Rojava'da güç savaşları: M4 Karayolu neden bu kadar önemli?

1950’lerde inşa edilen uluslararası M4 karayolu, 1980’lerde Suriye, Irak ve Türkiye’yi Akdeniz’in kıyılarına bağlayan ekonomik bir arter haline geldi. Karayolu hali hazırda Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekatı sırasında Türkiye tarafından desteklenen gruplar, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon tarafından desteklenen SDG ve Rusya destekli Suriye rejim güçleri arasında sınır çizgisine dönüştü.

Rojava'da güç savaşları: M4 Karayolu neden bu kadar önemli?

1950’lerde inşa edilen uluslararası M4 karayolu, 1980’lerde Suriye, Irak ve Türkiye’yi Akdeniz’in kıyılarına bağlayan ekonomik bir arter haline geldi. Karayolu hali hazırda Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekatı sırasında Türkiye tarafından desteklenen gruplar, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon tarafından desteklenen SDG ve Rusya destekli Suriye rejim güçleri arasında sınır çizgisine dönüştü.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine düzenlediği askeri harekât, Fırat’ın doğusunda farklı bir gerçekliği ortaya çıkardı. Ülkenin kuzeydoğusundaki Halep ve Kamışlo şehirleri arasında kalan M4 karayolu, Suriye’nin kuzeyindeki çatışmaların ana merkezini oluşturuyor. Irak sınırına kadar uzayan bu yol, Suriye’de savaşan tarafların kontrol altında tutmak istediği yer haline gelirken, ABD ve Rusya başta olmak üzere Suriye arenasındaki ana aktörler bu yol üzerinde askeri devriyelerini yürütüyor.

Suriye rejim güçleri, Halep’in 30 kilometre doğusunda bulunan el-Bab şehrindeki Tadef kasabasından Arima kasabasına kadar olan uluslararası M4 karayolu üzerinde kontrol alanını genişletirken, Fırat Kalkanı Harekâtı sırasındaki muhalifler tarafından kontrol edilen 20 km uzunluğundaki Tadef’ten Arima kasabasına kadar olan alana kadar genişlemeye çalışıyor.

Arima’dan Rakka’nın batı kırsalında bulunan Ayn İsa, 115 km’lik uzunluğa kadar Suriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) kontrolünde bulunuyor. Bölgede, 9 Ekim’de Türkiye tarafından başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’na katılan muhalifler de yer alırken, muhalif güçler Ayn İsa’nın 130 km uzağında yer alan Haseke’deki Tel Tamr kasabasının da kontrolünü elinde tutmaya çalışıyor.

Mazlum Kobani: Görüşmeler sürüyor

DSG, aynı zamanda Tel Tamr kasabasından el-Yaarubiyah’a kadar olan 160 kilometrelik mesafenin kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor.

DSG lideri Mazlum Kobani geçtiğimiz günlerde yerel ARTA FM’e verdiği röportajda, ABD Başkanı Donald Trump’ın birlikleri geri çekme kararı Türk operasyonunun başlaması ile birlikte bölgedeki dengelerin değiştiğini söyleyerek, “Bölgede durum belirsiz ve geçici. Tüm güçler gerçek rollerinin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Şam, Moskova ve Washington ile görüşmeler devam ediyor, ABD ve Rusya arasında da görüşmeler var. Bu toplantılar fotoğraf netleşinceye dek devam edecek” ifadelerini kullandı. Kobani, Fırat’ın doğusuna konuşlandırılan askeri güçlerin nihai haritasının önümüzdeki birkaç hafta içerisinde netleşeceğini vurguladı.

DSG lideri, ABD güçlerinin şuanda konuşlandığı yerlere ek olarak, Kamışlo, Deyrezzor, eş-Şedadi, Haseke ve Derik’te konuşlu bulunan DSG birliklerinin yanına ABD birliklerinin de konuşlanacağını söyledi.

ABD ve Rusya’ya çağrıda bulunarak Türkiye’nin Rojava’daki operasyonlarını durdurması için söylemlerden ziyade ciddi ve pratik adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Kobani, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu bölgelere işaret etti.

Stratejik M4 karayolu

M4 Karayolunun stratejik bir noktada olduğunu ifade eden ekonomi uzmanı Yusuf Ahmed, kuzeyindeki büyük şehirler ve Fırat’ın doğusundaki sınır kapılarına yakın enerji ve petrol kaynakları nedeniyle bu önemin arttığını ifade etti. Enerji dağılımı haritasının Rakka, Deyrizor ve Haseke gibi üç doğu ilinde daha çok göze çarptığını ifade eden Ahmed, bu bölgelerin Suriye ihtilafında önemli yere sahip olduğuna değindi.

Bu şehirler, Suriye sahasında olmaya çalışan güçlerin iki ana sebepten ötürü önemini çekiyor. Birincisi, hem tüketim hem de endüstriyel amaçlar için kullanılan gaz ve petrol enerji kaynaklarının konsantrasyonu, ikincisi ise bu bölgelerde bulunan üç barajın varlığı. Tüm kontrolü SDG tarafından sağlanan barajlar, Suriye’deki gaz, buhar, petrol ve elektriğin yüzde 20’sine eşittir.