Rojava ile Şam arasında yeni bir süreç mi başlıyor, tarafların kırmızı çizgileri ne?

Türkiye, Rojava’ya yönelik operasyon sinyali vermişti, ama bu operasyona yönelik tartışmaların yaşandığı bir süreçte Rojava Özerk Yönetimi ile Şam arasında müzakerelerin başlaması yönünde çağrılar geliyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın bu konuda taraflara 10 maddelik teklif sunduğu konuşulmuştu. Yine Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Kobane’nin açıklamaları var. Mazlum Kobane, Türkiye’nin operasyon planına hem ABD’den ve hem de Rusya’dan onay gelmediğini ve kendilerine bunun resmen iletildiğini söylüyor. Peki, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik operasyon planı halen güçlü bir olasılık mı? Rojava ve Şam yönetimleri arasında resmi bir müzakere süreci başlayabilir mi? Taraflar ne istiyor ve hangi konularda ihtilaf yaşanıyor? Suriye’yi yakın gelecekte neler bekliyor?

Rojava ile Şam arasında yeni bir süreç mi başlıyor, tarafların kırmızı çizgileri ne?

Bölgeyi yakından takip eden gazeteci Fehim Işık’ın anlatımları şöyle:

“Ankara’nın operasyona yönelik bir planı olduğu oraya yönelik hazırlıklarından belli. Türkiye ile birlikte hareket eden ÖSO’ya (Özgür Suriye Ordusu) bağlı grupların birçok kez Ankara’da, Hatay’da toplantılar yaptıkları, Rojava’ya çok yakın bölgelere ciddi yığınaklar yapıldığı, Nusaybin ve yakın bölgelerde özel birliklerin getirilip konuşlandırıldığı yönünde gelen bilgiler var. Tüm bunlar oraya yönelik bir saldırı hazırlığının devam ettiğini gösteriyor. Şimdiye kadar bu operasyon hayata geçmemişse, bu ABD ve Rusya’nın Ankara’nın istediği onayı vermemiş olmasından kaynaklanıyor.

Buna rağmen farklı bir yol ve yöntemleri deneyerek Türkiye’nin Rojava’ya yönelik yeni bir saldırı planını geliştirebileceği yönünde de iddialar var. Türkiye'ye bağlı radikal dinci grupların harekete geçirilip, onlar üzerinden Rojava’da askeri güçlerin hareket alanını kısıtlamaya yönelik adımlar atma gibi niyetler olduğu belli. Ama bunun sonucunda nasıl bir tabloyla karşılaşılabilir bunu kestirebilmek mümkün değil.

2011’den bu yana Suriye hükümeti ile Rojava’daki güçler arasında çeşitli görüşmeler oldu. Bunun temel nedeni bazı bölgelerde çok iç içe olmaları.  Bölgenin yönetiminde bazı zımmi ortaklıklar da geliştirebildiler. Kamışlo’da havaalanında kontrol halen Esad yönetiminde. Serekaniye ve Gre Spi’ye Türkiye’nin saldırısı sonrası o bölgeye Rusya girdi ve Rusya’yla birlikte Suriye askerleri geldi. Kürtlerin denetiminde olan bölgelerde Suriye hükümetine bağlı kesimlerin faaliyetleri sürdürmeleri için diyalog var. Bunlarla ilgili diyaloglar sanki iki taraf arasında sanki sorunun çözümüne ilişkin bir diyalog varmış gibi yansıtıldı. Ama bunların yanı sıra Suriye hükümeti ile birlikte masaya oturmak için Rojava Özerk Yönetimi’nin açık bir niyeti var. Geçmişte buna yönelik adımlar atıldı ancak hep ön görüşme şeklinde oldu. Taraflar kendi pozisyonlarını ifade etti. Süreç o noktada kaldı. Tarafların pozisyonları da şöyle:

Suriye hükümeti zaman zaman yumuşak mesajlar verse de, son zamanlarda bölgedeki yerel yönetimler üzerinden yeni bir modelin geliştirilebileceği ve Kürtlerin kendi kendilerini yönetebilecekleri bir pozisyon oluşturabileceklerini söylemesine rağmen, 2011 pozisyonunu ileriye taşıyacak yeni bir şey söylemiyor. En fazla söylediği şey, Suriye Anayasası’nın şimdiye kadar hiç uygulanmayan 107. maddesiyle bir şekilde yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasının ötesine giden bir adım atmıyor. Bölgenin Suriye’de temsilini sağlayacak, Özerk Yönetim’in tanınmasını sağlayacak müzakerelere yanaşmıyor. 

Tıkanma burada. Bu tıkanmada temel noktalar biri şu: Suriye hükümeti Rusya’nın oraya girmesinden sonra ayakta kalabildi. Esad rejimini ayakta tutabilecek dinamikler yoktu. Rusya’ya dönük bir davetle birlikte orada kaldı. Rusya yıllar sonra Orta Doğu’da bir aktör olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla çok ciddi çıkar alanları ve kontrol alanları oluşturuldu.

Rusya bu pozisyonunu korumak için Suriye’nin mevcut durumuna Rojava’yı da katmak istiyor.

Bu nedenle Afrin, Gre Spi ve Afrin’in işgalinde de kötü bir rol oynadı. O kötü rol Kürtleri Rusya rejimine muhtaç etmek. Türkiye bu bölgeyi işgal etse bile burada kalıcı olamaz diye düşünüyorlar. Ama Suriye Demokratik Güçleri’ne çık diyebilecek bir pozisyon yok.

Hepsini ortak noktada buluşturan ise IŞİD gerçeği. Bu dengeler içerisinde Suriye ile müzakerelerde Rojava Özerk Yönetimi’nin kendi tutumunu ve pozisyonunu söylemekten öte bir şey yok. Dedikleri şey çok açık: Biz sorunun başka yerlerde çözülebileceğine inanmıyoruz. Biz çözüm için Suriye’nin genelini ilgilendiren konu başlıkları etrafında kendi özerkliğimizi de içine katarak hem Suriye’nin demokratikleşmesi ve yeni bir nizam kurulması. Yeni anayasa üzerinden özerk yönetimin tanınmasını istiyoruz diyorlar. Ama Suriye rejimi buna karşı çıkıyor. Şam oradaki özerkliği ikili yönetim olarak adlandırıyor. 

Suriye ayrı bir ordu, ayrı bir yönetim olmaz anlayışından vazgeçmiş değil. Bununla ilgili Özerk Yönetim’den yetkililerin istediği açık: Biz müzakerelerin başlamasını istiyoruz diyorlar. Bizim taleplerimizi içeren modelin ele alınması ve bunun üzerinden yeni bir nizamın oluşturulmasını arzuluyoruz diyorlar. Ama başka bir şey de söylüyorlar. Bu müzakerelerde yalnız olmamalıyız. ABD ve Rusya da garantör olmalı. Ama bu noktada Türkiye farklı bir pozisyonda duruyor. Türkiye bu süreci engelleme pozisyonunda. Rusya kendini dayatıyor. Cenevre, Astana ve Soçi süreçleri de istenilen düzeyde gitmedi. Bu da Türkiye’nin işine geliyor.

Bu dengeler içerisinde Suriye’de yeni bir çözüm geliştirilebilir mi? Bu sadece Suriye rejimi değil, Rusya’ya bağlı. Ancak Rusya farklı bir tutum sergiliyor bu açıdan. Bu tutumlar da Türkiye ve İran’ın da kendi politikalarını yaşama geçirirken, Kürtlere dönük özel engelleyici noktalara taşınmasını da sağlıyor.”

(Ahval)