Eski Koalisyon Sözcüsü Caggins: Kürdistan’a geri döneceğim

Uluslararası Koalisyon’un önceki dönem sözcüsü Albay Myles Caggins, Türkiye’nin bölgede farklı olan gündemine işaret ederek, Kürdistan’da süren operasyonların İŞİD’e karşı yürütülen savaşta dikkati dağıttığını söyledi.

Eski Koalisyon Sözcüsü Caggins: Kürdistan’a geri döneceğim
Birleşik Devletler Ordusu 3’üncü Kolordu sözcüsü Caggins’la yapılan söyleşi:
Öncelikle Kürt halkıyla nasıl tanıştığınızı merak ediyorum. Rojava’ya (Ortadoğu’ya) gitmeden önce Kürtler hakkında bir fikriniz, tanışıklığınız var mıydı? 
 
Ağustos 2019'da Ortadoğu'ya gitmeden önce hiç Kürt arkadaşım olmamıştı. IŞİD'i Irak ve Suriye'den temizlemek için Uluslararası Koalisyonun sözcülüğünü yaptığım sırada, görevim sonucu Kürt arkadaşlarımla tanışma fırsatı buldum. Birleşik Devletler Ordusu'nda bir albayım. IŞİD'e karşı savaşta Uluslararası Koalisyon'a dahil 78 ülke ve beş uluslararası örgüt var. 2014'ten beri Irak ve Suriye'de Suriye Demokratik Güçleri, Irak güvenlik güçleri ve Peşmerge ile ortak çalışıyoruz.
Kürdistan'daki ilk deneyiminizi bizimle paylaşır mısınız, ne bekliyordunuz, ne buldunuz?
 
Kürdistan'daki ilk deneyimimi çok net hatırlıyorum ama biraz geriye, 2003'e gidelim. O dönem ABD Ordusunda yüzbaşıydım. Saddam Hüseyin'i devirmek için gerçekleştirilen operasyonda dördüncü piyade tümeninde görevliydim. Beraber olduğum ekiple birlikte Diyala'ya gönderildik. 2003 yılının Mayıs ayında Diyala'da Mansuriyah ve Muqdadiyah adlı bölgeye gittik. Buraya ulaştığımızda yollarda Kürt Peşmergelerin bulunduğunu gördük. Peşmerge kontrol noktaları da vardı. O zaman istihbarat toplantılarımızın birinde bize bilgi verilmişti, Peşmergeleri görünce saldırmayın onlar bizim dostlarımız denmişti. Yani Kürtlerle ilk karşılaşmam buydu. Fakat 2019'a kadar henüz Kürt savaşçılarla ilişkilerimi geliştirmeye başlamamıştım. Irak'ın Kürdistan Bölgesi'ne ilk gidişim 2019'un Ekim ayında oldu. Bu, Türkiye'nin Kuzey Doğu Suriye'de “Barış Pınarı” adlı operasyonla işgal girişiminden hemen sonraya denk geliyor. Aynı zamanda ABD Özel Harekat Kuvvetlerinin El Bağdadi'yi yakalamak için İdlib'e operasyon düzenlediği, Bağdadi'nin yakalanmamak için kendini patlattığı haftaydı. Erbil’deydim. Burada Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi Başkanı Sayın Shakawan Miro adlı arkadaşımla Erbil'deki hava üssündeki askeri kampta buluştum. Ona dedim ki, "Sayın Shakawan, bayım, bir basın toplantısı düzenlemek istiyorum. Basına neler olduğunu anlatmamızda fayda olduğunu düşünüyorum." O da katıldı bu fikre. Bana medya ile konuşmadan önce Peşmerge'nin tarihi ile ilgili bilgi vermek istediğini söyledi. Oturduk ve bana Peşmerge kuvvetlerinin ödemek zorunda kaldığı bedelleri, nasıl savaşçılar olduklarını, ABD ile olan kuvvetli ilişkilerini anlattı. Yani bu çok uzun yıllar öncesine dayanan bir tarih. Karşılıklı olarak ortak fikirleri olan ve refah içinde bir geleceğe odaklanan insanlarız ve insanlar için eşitsizliği sona erdirmek için elimizden gelen ne varsa yapacağız.
Sizi etkileyen (şaşırtan, hüzünlendiren, güldüren) bir anınızı paylaşır mısınız?
Pek çok kişisel anım birikti bu süreçte. Sizinle bir kaç tanesini paylaşayım. Pek çoğunda Bağdat'taki üssün civarındaydım. ABD Büyükelçiliği yakınlarındaki üssün etrafında 6 metre yüksekliğinde patlamaya dayanıklı beton duvarlar vardı. Bağdat'taki güvenlik durumları nedeniyle üssün dışına çıkamıyorduk. ABD güçleri ve koalisyon güçlerinin oradaki varlığı 15 sene önce şimdi olduğundan çok daha farklıydı. O zaman dışarıdaydık ve her yere araba ile gidiyorduk. Şimdi genel olarak üste oluyoruz. Fakat fırsat bulduğumda üniformayı çıkarıp sivil kıyafetlerle Irak'ın Kürdistan Bölgesine, Erbil'e gidiyordum ben. Yine bir gün Erbil Kalesi'ne gittim, Kale'de, bu pandemiden önceydi, dolaşıp tarihi yerleri görüp Erbil'in güzelliğinin tadını çıkarabiliyor, insanlarla sohbet edebiliyordum. Orada Mam Khalil’s Çay Evi var. Kale içinde oldukça ünlü bir yerdir. Oranın sahibi Kak Muhammed ile oturur, saatlerce siyaset konuşurduk. İlk gittiğimde bana dönmüş ve "Seni biliyorum. Koalisyon sözcüsüsün sen" demişti ve sonrasında da arkadaş olmuş sıkça sohbet etmeye başlamıştık. Dediğim gibi, saatlerce siyaset konuşurduk özgürce, yalnızca Kürdistan, Irak ya da Orta Doğu siyasetini değil, Amerika'yı da konuşurduk. Fikir alışverişinde bulunurduk. Bazen çay evine gelen diğer insanlar da bu sohbetlere katılırdı. Hayatımda ilk limon çayını burada içtim. Tadı hala damağımdadır. Oraya dair en çok özlediğim şeylerden biri bu. Orada olmak, insanlarla sohbet etmek, Kürtlerin en bilinen özelliği olan misafirperverliği ilk elden görmek çok güzeldi. Bu ilişkilerim hala sürüyor. Bakur, Başur ve Rojava'dan arkadaşlarımla hala internet üzerinden görüşüyorum. Burada Dallas, Teksas, Washington DC gibi pek çok yerde de Kürt arkadaşlarım oldu. Pandemi biter bitmez geri dönmeyi çok istiyorum.
 
Öğrendiğiniz ilk Kürtçe sözcük neydi?
 
Öğrendiğim ilk Kürtçe sözcük Spas (Teşekkür) oldu. Sonra Gelek spas (Çok teşekkür) ve Spas Dikim (teşekkür ederim) öğrendim.
 
Rojava’daki değişim aynı zamanda bir Kadın devrimi olarak dünya tarihe geçti. Sizin Kürt kadınlarıyla çalışma şansınız oldu, buna dair özel bir şey paylaşacak olursanız, ne anlatırsınız?
Demokratik Suriye Güçleri'nin kadınlarıyla çalışma fırsatım sınırlı oldu. Beraber çalıştıklarım genelde sözcülerdi. Mesela Deir ez-Zor Askeri Meclisi Sözcüsü Lilwa Ebdulah ile tanıştım. Buluşup Suriye hakkında konuştuk. Onu ilk defa televizyonda gördüğümde çok etkilenmiştim. Kendi bölgelerindeki askeri operasyonlarla ilgili açıklama yapıyordu. IŞİD'in kalıntılarını yakalamak için büyük bir operasyon vardı ve o da benimle aynı işi yapıyordu, başsözcüydü. İşini çok iyi yapıyordu. Kadın Koruma Kuvvetlerinden Nişa Gewriye ile tanıştık o süreçte yine. O da inanılmaz başarılı bir başsözcüydü. Suriye Demokratik Güçleri'nde sözcü olarak da yer alsanız aslında bir savaşçısınız. Televizyonlara demeç veren savaşçılardı bu kadınlar. Cesaretlerine, güçlerine ve morallerine hayran kaldım. Altı, hatta yedi yıl boyunca aralık vermeden savaştıktan sonra, ki IŞİD'e karşı yürütülen savaşta her biri kişisel olarak yakın arkadaşlarını da kaybetmişti üstelik, ama her gün ayağa kalkıyorlar, üniformalarını giyiyor, kamera karşısına geçip SDF'nin yürüttüğü operasyonlar hakkında kendinden emin ve yetkin ve son derece güçlü bir şekilde konuşuyorlardı. Irak'ın Kürdistan tarafında ise beraber çalıştığım bir ortağım vardı. Bayan Tanya Aziz. Süleymaniye'den bir Kürt kadını. Tanya, Halepçe'de Saddam Hüseyin tarafından bombalanmış Kürdistanlı bir genç kızdı ve çocukluğundan kalma kimyasal yanıkları vardı hala vücudunda. O zamanlar Şam'dan bir şekilde çıkmayı başarmış, ABD'ye gelmiş ve vatandaşlık almış. Tanıştığımız dönemde ise, akıcı bir İngilizce ve Soranca bilerek bölgeye geri dönmüş, her gün bana tavsiyelerde bulunuyordu. Kürtlere iyi bir arkadaş olmalısın diyordu her gün. Onunla ortak çalışmak benim için bir onurdu. Benim için, kültürel açıdan söylüyorum, pek çok kapı açtı. Bana dil konusunda yardımcı oldu, arkadaşlarıyla tanıştırdı ve sürekli, sürekli Kürtlerin yanında bir dağ gibi durmam gerektiğini hatırlattı.
 
IŞİD’le savaşta Kürtlerin konumu ve yaklaşımına dair kişisel izleniminizi öğrenmek istiyorum… 
 
Geçmişe hızlıca bir göz atalım. Tarihçiler geri dönüp IŞİD'e karşı savaş meydanındaki zaferlere baktıklarında, IŞİD'e karşı ilk büyük zaferin Kürtler öncülüğündeki güçler tarafından Kobani'de kazanıldığını görecekler. Hem de tüm dünyanın artık IŞİD'in yenilmez olduğunu düşündüğü bir zamanda. Yani düşünsenize, Suriye'nin çoğunu, Irak'ın üçte birini ele geçirmiş, büyük ve yüce Musul'u düşürmüşlerdi. Her yerde kara bayraklar dalgalanıyordu. Ancak, hava saldırıları düzenleyen koalisyonun da az bir desteğiyle General Mazlum komutasındaki Kürt güçler, IŞİD'e karşı savaşıp onu yenebildi. Irak tarafında ise Kürt Peşmergeler Musul Barajını ve Musul'u geri almak konusunda son derece kilit noktadaydı. Yani şunu söyleyebiliriz ki Kürdistan'ın tüm parçalarından Kürt savaşçılar, Rojava'da, Irak Kürdistanı’nda, halklarını korumak için savaştı. Onlarla ortak olmak, unutulmadıklarını hissettirmeye çalışmak benim için onurdu. Unutturmamak diyorum, çünkü koalisyonun sahada çok fazla savaşçısı yoktu. Savaşan, ölen, ölülerini onurlandıran, yaralılarını iyileştiren o topraklardaki Kürt ve Arap güçleriydi. Biz koalisyon olarak onları elimizden geldiğince desteklemek için oradaydık, benim koalisyon sözcüsü olarak rolüm de buydu. Orada yalnız başlarına kalıp unutulmalarını, görünmez olmalarını engellemek için oradaydık.
 
Bu savaşta Kürtlerin dünyaya, insanlık tarihine katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Daha önce söylediklerim aslında Kürtlerin insanlık tarihine katkısı kapsamında değerlendirilebilir ama şunu söylemek zorundayım. IŞİD tehdidi çok gerçekti ve hala devam ediyor. Şu anda IŞİD'in Irak ve Suriye'ye geri dönmesini engelleyen Suriye Demokratik Güçleri, Peşmerge ve Irak güvenlik güçleridir. Ben bir süredir, dört beş aydır bölgeden uzağım. Ama gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Hala savaşan bu kuvvetler içerisinde arkadaşlarım var, koalisyonda arkadaşlarım var. Ve olup bitenleri yakından takip ediyorum ve yerel güvenlik güçlerinin çabaları nedeniyle IŞİD'in bir daha asla fiziksel olarak bölgeye sahip olamayacağından eminim. Size bir anımı anlatayım. Oradayken Kurmanci, Sorani, Arapça gibi dillerdeki yerel hikayeleri araştırıyor ve bazen bunları paylaşıyordum. Bir gün sosyal medyada Suriye Demokratik Güçleri'nden kadınların askeri operasyon için eğitim gördükleri bir videoya denk geldim. Sosyal medya hesabımdan bu videoyu, yine orada öğrendiğim bir Kürt atasözünü de yazarak paylaştım. Atasözü şöyleydi, "Aslan aslandır, dişisi erkeği farketmez". Genel olarak yerel videolar ve böyle atasözleri paylaştığım zaman mesajlar atıp yerel halka yakın olduğum, öğrenmeye çalıştığım için teşekkür ederdi insanlar. Elbette ki böyle şeyleri kendi kendime öğrenmedim. Oradaki gönüllülerin yardımlarıyla öğreniyordum. Bu insanlar da bana ABD Ordusu üniformasını giyen bir general olduğum için değil, ortak bir mücadelenin içinde olduğumuz için yardım ediyordu. Onlar da ben de temel olarak IŞİD'den etkilenen Kürtler ve Kürt savaşçıların tarihi rollerinin hatırlanmasını sağlamak için uğraşıyorduk.
 
Türkiye’nin tezine göre ABD Suriye’de bir Kürt devleti kurmak istiyor. ABD’nin böyle bir fikri veya projesi var mı? 
 
Ben böyle bir plandan haberdar değilim, hiç duymadım. Bu sanırım Washington D.C'deki meslektaşlarım için daha uygun bir soru olur.
Görev süreniz içinde Kürtlerin, Türkiye’ye karşı bir saldırganlığına veya düşmanlığına tanıklık ettiniz mi, böyle bir izlenim edindiniz mi? Daha açık soracak olursam Kürtler, Türkiye’yi düşman olarak mı görüyor? 
 
Elbette ki kendi özgürlük mücadelesini veren bazı silahlı gruplar var. Biz koalisyon olarak bu gibi gruplara karşı, IŞİD ile mücadele veren gruplar olarak ortak olduk. Öte yandan bazı güçler de bu süreç içinde iki cephede savaşmak zorunda kaldı. Ama yine de IŞİD ile mücadeleye odaklanabildiler. Kürt halkı, Kürt güçleri son derece ateşli savaşçılar ve çok cesurlar. Aynı şekilde, Peşmerge'nin anlamı da 'ölümü göze alan' mesela. Değerlerine olan bu inançları da IŞİD'le yüzleştiklerinde, savaştıklarında ve yendiklerinde savaş alanında son derece net görünüyordu.
Türkiye ABD'ye bir şart koşuyor. ABD Kürtlere yardım etmeyi bırakırsa biz de S400'leri kullanmayız diyor. ABD'nin buna yaklaşımı nasıl olacaktır?
 
Şu an o bölgenin sözcüsü değilim, bu yüzden sizi Washington DC'deki meslektaşlarıma veya bunun için Türkiye'deki büyükelçiliğe veya Dışişleri Bakanlığı'na yönlendireceğim. Yani, bunun hakkında bir fikrim yok. 
Tekrar bölgeye gitmeyi düşünüyor musun? Planların neler?
Şu anda bir generalim ama yakında ordudan emekli olup özel sektöre geçmeyi düşünüyorum. Emekli olduğumda yapmayı düşündüğüm bazı şeyler var. Öncelikle, Kuzey ve Doğu Suriye Kürdistan'ındaki, Türkiye'nin Güney Doğusundaki ilişkilerimi canlı tutuyorum. Hatta hiç gitmemiş olsam da Rojhilat'ta bile iletişimde olduğum insanlar var. Bir gün Irak'ın Kürdistan bölgesine geri dönmeyi düşünüyorum. Oradaki üniversitelerden birinde dış politika, uluslararası ilişkiler, medya ilişkileri dersleri verebilirim. Irak'ta olması gereken ama olmayan bazı iş alanları da var. Mesela bankacılığın gelişmesi Orta Doğu ve Kürdistan için iyi olacaktır. ABD'de mobil bankacılık uygulamaları kullanıyoruz. Şu anda bu Irak ve Suriye'de yok. ATM'lerin bölgede sıklaşması ticaretin de gelişmesine ön ayak olacaktır. Mesela Amazon gibi dev bir şirket bölgede varlık gösteremiyor. Amazon bölgeye yatırım yapsa, depolar ve lojistik alanında ve yerel halkı işe alsa, bölgedeki refah düzeyi artacaktır. Yani ordudan emekli olunca bu tip şeylerle ilgilenmeyi düşünüyorum. Amerika’da 'Kürdistan'ın Amerikalı Dostları' diye bir grupla ilişkilendim. Politik olarak bağımsız, daha çok iş ve dış politika ile ilgili bir grup. Kürdistan'ı bu anlamda geliştirmeyi amaçlıyorlar. Ordudan ayrılınca bu grupla bir şeyler yapabilirim ama şuna söz veriyorum, Kürdistan'a geri döneceğim. İş için ya da bir turist olarak, Amerikalılarla Kürtlerin ilişkilerini geliştirmek için, turizmi canlandırmak için, limon çayı ve kebap için, bir gün mutlaka döneceğim.