Faristan’ın Kürdleri
Fars bölgesinde bulunan Kürdlere dair ilk kayıtlar Ebü’l-Kasım Ubeydullah b. Abdullah Hurdazbih’in (ö.913) 847 yılında ilk yazımını tamamladığı ve 886 yılında son şeklini verdiği “el-Mesâlik ve’l-Memâlik/Yollar ve Ülkeler” isimli eserinde yer almış olmalıdır. ‘Kürdlerin Fârist’teki Yerleri(Zümûm)’ başlığı kısmında “Kürdlerin bu bölgede dört adet yerleri bulunmaktadır. ‘Zümûm’ kelimesinin anlamı ‘Kürdlerin bölgesi’ demektir. Bunların ilki Hasan. B. Cîluyye’nin bölgesidir ve ‘Bâzencân’ olarak adlandırılır. Şiraz’dan burası 14 fersah uzaklıktadır. Daha sonra Erdâ b. Cânâh’ın bölgesi gelir. Burası Şiraz’dan 26 fersahlık bir mesafededir. Daha sonra Kasım b. Şehreberâz’ın bölgesi gelir; burası ‘Kuveriyân’ olarak isimlendirilir ve Şiraz’dan 50 fersahlık bir mesafededir. Daha sonra Hasan b. Salih’in bölgesi gelir ve ‘Sûrân’ olarak isimlendirilir ve Şiraz’dan 7 fersahlık bir mesafededir (Çev: Murat Ağarı, 2008; ss:49-50).” şeklinde verilen bilgiler daha sonraki kaynaklarda da kimi zaman kısaltılarak kimi zaman da genişletilerek sunulmuştur.
Müslüman coğrafyacıların ‘Fars İklimi’nde bulunan Kürdlerden söz ederken yaygın olarak dile getirdikleri şey buralarda ‘ram/zum’ diye adlandırılan bir yönetimin biçiminin veya ‘siyasal-sosyal’ grubun bulunması. Ali Hüseyin Kerim’in bu konudaki bilgilerini aynen alıntılamak durumundayız:
“‘Ram’ sözcüğü esasen Kürtçe olan bir sözcüktür ve hatta günümüzde bile Kürtler tarafından kullanılmaktadır. Kürtler aşiret, kabile ve klanları ‘êl, eşîr, hoz, malbat ve qebîle’ diye adlandırırlar. Ama federasyon niteliğinde olanlara ‘tire’, aşiret konfederasyonlarına ise ‘ram’ derler. Dikkat edilirse her iki isim de Antik ve Orta Çağlardaki iki ayrı silah isimleridir. Tîr(e): ok, ram/rim: mızrak anlamındadır. ‘Tîr’, yani Kürtçe ok kısa bir araç olduğu için aşiret federasyonlarını; ram/rim ise daha uzun olduğu için aşiret konfederasyonları için kullanılmıştır. Hatta ‘ram’ terimi, Kürtlerin yaşadığı bir çok yerde, göçer veya yarı göçer aşiretleri ifade etmek için zum veya zom olarak da telaffuz edilmektedir. Yukardaki belirlemelerden de anlaşılıyor ki ‘arami’ terimi ‘ram’ sözcüğünün çoğuludur. Yani “ramlar” anlamına gelmektedir; ram ‘aşiret konfederasyonunu’ aram konfederasyonlar, ‘arami’ ise o konfederasyonlara ait olan aidiyeti ifade eder.”.
Coğrafyacılar içerisinde, kendisi Fars’ın İstaxar şehrinden olan ve bu adla meşhur olan Ebû İshak İbrahim b. Muhammed (ö.340/952?) “Mesâlikü’l-Memâlik” isimli eserinde vermiştir: “Kürtlerin mahalleri Ahsâ’da çoktur. Onların dışındakiler çoğunlukla Farslıdır. Söylendiğinde göre sayıları 500.000 çadır evden/beytün şa’run fazlasına ulaşmıştır. Yazları ve kışları otlak arayarak geçirirler. Arapların mezhepleri üzerinedirler. Her bir evden ileri gelen insanlar/erbâb, ücretli çalışanlar/ucerâ ve çobanlar/rû’â’ çıkar. Bağlılıklarını/itbâ’uhum 10 erkek arasından birine karşı sergilerler. Bu durum bu şekilde devam eder. Bana anlatıldığı kadarıyla onların mahallelerinin/ehyâehum isimlerini anlatacağım; ancak Sadaka Divanları/Dîvânü’s-Sadakât dışında onların sayıları hakkında bir bilgi yoktur. (Murat Ağarı, 2015, ss:107-8)”.
İstaxrî’nin Fars Haritası. Geoje, 1839.
Şemsüddîn Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed Ebû Bekir el-Bennâ eş-Şâmî el-Makdisî’nin (945-1000) 985 dolaylarında yazdığı “Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm”de Fars bölgesindeki Kürdler hakkında bilgi daha da artmıştır. Ona göre “Burada otuz üç tane Kürt kabilesi vardır. Bunlar Kirmâniyye, Râmâniyye, Müddesir Hay Muhammed ibn Beşir, Sa’lebiyye, Bendâmehriyye, Hayyu Muhammed ibn İshak, Sabâhiyye, İshakiyye, Edrikâniyye, Şehrikeyye, Tahmâdiniyye, Zebâdiyye, Şehreviyye, Mehrikeyye, Benâdikıyye, Hısreviyye, Zenciyye, Safreviyye, Mübârikiyye, İstamhıriyye, Şâhveniyye, Ferâtiyye, Selmâniyye, Sayriyye, İzdâdhatiyye, Muttalebiyye, Memâliyye, Şâkâniyye, Celîliyye olarak beş yüz evdir. (Osman Ciner, 2018, ss:320)”.
İbn Havkal’in (9.yy) “Sûretü‘l-Ard/el-Mesâlik ve‘l-memâlik” isimli eserinde yolculuk yaptığı sırada kendisiyle bilgi alışverişinde bulunma fırsatını bulduğu Makdisî’den (ö.1000) daha fazla bilgi vermiştir: “(…)Toprak bölgeleri (uzantıları) de beş bölgedir. En büyüğü Cîlûye olup Remincan uzantısı adıyla anılır. 2.büyük zem (uzantı) bölgesi Ahmen b. Lays bölgesidir. Levâlican bölgesi diye bilinir. Bundan sonra en büyük Zem bölgesi Hüseyib b. Salih bölgesidir. Bu da zamm-ı divan diye bilinir. Sonra Zammı şehriyar gelir buda Mazencan Zan bölgesi diye bilinir.
Bâzencân bir Kürt kabilesinin ismidir. Isfahan sınırındadır. Bu bölge ve Ahmet b. bölgesinden Kürtler buraya nakledilmiştir. Kâriyân bölgesidir. O da Erdeşir zan bölgesidir. Kürt bölgelerine gelince sayılmayacak kadar çoktur, fakat Kürtler Fars’ta ikamet ettikleri bütün bölgeleriyle ehl-i divanın çoğunluğu olanlardandır. Kürtler’in 500000 binden fazla kıl çadırdan evleri vardır, yaz kış meradan meraya dolaşırlar. Arap mezheplerine göre göçebelik yaparlar. Bir evden ev sahiplerinden, ücretlilerden, çobanlardan, atlılardan, onların etrafından bir adamdan on adama kadar bir çadırdan çıkarlar. Zamanı gelince Kürtler’in bölgelerini ve kabilelerini yazacağım. Onların sayısı ancak zekâtla öğrenilebilir. Başka fırka onların sayısını öğrenmek mümkün değildir. (Emine Opçin, 2015, ss:214-5)”.
El-Îdrîsî (1099-1165) “Nüzhatü’l-Müştâk” isimli eserinde Fars’taki Kürt ‘ram’ları hakkında şu bilgileri verir:
“Birincisi, Hasan b. Cîleviyye ramıdır, Ramîcan olarak isimlendirilir. İsfehan, Sabur, Er-recan bölgelerinden Beyda’da nihayete erer. İsfehan’a kadar olan bütün şehir ve köyler İsfehan’a tâbidir. İsfehan’a mücâvir bölgede Mazincan var ki, onlar Şehriyar kabilesinin topraklarından sonra Şîraz’a yetmiş iki mildir.
İkincisi: Divan ram’ıdır. Hasan b. Salih ramı olarak bilinir, Soran olarak isimlendirilir. Sabur çevresinden Erdeşir sınırına kadar ulaşır.
Üçüncüsü: Ahmed b. el-Leys’e ait olan Levâcin Ramıdır. Onun sınırı Erdeşir bölgesinden denize doğru uzanır.
Dördüncüsü: “Ram el- Kâriyan’dır. Onun sınırı Seyf beni Saffar’la, Mazincan ile Kirman arasındadır. Oradan Kirman ve Erdeşir sınırına ulaşır.”.
El-Îdrîsî’nin (1099-1165) “Nüzhatü’l-Müştâk” isimli eserinde ‘Bilâd Fars’. Îdrîsî; Kürt ‘ram (aşiret konfederasyonları)’larının Huzistan’dan Cibâl bölgesine kadar geniş bir bölgede bulunduğunu belirterek dört ‘ram’ adı hakkında açıklamada bulunmuştur.
Zekeriya bin Muhammed el Kazvîni’nin 1263 tarihli Arapça “Acâibü’l-Mahlûkât” isimli eserinin Ali b. Abdurrahman tarafından 1365-1370 yıllarında yapılan Osmanlıca çevirisinde (İstinsah: hicri 1099/1688, İstanbul Üniversitesi, TY, nr.524’de kayıtlı tek nüsha) Fars Kürdlerine dair ifadeler şu şekilde yer almıştır: “ (…) Ve bu Fârs iklimünün vilâyeti var ki anda Ekrâd sâkindür. Ve her vilâyetde bir dem dirler Ve bu Kürdünler’ün beş dem var ki her demde bunca şehrler ve kûylar ve hısârlar var. Ve bu Kürdler’ün ulusı boynuna almış ki bu memleketde uğrayı ve hârâmı olmaya. Ve her kimsenün ki yolcıdan ve bâzirgândan ve kûyludan ve şehrlüden ki nesnesi gide. Ya bunı ire ya ödeye. Ve demlerün evvelkisi Hazîn-î Hâlûya demidür. Ve ikincisi Huseyn Bin Sâlih demidür. Ve üçünci Yolhân ve Ahmed Bin Elleys demidür. Ve dördüncü Mehdî demidür. Ve beşünci Yunus demidür. Ve her dem kırk obadur ki her bir oba bin beş yüz atlu çıkar. (Recai İnan, 2010, ss:47-8)”.
Zekeriya bin Muhammed el Kazvîni’nin 1263 tarihli Arapça “Acâibü’l-Mahlûkât” isimli eserinin Ali b. Abdurrahman tarafından 1365-1370 yıllarında yapılan Osmanlıca çevirisinde (İstinsah: hicri 1099/1688, İstanbul Üniversitesi, TY, nr.524’de kayıtlı tek nüsha) Fars Kürdlerine dair ifadelerin yer aldığı sayfalar (87b).
On ikinci asır coğrafyacılarından Îbnü’l Belxî, “Farsnâme” adlı eserinin ‘Fars Kürtlerinin Zikri’ bölümünde XII. yüzyılda Fars bölgesindeki Kürt ramları hakkında şu ifadeleri kullanmıştır: “Fars’ta Kürtlerin beş büyük ram’ı vardır. Her ramın yüz bin çadırı vardır. Bu ramlar Ram-ı Celeviyye, Ram-ı Divan, Ram-ı Levalican, Ram-ı Kâriyan ve Ram-ı Bâzincan’dır…”.