MetroPOLL Araştırma Başkanı: Erdoğan'ın rakibi artık İmamoğlu

MetroPOLL Araştırma Başkanı: Erdoğan'ın rakibi artık İmamoğlu

Türkiye’nin kamuoyu araştırma şirketlerinden Metropoll Araştırma Başkanı Prof. Özer Sencar, iktidarda 18’inci yılına giren AKP’nin, gözlerini AKP ve Erdoğan ile açan genç nesle artık yeni bir şey söyleyemediğini belirtti.

Özer Sencar'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:

“AK Parti iktidara geldiğinde doğan çocuklar şimdi 18 yaşında. AK Partili ailelerin çocuklarının önemli bir kesimi AK Parti’ye oy vermiyor. Gençler, eğitimli, şehirli genç nüfus AK Parti’den uzaklaşıyor. 18-34 arası genç nüfusta AK Parti oyu yüzde 30’un altına iniyor. AK Parti artık bu kesimlere yeni bir şey söyleyemiyor. Malzemesi kalmadı. Bu kesimlere yeni bir şeyler söyleyen, inandırıcı olan iktidarı kazanır.” 

Her ay düzenli şekilde gerçekleştirilen “Türkiye’nin Nabzı” araştırmalarıyla gündemdeki tüm güncel konularda toplumun yaklaşımlarını saptadıklarını kaydeden Sencar, Libya’ya asker gönderme kararına yüzde 38 onaya karşılık yüzde 50 karşıtlık olduğunu, AKP’lilerin yüzde 29’unun MHP’lilerin de yüzde 32’sinin karara karşı çıktığını söyledi. 

Erdoğan’ın en güçlü siyasi rakibi olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun hızla öne çıktığını kaydeden Prof. Sencar son araştırmada farkın 1,5 puana kadar indiğini belirterek “Mansur Yavaş üçüncü sırada. İmamoğlu’nun tüm Türkiye’de karşılığı var” dedi.

Prof. Özer Sencar’ın Metropoll’ün güncel araştırmalarında ortaya çıkan gündem ile ilgili yönelttiğimiz sorulara verdiği yanıtlarla, kendi gözlem ve analizleri şöyle:

Farklı araştırma kuruluşları yayınladıkları anket sonuçlarına ilişkin bulgularda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oy kaybettiği, Cumhur İttifakı’nın oylarının gerilediği tespitlerini dile getiriyor. Olası bir erken seçimde ya da zamanında yapılacak seçimlerde Erdoğan ve AKP’nin iktidarı kaybedeceğine yönelik sonuçlar açıklanıyor. Sizin tespitleriniz ne yönde?

Bizim araştırmalarımız tam olarak bu sonuçları teyit etmiyor. Biz her ay araştırma yapıyoruz. Yılda 12 kamuoyu araştırması gerçekleştiriyoruz. Son araştırmamızda kararsız-cevapsız-protesto kesiminin payı yüzde 15-17 arasında. Kararsızlar dağıtılmadan AK Parti’nin oyu yüzde 36, MHP’nin yüzde 9-10 arasında. 

Kararsızlar dağıtılınca AK Parti oyları yüzde 41 dolayına yükseliyor. MHP ile birlikte Cumhur İttifakı yüzde 51 düzeyine ulaşıyor. Yani Cumhur İttifakının eridiği yaklaşımı belki hesaplama hatası olabilir ya da biraz “wishfull thinking” (olması arzulanan) gibi görünüyor. Cumhur İttifakı son araştırmamıza göre 24 Haziran 2018’deki oyuna yakın duruyor. 

Bir de şunu söyleyeyim, 2005’ten bu yana yani 15 yıldır yaptığımız araştırmalarda AK Parti’nin oyları hiçbir zaman yüzde 33,2’nin altına düşmedi. CHP’de de abartılı bir oy artışı yok. Kararsızlar dağıtılmadan yüzde 21, dağıtıldıktan sonra yüzde 25. HDP yüzde 11, İYİ Parti yüzde 8,5 dolayında. Yani 24 Haziran tablosu duruyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa geldiği 2010-2011 döneminde CHP oyları yüzde 35’i görmüştü. 

Onun dışında bugüne kadar kararsızlar dağıtıldıktan sonraki en yüksek CHP oyu Temmuz 2019 araştırmasında görüldü o da yüzde 26 olmuş. Ama şunu söyleyebilirim muhalefetin önü açık görünüyor. İzlenecek politikalar, inandırıcılık, gündeme getirilecek çözümlerin inandırıcı bulunması vb. adımlar muhalefeti her an hızla yukarı çekebilir. Bu net bir şekilde görülüyor.

Araştırmaların hemen tamamında en öncelikli sorun olarak ilk sırada ekonomi çıkıyor. Geçmiş iktidarlar dönemindeki örnekler gösteriyor ki iktidarların yıpranmasında, iktidarı kaybetmesinde ekonomik kriz, ağır ekonomik sorunlar çok etkiliydi. Şimdi sizin çizdiğiniz oy tablosunda AKP-Erdoğan ve Cumhur ittifakı bu ağır ekonomik durumdan çok da fazla kayba uğramamış gibi. Seçmen tutumundaki bu farklılığın nedeni ne olabilir?

Bizim son araştırmamızda ve ondan önceki araştırmalarımızda uzunca bir süredir ekonomik sorunlardan kaynaklı negatif tutum ilk sırada. Son araştırmada en önemli sorun ekonomi diyenler yüzde 60. İktidarın sürekli gündemde tuttuğu terör sorunu bile insanların gündeminde yok yüzde 8-12 arasına kadar inmiş.  Yani terör, güvenlik konusu halkın gündeminde en altlara inmiş durumda. 

Ekonomiden sonra ikinci öncelikli-önemli sorun yargı bağımsızlığının olmadığı kanısı ve adalet umudunun olmayışı. Pekiyi o zaman, madem halkın yüzde 60’ı ekonomik sorunlardan bunalmış vaziyette, neden bu zorluklar iktidar oylarında aynı düzeyde etki yaratmıyor ya da geriletmiyor, ona bakmak lâzım. 

İşte bu noktada muhalefetin durumu öne çıkıyor. Muhalefette iyi ekonomistler, deneyimli insanlar var ancak Kemal Bey, Meral Hanım ya da HDP kadrolarında “Biz ekonomiyi Erdoğan’dan daha iyi yönetiriz. Tüm sorunları çözeriz” diyen ve inandırıcı olabilen biri var mı? 

HDP’nin zaten gündeminde ekonomi fazla yer almıyor. Diğerleri de kötülüyor, eleştiriyor, yanlışları söylüyor ama işte o kadar. Halk hem ekonominin çok kötü olduğunu düşünüyor hem de muhalefetin bu kötü gidişi durduracak yetkinlikte olmadığını düşünüyor. Kendisine ışık olacak, umut olacak, inandıracak, güven verecek “bunlar bu işi biliyor, çözer, yapar” dedirtecek bir çıkış gerekiyor. Şu anda yok. 

Yeni partilerden Ali Babacan çıkıp “ben ekonomiyi çözerim” diyebilir. Belki nispeten inandırıcı olabilir. “Geçmişte de ekonomiyi ben yönettim, sorun yoktu” diyebilir ama o zaman da zaten Erdoğan Başbakandı, hükümet AK Parti hükümetiydi. O yüzden bu güven ve inandırıcılık meselesiyle seçmen AK Parti’yi başarısız bulsa da terk edemiyor. 

Şöyle düşünün, hanımınızla kavga ettiniz, kapıyı çarpıp evi terk ettiniz. Dışarısı soğuk, kar-buz, fırtına. Bir otele gidecek paranız da yok. Ne yapacaksınız? Ya soğuktan donacaksınız ya da kuyruğu kıstırıp geri döneceksiniz. Son araştırmamızda AK Partililerin yüzde 30’u da ekonomiden şikayetçi. Ekonominin iyi gitmediğini, zor geçindiklerini söylüyor ama AK Parti’yi de bırakamıyor. Çünkü alternatif göremiyor. Görse, yüzde 30 AK Parti’den gidecek. 

Şu anda toplumun nabzını tuttuğumuzda en can alıcı ilk iki sorun ekonomik sıkıntılar ve yargı bağımsızlığı, acil adalet talebi. Muhalefet bu iki faktör üzerinde, sadece eleştirerek değil, sürekli yanlışları söyleyerek değil, ne yapacağını, nasıl çözeceğini söyleyerek, inandırıcı, somut paketler ortaya koyamıyorsa kenara çekilip otursun. İnsanlar muhalefetten ne yapacağını, nasıl yapacağını, ne kadar zamanda, kaç günde ya da ayda yapacağını açık şekilde bir takvimle önüne koyup, kendisini ikna etmesini, inandırmasını bekliyor. Aslında ekonomideki bu tablo doğru bir strateji uygulanırsa muhalefetin önünü açıyor. Muhalefet yukarıda söylediklerimi inandırıcı bir dil ve somut bir takvim ilan ederek yapabilirse, AK Parti’yi, Erdoğan’ı, Cumhur İttifakı’nı çok hızlı geriletir. 

Yeni yönetim sistemi, artık ittifakları zorunluluk haline getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzde 50+1 şartından pişmanlık duyduğu da sır değil ve MHP ile ittifaktan vazgeçemiyor. Muhalefet nasıl bir ittifak modeliyle ya da ittifakı nasıl genişletirse iktidarı alabilir?

Şu anda Cumhur ve Millet İttifakları 24 Haziran 2018’deki oylarını muhafaza ediyor görünüyor. Ama hemen şunu belirteyim, Cumhur İttifakı hâlâ toplamda yüzde 51’i koruyor görünse de AK Parti ve MHP oylarında parti düzeyinde gerileme mevcut. Yani Cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan seçilemeyebilir. Bu görünüyor. AK Parti seçmeninde de kayıp var.

MHP seçmeninde ise önemli bir kesim Erdoğan’a destek vermiyor. Genel Merkezin tavrına karşılık, MHP tabanında ittifaktan ve Erdoğan’dan rahatsızlık, destek vermeme eğilimi önemli boyutta. Yerel seçimde İstanbul ve Ankara’da bu görüldü. MHP tabanından Ekrem İmamoğlu’na ve özellikle Ankara’da Mansur Yavaş’a ciddi oy gitti. AK Parti’den de gitti ama MHP’den daha çok gitti. 

Mansur Yavaş özellikle Ankara’da MHP tabanının yaygın olduğu Orta Anadolu’da çok sevilen, etkili birisi. Giderek de bu yukarı doğru gidiyor. Dolayısıyla ittifaklar iktidar için de muhalefet için de şayet seçim sistemi değiştirilmezse, ittifaklar kaldırılmazsa vazgeçilmez. Hatta bu ittifak sistemi muhalefetin önünü açıyor, muhalefetin lehine işliyor. 

Bir kez şunu söylemem gerek küçük partilerin hepsi HDP hariç ittifaka girmek zorunda. HDP dışında diğerleri aksi takdirde barajı aşamaz. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın yeni partileri de baraj sorunuyla karşı karşıya. İttifaka girmek zorundalar. Hele Cumhurbaşkanı seçimi ittifaksız yürümez. Eğer ittifaklar ortadan kaldırılırsa Erdoğan zaten bir daha seçilemez. 

Bu ayki araştırmamızda MHP yüzde 9,8, HDP yüzde 11, İYİ Parti yüzde 8. Yine yakında açıklayacağımız bu ayki ölçümde Davutoğlu’nun partisi yüzde 2, Babacan’ın partisi yüzde 1,7 görünüyor. Yani ittifaka mecburlar. Tek başına iktidar gibi bir beklenti zor. En azından milletvekili çıkartabilmek için.

Tabii bu şu andaki tablo yeni partiler seçime kadar nasıl bir performans gösterir o zamanla görülecek. Bir kez daha vurgulamam gerekirse ittifak sistemi muhalefet lehine işliyor. Muhalefetin önünü açıyor. Özellikle bu kadar kötü bir ekonomide muhalefet geniş bir ittifakla iyi bir çıkış yaparsa, inandırıcı bir siyasi-ekonomik çözüm ortaya koyarsa iktidarı alabilir.

Dış politikadaki sorunların içeride toplum üzerindeki yansımalarına karşı nasıl bir tutum ortaya çıkıyor araştırmalarınızda? Suriyeli mültecilere yapılan harcamalar, Libya’ya asker gönderme kararı vb. iktidarın umduğu şekilde milliyetçi dalgayı yükselterek iktidara oy desteği yaratıyor mu? Bu dış politika seçmen nezdinde karşılık buluyor mu?

Hayır. Dış politika konusunda toplumun, seçmenin kaygıları farklı şekilde yansıyor. Başta da ifade ettim terör-güvenlik sorunu halkın nezdinde sıralamanın en altlarına gerilemiş durumda. Son olarak Libya’ya asker gönderme kararında da öyle. Toplumda bir destek yok. Son araştırmamızda bunu sorduk ve Libya’ya asker gönderilmesini onaylayanların oranı yüzde 38 iken karşı olanların oranı yüzde 50. 

Arada 12 puanlık, karşıt yönde fark söz konusu. Kaldı ki muhalefet partilerinin asker gönderme kararına karşı çıktıklarını biliyoruz. Bu partilerin seçmen tabanında da tezkereye karşı tutum oldukça yüksek. İlginç olan tezkereyi meclisten AK Parti ve MHP tabanında da bu karar karşı çıkanların, yanlış bulanların hiç de küçümsenemeyecek düzeyde olması. 

AK Partililerin yüzde 29’u Libya’ya asker gönderilmesini onaylamıyor. Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’de ise onaylamayanların oranı yüzde 32’ye yükseliyor.

Son dönemde başta Kanal İstanbul olmak üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan ile muhalefete mensup, belediye başkanlarını karşı karşıya getiren tartışmalar öne çıktı. Ekrem İmamoğlu’nun Mansur Yavaş’ın icraatları AKP-MHP tarafından engelleniyor. İBB Meclisinde reddedilen Cemevleri önergesi, İBB’nin kreş ve istihdam için planladığı alanların AKP+MHP oylarıyla yeşil alan ilan edilmesi vs. Belediyelerdeki bu engellemeler, muhalefeti mi iktidarı mı etkiler. Erdoğan-İmamoğlu-Yavaş polemiklerinden kim kazançlı çıkar?

Şöyle söyleyeyim, İBB meclisinde AK Parti ve MHP’nin Alevilere yönelik tutumu, Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini reddetmelerinin oylarına olumsuz bir yansıması olmaz. Onlar da bunu bildikleri için rahatça ret oyu verip engellediler. AK Parti zaten Alevilerden oy alabilen bir parti değil. Alevi seçmenlerden yüzde 10-15’i AK Parti’ye oy veriyor. AK Parti-MHP Sünni Müslüman seçmeni arkasında tutmak için Alevilere karşı böyle bir tutum takınmakta sakınca görmüyor.

Ama diğer konu İBB’nin 1000 kreş yapmayı planladığı, kadınlara gençlere istihdam yaratmayı öngördüğü yerlerin yeşil alan ilan edilerek engellenmesi ciddi kayıplara yol açabilecektir. Bugün ekonomik şartlarda çiftler ikisi de çalışmak zorunda. Hangi kesimden olursa olsun, muhafazakâr kesimde de ekonomik şartlar eşlerin çalışmasını zorunlu kılıyor. 

Kreş acil ihtiyaç. Bu imkânı ortadan kaldırırsanız oy kaybedersiniz. Genç işsizler, ev hanımı kadınların ekonomik üretkenliğe kavuşmasına zemin hazırlayacak alanların, yeşil alana dönüştürülerek engellenmesi de mutlaka AK Parti-MHP oylarına yansır. Mevcut İBB kadroları bunu halka açık şekilde anlatabilirse geniş kesimlerde etkili olur.

Biz her ay araştırmalarımızda siyasi liderlerin beğeni ve onaylarını da sorguluyoruz. Son çalışmada Erdoğan’a onay yüzde 50,2, Ekrem İmamoğlu’na yüzde 49 ve Mansur Yavaş’a yüzde 39 oldu. Erdoğan-İmamoğlu arasındaki fark 1,5 puan bile değil. Mansur Yavaş’la ise 12 puan. Yavaş belirttiğim gibi daha çok Orta Anadolu coğrafyasında etkili ve sevilen bir isim. Burada Ankara tabii ki çok önemli ama İmamoğlu ise kısa sürede ülkenin en büyük şehrinin yanı sıra bütün Türkiye’de karşılığı olan bir siyasetçi haline geldi. 

Bu verilerle rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Erdoğan’ın en önemli ve onu zorlayacak siyasi rakibi, şayet erken ya da zamanında yapılacak bir seçimde aday olursa, Ekrem İmamoğlu’dur. 

2002’de AKP iktidara geldiğinde doğan çocuklar bu yıl 18 yaşında ve artık seçmen. AKP ve Erdoğan’la büyüyen bir “AKP nesli” söz konusu. Her yıl ortalama 1,5 milyon genç 18 yaşını doldurarak seçmen sıfatı kazanıyor. Bu genç seçmen kitlesinin Erdoğan ve AKP’ye bakışı nasıl, bununla ilgili bir ölçümüz var mı? Erken veya 2023’te yapılacak bir seçimde bu kesimin oyları kime gider?

Öncelikle şunu belirteyim, AK Parti artık gençlere yeni bir şey söyleyemiyor. Söyleyecek sözü de, elinde malzemesi de kalmadı. Dediğiniz gibi bir AK Parti nesli var. AK Parti iktidara geldiğinde doğan çocuklar şimdi 18 yaşında. Ya da o dönemde çocuk olanlar, ilkokula gidenler 20’li 30’lu yaşlarına geldiler. 

Bizim araştırmalarımızda AK Partili anne-babaların, ailelerin çocuklarının önemli bir kesimi AK Parti’ye oy vermiyor. Gençler, eğitimli, şehirli genç nüfus AK Parti’den uzaklaşıyor. Bu gençler erken veya normal zamanında yapılacak bir seçimde seçmen. Bu kesimlere yeni bir şeyler söyleyen, inandırıcı olan kazanır.

Son araştırmamızda 55 yaş ve üzerindeki seçmenlerin yüzde 43’ü AK Parti’ye oy verdiğini söylüyor. Buna karşılık sizin AKP Nesli dediğiniz 18-34 yaş arası seçmen kesiminde AK Parti’nin oyu yüzde 30 ve geriliyor. AK Parti oyunun son ankette yüzde 40 olduğunu düşünürseniz gençler, genç seçmenin AK Parti’ye oy vermediği, AK Parti’den uzaklaştığı görülüyor. Bu kesimin sıkıntılarını, gençlerin rahatsızlıklarını anlayan, işsizlik, eğitim gelecek umudu ve diğer sorunlarına yönelik inandırıcı, somut plan ve programlar ortaya koyanlar bu kesimi, bu seçmenleri kazanır. Bu da iktidara giden yolu açar.