ABD-Türkiye görüşmesi sona erdi...İşte 'güvenli bölge' planının ayrıntıları
Türkiye’nin “işgal ederim” tehditlerini arttırdığı, Amerika’nın ise “Kürtleri terk etmeyiz, tek taraflı müdahaleye karşı çıkarım” mesajları verdiği ortamda yürütülen anlaşmalar sonuç verdi ve Rojava'da güvenli bölge konusunda anlaşma sağlandı.
Ahval'den Ergun Babahan'ın haberine göre oluşturulması beklenen güvenli bölge konusunda yapılan anlaşmanın ayrıntıları şöyle:
Ankara’nın baskıları sonuç vermedi ve 30-40 kilometre derinliğinde ve 400 kilometre uzunluğundaki bir hatta güvenli bölge kurulması talebi kabul edilmedi. Varılan anlaşma, Menbiç’teki gibi derinlikten çok uzunluğu hedef alıyor ve Amerikan ve Türk Silahlı Kuvvetleri güçlerinin ortak devriye yapmasını hedef alıyor.
Anlaşmaya göre Rojava Yönetimi, ağır silahlarını 20 kilometre menzil dışına çekecek, Türkiye sınırına yakın bölgelerde YPG güçleri olmayacak ve bölge güvenlik kent konseylerinin oluşturduğu yerel güçlere bırakılacak.
Suriye'de (Rojava) görüştüğümüz Mazlum Kobane, beş kilometre derinliğinde bir güvenli bölgeyi kabul etmeye hazır olduklarını, Afrin’de belli koşulların sağlanması şartıyla bu bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının olmasını kabul edeceklerini söylemişti.
Amerika’nın devreye girmesi sonucu Ankara derinlik konusunda taviz vermek zorunda kalırken, Rojava Yönetimi de Afrin koşulundan vazgeçti. Ancak ortaya çıkan tablo Erdoğan Yönetimi’nin talebinden çok farklı oldu.
Sınıra asker yığan Türkiye, koşulları kabul edilmezse tek taraflı müdahalede bulunacağı, bölgeyi işgal edeceği ve ülkesindeki göçmenleri bölgeye yerleştireceğini açıklamıştı.
Rojava Yönetimi ise daha ilk günden beri bu durumda Amerika’nın çok etkili olmadığı Rakka ve Der Zor’daki güçlerini Türkiye işgaline direnmek için sınır boyuna çekeceğini, bu durumda doğacak boşluğu Esad Rejimi veya IŞİD’in dolduracağını söylüyordu.
IŞİD’in tekrar canlanması ve toprak hakimiyeti kazanması ikinci dönem seçimine hazırlanan Trump yönetiminin en son görmek isteyeceği şeydi. Nitekim Amerikan Savunma Bakanı Mark Thomas Esper, Japonya yolunda gazeteciler üzerinden Ankara’ya verdiği mesajda Türkiye’nin tek taraflı müdahalesini kabul etmeyeceklerini ve IŞİD’e karşı birlikte savaştıkları Kürtleri koruyacaklarını açıklamıştı. Washington Yönetimi’nin bu konuda kararlı tutumunun bu geçici tablonun ortaya çıkmasında etkili olduğu sanılıyor.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Barış Koridoru Anlaşması doğrulanarak şu bilgi verildi:
“Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Suriye'nin kuzeyinde ABD ile koordineli bir şekilde tesis edilmesi planlanan güvenli bölgeye yönelik olarak ABD askeri yetkilileriyle Milli Savunma Bakanlığında 5-7 Ağustos'ta yapılan görüşmeler tamamlandı.
Görüşmelerde, Türkiye'nin güvenlik endişelerini giderecek ilk aşamada alınacak tedbirlerin bir an önce uygulanması, bu çerçevede güvenli bölge tesisinin ABD ile koordine ve yönetimi için Türkiye'de Müşterek Harekat Merkezinin en kısa zamanda kurulması konusunda mutabakat sağlandı.
Türk ve ABD askerî yetkililerince güvenli bölgenin bir barış koridoru olması ve yerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için her türlü ilave tedbirin alınması konusunda da mutabık kalındı.”
Kürt Yönetimi, kentlerinden edilen Suriyelilerin ait oldukları yerlere dönmelerini kabul ediyordu ancak sayıları yüz binlerle ifade edilen Suriyeli’nin zaten ekonomik açıdan zorluklar yaşayan bölgede nerelere yerleştirileceği konusunun kolay çözülemeyeceği düşünülüyor. Dilin muğlaklığı bu konunun zamana yayılacağını gösteriyor zaten.
Anlaşma Ankara’nın beklentilerini karşılamaktan uzak çünkü Türkiye, sınır boyunu Araplaştırarak Kürtlerle fiziki teması koparmak, Rojava Yönetimi’nin Kuzey Irak ile bağını kırmak ve bölgeyi fiilen denetimi altına almayı istiyordu. Bu anlaşma, derinlik ve yerleşim merkezleri açısından Türkiye’nin taleplerini karşılamadığı için ne kadar kalıcı olacağını yaşayarak göreceğiz.