıla Bey’in 1920’lerde bir süre Gevaş’ta da (Westan) kaymakamlık yaptığını ve işlerini çoğu zaman Pşivang köyünde yürüttüğünü söylemektedir. Sinan Hakan yine aynı çalışmasında Muhtıla Bey’in ölümünden sonra Eyüphan Bey’in ailesinin içinde ikilik ve rekabet oluştuğunu ve değerli birçok kişinin bu çekişmelerde yaşamını yitirdiğini belirtir. Sinan Hakan’a göre Muhtıla Bey 1922’de vefat etmiş ve hiç evlenmemiştir(17).

Eyüphan Bey’in ailesinden Han Mahmut ve  Muhtıla Bey en karizmatik kişiler sayılabilir(18). İsveççe çıkan bir gazeteye göre Han Mahmut Osmanlı paşasını öyle korkutmuş ki paşa topları olmasına rağmen dışarı çıkmaya cesaret edememiştir. Gazetenin belirttiğine göre Kürdistan ve Ermenistan’ın Van bölgesindeki vergileri Osmanlı hazinesine gitmek yerine bu güçlü Kürt Bey’ine gider(19).

 

”Arkamızda bir dağ gibi durdu”

Kürt Edebiyatında Muhtıla Bey’in İmajı

Muhtıla Bey’in kişiliği bazı Kürt yazarların da ilgisini çekmiş ve Muhtıla Bey’i yapıtlarında edebi bir konu haline getirmişlerdir. Kürt tarihçisi ve yazarı Nado Mahmudov Kır Atlı (Siyarê Hespê Boz) adlı öyküsünde Ermeni yurtseveri Andranik Ozanyan’dan bahsetmiştir. Bu belgesel yapıtta aynı şekilde Muhtıla  Bey’in de tarihi bir portresi vardır. Artık yaşlanmış olan Müküs’lü bir Ermeni köylüsü burada Muhtıla Bey’in birçok Ermeniyi Osmanlı’nın zulüm ve baskısından kurtardığını belirtir. Aşağıda bu öykünün ilk bölümü yer almaktadır:

Köylü, ben zulüm  ve katliamın diyarından, Ermenistan’dan geldim, diye başladı. Ben iyi ve kötü olayların şahidiyim. Ben Müküs ilçesindenim, bizim ilçemizde birlikte yaşayıp birbirlerine ellerinden geldiğince yardım eden Ermeni ve Kürtler vardı. Ünlü Kürt beyi Muhtıla Bey ilçemizi idare ediyordu. Adını duymuşsundur. O da senin gibi toplumsever ve hak tanırdı. Müküs’lü Ermeniler zulümden kurtulmuşlarsa Muhtıla Bey sayesindedir. Sultan’ın Ermeni soykırımı hakkındaki gizli fermanı alındığında Van’da paşa, bey ve kaymakamlar gizli bir şekilde toplandılar. Muhtıla Bey de bu toplantıya katıldı. Bu toplantıda sultanın fermanı okunuyor ve katılanlara görev yerlerine döndüklerinde Ermeni soykırımına başlamaları söyleniyor. Muhtıla Bey o akşam Van’dan ayrılıp Müküs’e ulaşıyor ve Kürt aşiret reislerini toplayıp onları bu soykırım hakkında bilgilendiriyor.

O aşiret liderlerinden Müküslü Ermenilerin başına bir şey gelmemesi için ellerinden ne geliyorsa yapmalarını istiyor. Sultanın insanlık dışı fermanından yana olan küçük kardeşi Nureddin Bey dışında diğer tüm aşiret liderleri onu destekliyorlar. Murtıla Bey kardeşini bu yüzden ayrı tuttu. O sadece bizim ilçemizin Ermenilerine sahiplik yapmadı, aynı zamanda Bagêş, Bitlis ve Van’dan kaçmış olan Ermeni ailelere de sahip çıktı. O, Ruslar Bitlis’e ulaşana kadar Ermenilere sahip çıktı. Tüm Ermenileri Ruslara teslim edene kadar bu işten elini çekmedi. Köylü, sözlerini bizim beyimiz çok mert, Ermenisever bir beydi diye sonlandırdı”(20).

Nado Mahmudov 1987 yılında kaleme aldığı Unutulmayan Karşılaşmalar adlı anı kitabında da Muhtıla Bey’e geniş yer verir. Anlattıkları küçük bir romanın konusunu oluşturacak kadar uzundur: “Murtula Bey gibi Ermenileri sevenlerin sayısı Müküs’te azdı. Onun hakkında yedi gün gün yedi gece konuşsam yine yetmez”. Nado Mahmudov karşılaştığı kişiler arasında daha Ermenistan’a göç etmeden önce Müküs yöresindeki köyünde muhtar olan Harûtyûn Manûkyan’nın anılarına yer verir. Köylerinde Ermeni ve Kürtlerden oluşan 50 ailenin oturduğunu söyleyen Harûtyûn Manûkyan, Muhtıla Bey’i yakından tanıyan birisidir. Haxin adlı aynı köyden olduklarını, evlerinin birbirine yakın olduğunu belirtir. Ermeni kırımının başladığı sırada bu Kürt Beyi’nin yaptıklarını “Murtula Bey arkamızda bir dağ gibi durdu” sözleriyle dile getirir.

Ermeni soykırımı sırasında Müküs’e Ermeniler arasında silah toplamaya gelen Çerkez kökenli binbaşı Muhtıla Bey’in çabaları sonucunda Ermenilere fazla dokunmaz. Muhtıla Bey bu Çerkezin gözünü diktiği çok sevdiği Arap kısrağını bile insanlık uğruna bu at delisi Çerkez’e bağışlar. Harûtyûn Manûkyan anılarında Muhtıla Bey’in yakın aile çevresi hakkında da bilgiler sunar. Bir yerde kız kardeşi Şuret’in av turlarına katıldığını belirtir: “Evdal Bey’in yaşamı uzun sürmedi. O arkasında Murtula Bey, Nureddin Bey adlarında iki oğlan ve güneşe sen çıkma ben çıkayım diyen Şuret adında güzel bir kız bıraktı. Şuret çok iyi at sürerdi ve attığını vuran keskin bir nişancıydı. Daha çok büyük kardeşi Murtula Bey’e bağlı idi. Bazen beraber ava çıkarlardı, eli boş dönmezlerdi”(21).

Eski Sovyetlerden olan Kürt yazarı Eliyê Evdilrehman ölümünden önce Muhtıla Bey konusu üzerinde, onun yaşamı ve kişiliği üzerine bir roman yazmak için çalışıyordu. Kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor: “Bunun dışında şu an Muhtıla Bey romanı üzerinde çalışıyorum, bilindiği gibi o, Müküslü bir centilmendi”(22).

Ölümünden sonra onun elyazmalarına ne oldu bilmiyoruz. Eliyê Evdilrehman aslen Vanlıydı ve 1926’da başka Kürtlerle beraber Sovyetler’e geçiyor ve ölümüne kadar orada yaşıyor. Eliyê Evdilrehman bir Kürt roman yazarı olarak tanınır. Yiğitler Köyü (Gundê Mêrxasa) ve Dağlarda Savaş (Şer Çiya De) adında iki roman yayımlamıştır. Son romanında Ağrı Ayaklanması’nı anlatır. Eliyê Evdilrehman bu romanın bir bölümünü Muhtıla Bey’e ayırır. Yazar bu bölümde 1915’lere gidiyor ve Muhtıla Bey’in binlerce Ermeni’yi kurtarışını anlatıyor. Evdal Bey’in oğlu Muhtıla Bey Müküs’te çok sevilen birisidir: “Onun saygınlığı sadece Müküslü Ermeni ve Kürtler arasında değil, Türkiye Kürdistanı’nın tamamında da vardı, hatta bu yüzden Türkiye Kürdıstanı’nın Kürtleri ona İnce Prens (Mîrê Zirav) derlerdi.” Romanda bunun dışında başka şeyler de anlatılır.

Ermeni ve Kürtler arasında ikilik olduğu zaman Muhtıla Bey onları biraraya getirir, nasihat eder, onları barıştırırdı. 1915’te Osmanlı Hükümeti Ermeni sürgün ve soykırımıyla ilgili resmi kararlar verdiğinde Muhtıla Bey kendini hasta gösterip Ankara’da bulunan bir doktorun yanına gider. Oradan Ermeni ve Kürt liderlerine gizlice bilgi ulaştırıp Müküs’lü Ermenilerin dört gün içinde Rusya’ya geçmeleri gerektiğini söyler. Öyle de oluyor. Binlerce Ermeni Rusya tarafına geçer. Hükümet güçleri Müküs’te hiçbir Ermeni’nin kalmadığını, kaçtıklarını öğrenince Muhtıla Bey’den şüphelenir. Fakat Kürtler Muhtıla Bey aleyhinde böyle bir propaganda yürütüldüğünü öğrendiklerinde buna tüm gücüyle karşı çıkarlar(23).

Muhtıla Bey konusu Ermenistan dışında gelişen Çağdaş Kürt Edebiyatı’na da yansır. İsveç’te yaşayan Kürt yazarı Mehmed Dehsiwar tarafından 2018 yılında kaleme alınan Tehlikeli İz (Şopa Xedar) adlı romanda 1915 Ermeni Soykırımı sırasında bir Kürt ailesinin evlat olarak yetiştirdiği Nezire adında Ermeni kökenli bir kadının öyküsüne de yer verilir. Nezire bu romanda Ermenilerin kökünün kazındığı bir sırada Muhtıla Bey’in birçok Ermeni vatandaşı kurtararak sınırın öte tarafına geçirdiğini belirtir(24).

Muhtıla Bey sadece anı, öykü ve roman türünde değil tema olarak şiire de konu olmuştur. Kürt şairlerden Fêrîkê Ûsiv örneğin bir şiirinde şöyle der:  “…Sevgi, helallık, cömertliğin ne olduğunu bilmek için/Murtula Bey’e daha fazla yönelmeliyiz”(25). Kürt ve Ermeniler arasındaki dostane ilişkilerden söz açıldığı zaman çoğu kez Muhtıla Bey’in adı geçer, Muhtıla Bey “zorlu günlerin insanı” olarak tanımlanır.