Fırat'ın Doğusu'ndaki düğüm
Cumhuriyet'te yer alan bir haberde, Türk-Amerikan ilişkilerini, Türkiye, ABD, Rusya ve Suriye’nin tarafı olduğu 1950'nin krizli yıllarını iyi bilen, Uluslararası Güvenlik Analisti Dr. Kaan Kutlu Ataç’ın S-400 ve Rojava ekseninde gerilen ilişkilerle boğuşan Türkiye ve ABD ilişkileri üzerine kısa bir değerlendirme yaptı.
Cumhuriyet'te yer alan bir haberde, Türk-Amerikan ilişkilerini, Türkiye, ABD, Rusya ve Suriye’nin tarafı olduğu 1950'nin krizli yıllarını iyi bilen, Uluslararası Güvenlik Analisti Dr. Kaan Kutlu Ataç’ın S-400 ve Rojava ekseninde gerilen ilişkilerle boğuşan Türkiye ve ABD ilişkileri üzerine kısa bir değerlendirme yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın telefon görüşmelerinin ardından bir ortak noktada buluşuldu söylentisine dahi piyasaların ne kadar ihtiyacının olduğu ortaya çıktı. Ancak Türkiye ve ABD’den gelen açıklamalar, iki ülkenin de pozisyonunu koruduğunu gösterdi.
İki müttefik henüz ana sorunu görüşmeye yaklaşabilmiş değil. Ara çözümlerin birbirlerine iletilmesi, hangi ülkenin “ara çözümünün” diğeri tarafından kabul edileceği dahi soru işaretleriyle dolu. ABD, “Hiçbir anlaşma bitmiş değildir, en azından S-400 alımını erteleyin” şeklinde bir ara çözüm öneriyor. Türkiye ise “NATO ile birlikte ortak bir komite oluşturalım” ara çözümünü gündeme getiriyor.
Henüz o noktaya gelinememiş ama kim karşı tarafın ara çözümünü kabul edecek?.. Ve neyin karşılığında?..
İki müttefik arasındaki sorunun özü Fırat'ın Doğusu'dur
ABD ile Türkiye arasındaki sorunun odağının, Fırat’ın doğusu olduğunu dile getiren Ataç, Türkiye’nin bu bölgeden varlığına yönelik yakın ve acil tehdit algıladığını, S-400, F-35, FETÖ, Halkbank gibi konuların bu sorunun etrafında şekillenen yan sorunlar olduğunu dile getiriyor.
İki ülkenin sorunlara bakış açılarında “paralaks” etkisi olduğunu, bakış açıları kabaca eş olmasına karşın ayrıntıda farklılıkların ortaya çıktığını dile getiren Ataç, bakış açısında uyumlanma sağlandığı ölçüde çözüme yaklaşılacağını dile getirerek, bu sorunun FETÖ ve diğer konularda da yaşanıyor.
İlişkilerde stratejik kopma olmaz
Türkiye ile ABD arasında süregelen görüşmelerin kamuoyuna yansıyanlarına bakınca yoğun ve sert geçtiğini dile getiren Ataç, ABD'nin büyük devlet, Türkiye'nin orta boy bir devlet olduğuna dikkat çekerek "ABD’nin ciğer kapasitesi yüksek. Ama Türkiye de kendini savunuyor. Rusya faktörünü de unutmamak lazım. Türkiye, Tanzimat’tan bu yana büyük gücü bir başka güce oynama, kullanma kapasitesine sahiptir" ifadelerini kullanıyor.
Türk-Amerika ilişkilerinde stratejik bir kopma olmayacağına inanan Ataç, arşiv belgeleri incelendiğinde, Türkiye'nin, ABD için hiçbir zaman “hayati öneme sahip bir ülke” olarak görülmediğini ancak “önemli bir ülke” çizgisini muhafaza ettiğini belirterek bu durumu "Ölüm kalım meselesi düzeyinde değil, ama önemli." şeklinde tanımlıyor.
ABD-Türkiye krizinde çözüm ile ilgili düşünceleri sorulan Ataç bu soruya şu cevabı veriyor:
İlişkiler en kaotik dönemi yaşıyor. Bahsettiğimiz uyum eksik kaldığı sürece kriz noktası sürer. Çözüm krizin pik (en yüksek) noktasından sonra gelir, ki henüz o noktaya gelinmedi. Gelince paralaks etkisini sıfırlamaya dönük çabalar yoğunlaşır, kriz yumuşar. Ancak bazı yaralar açıldı. Bazı çizikler, derin kaygılar, duygusal boşluklar oluştu. ABD’nin FETÖ konusunu algılaması gerekiyordu. Türkiye’nin milli birliğine ve bütünlüğüne isyan noktasındaki bir yapıya paralaks etkisiyle baktığınız zaman kopuş sürecektir. İlişki tamir olur ama etkileri kalır.