Rusya Libya’da da Suriye’deki gibi Türkiye’yi köşeye sıkıştırabilir mi?
Dokuz yıldır devam eden Libya iç savaşında, en önemli dönüm noktalarından biri geçtiğimiz yıl kasım ayında yapılan Türkiye-Libya askeri işbirliği anlaşması ise diğeri Rusya’nın Hafter’e destek için bu ülkeye savaş uçakları göndermesidir.
Ankara‘nın Trablus merkezli Fayez el Sarraj hükümetine verdiği desteği çok fazla gündeme getirmemeye çalışan ABD ve bazı Batılı ülkeler, Rusya’nın ülkenin orta kesimlerindeki El Cufra Hava Üssü’ne indirdiği uçaklara sert tepki gösteriyor. Bunda Suriye’ye yerleşerek Doğu Akdeniz’de büyük bir üstünlük elde eden Rusya’nın Libya’da da üsler kurmasının Avrupa için doğuracağı riskler öncelikli sebep.
Batılı ülkelerin diğer bir endişesi ise Rus doğalgazına olan bağımlılıktan kurtulmak için en önemli alternatiflerden bir olarak gördükleri Doğu Akdeniz ve Libya doğal gazının da bir şekilde Rusya’nın denetimine girmesi.
Suriye’deki gibi Libya’da da Rusya karşıtı cephede yer alan Türkiye şimdilik bazı avantajlara sahip.
Bunlardan ilki BM tarafından tanınan Sarraj hükümetinin arkasında yer alması. Tıpkı Rusya’nın Suriye’de davrandığı gibi Türkiye de meşru hükümetin yanında yer aldığını öne sürerek, diğer güçleri gayri meşru ilan ediyor.
Diğer bir avantajı ülke nüfusunun yaklaşık üçte birine sahip başkent Trablus ile ülkenin en önemli ticaret merkezlerinden Misrata’yı kontrol eden milis güçlerine patronluk yapması. Bu durum hem savaşçı bulmasını ve hem de para kaynaklarına ulaşmasını kolaylaştırıyor.
Suriye’nin tersine Türkiye’nin Libya’da bulunmasına Arap ülkelerinden blok bir tepki yok. Libya’nın komşuları Tunus ve Cezayir ile Kuzey Afrika’nın önemli ülkelerinden Fas her ne kadar tarafsız olduklarını öne sürseler de hala Trablus hükümetini tanıyorlar.
Ayırca başta ABD ve Fransa hariç Avrupa Birliği ülkelerinin de çoğunun desteğini alması.
Suriye’ye, oradan da Libya’ya naklettiği 14 savaş uçağıyla ABD ve Avrupa’da alarm zillerinin çalmasına sebep olan Rusya’nın avantajları ve dezavantajları neler peki? Suriye’deki gibi Libya’da da asıl oyun kurucu ülke olabilir mi? İddia edildiği gibi Rusya, Libya’da da Türkiye’yi köşeye sıkıştırabilir mi?
Rusya açısından Libya’nın Suriye’ye oranla pek çok dezavantajı bulunuyor.
Öncelikle Libya’da, Rusya ile yarım yüzyıllık sıkı ilişkileri bulunan bir yönetim iktidarda değil. 1970’li yılların başından itibaren Suriye’de iktidarı elinde tutan Esad ailesinin sırtını bir azınlığa dayamasına rağmen ayakta kalmasının en önemli sebeplerinden biri şüphesiz Rusya idi. Rusya’nın Kaddafi iktidarı ile de yakın ilişkileri vardı ancak bu ülkedeki asıl oyuncu değildi. Ayrıca Kaddafi ailesi de nefret sembollerinden biri.
Legal bir oyuncu olmadığından ancak Wagner şirketine bağlı paralı askerlerle varlığını sürdürmeye çalışan Rusya’nın Libya’da, Suriye’deki gibi İran gibi bir destekçisi yok. Her ne kadar iki ülke Suriye’de güç ve nüfuz mücadelesine girse de ortak hedefleri büyük oranda örtüşüyordu. Ancak Rusya için Libya’da İran gibi bir destekçisi yok. Mısır ya da Birleşik Arap Emirlikleri İran’ın Suriye’deki nüfuzu gibi Libya’da etkin güçler değiller.
Ayrıca Suriye’nin tersine Libya’nın muazzam petrol ve doğal gaz kaynakları bulunuyor. Bu kaynaklardan dolayı başta ABD olmak üzere büyük güçlerin Rusya’yı Libya’da tek başına bırakması çok da mevzubahis değil.
Özellikle ABD üst üste yaptığı açıklamalarla Rus tehlikesine işaret ediyor. Dün de ABD tarafından yapılan açıklamada Rusya’nın Libya’ya yerleşerek, bu ülkeye uzun menzilli füzeler yerleştirmesinin NATO’nun güney kanadı için büyük riskler doğuracağına vurgu yapıldı. Açıklamada Rusya’nın ülkeyi ikiye bölmeye çalıştığı da öne sürüldü.
Türkiye ve diğer ülkelere kıyasla Libya’da yeni bir oyuncu olan Rusya’nın etkinliğini artırmasının Mısır ve Emirlikler gibi bölgedeki ABD müttefikleri arasında nasıl karşılanacağı da tam olarak bilinmiyor. Çünkü ABD’nin Libya’daki savaşı sürdürebilmesi için paralı askerlere ihtiyacı bulunuyor. Bu askerleri de son dönemde Suriye’den getirmeye başlaması, İran destekli milislerin de ülkeye sızacağı endişelerini beraberinde getiriyor. Mısır ve Suudi Arabistan gibi Hafter güçlerine destek veren ülkeler için her ne kadar Türkiye istenmeyen bir ülke olsa da ondan daha tehlikelisi İran.
Ayrıca petrol fiyatlarının düşmesi ve Suriye‘de istediği düzeni kuramamasından dolayı her gün daha fazla bir maliyetle yüz yüze bulunan Rusya’nın karşısına NATO ülkelerini alarak yeni bir savaşı yürütmesi de riskli.
Ancak son koronovirüs kriziyle ekonomileri ciddi bir şekilde sarsılan ABD ve Avrupa ülkelerinin, dış politikada da nispeten kabuklarına çekilmesi Türkiye ve Rusya gibi hard power politikalar izleyen ülkeleri daha maceracı bir tutum izlemeye sevk edebiliyor.
Koronavirüs krizinden faydalanarak Libya’ya askeri sevkiyatı hızlandıran Türkiye, son iki ay içinde Hafter güçlerine büyük bir darbe vurarak ülkenin batısından çıkarmış, stratejik Watiye Üssü’nü ele geçirmişti. Son başarılar, Trablus’u ele geçirmek için geçtiğimiz yıl nisan ayında harekat başlatan Hafter’in geri çekilmesini de sağlamıştı.
Son yenilgiler Hafter ile yerel ve harici destekçileri arasında da ayrışmalara sebep olmuştu. Hafter’in bağlı bulunduğu Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Sözcüsü Akila Salih’e destek veren aşiretlerin önemli bir kısmı, Hafter’in kendini “tek adam“ olarak ilan etmesine karşı çıkıyorlar.
Ancak Rusya’nın son çıkışının Hafter ve güçlerini toparlayıp toparlayamayacağı şimdilik belli değil. Ayrıca Rusya’nın bu savaş uçaklarını saldırı amaçlı mı yoksa Hafter cephesinin daha fazla çökmemesi için mi kullanacağı da bilinmiyor. Watiye Üssü’nün düşmesinden sonra Hafter sözcüleri Trablus’a yönelik görülmedik saldırılar düzenlemekle tehdit etmişti. Ancak aradan geçen üç haftaya rağmen söz ettikleri saldırılar düzenlenmedi.
Sonuç olarak Rusya, Libya’da önemli bir adım attı ve her ne kadar resmen kabul etmese de ilk kez ciddi bir şekilde sahaya indi.