Rusya'nın yeni 'Suriye Planı'
Suriye Anayasası’nda reform çalışmalarının başlatılmasıyla ilgili iyimserlik havası, geçtiğimiz Cuma günü Anayasa Komitesi toplantılarının ikinci turunun sonunda kayboldu. Üçüncü toplantı turuyla ilgili gündem ve tarih üzerinde herhangi bir fikir birliğine de varılamadı.
Suriye Anayasası’nda reform çalışmalarının başlatılmasıyla ilgili iyimserlik havası, geçtiğimiz Cuma günü Anayasa Komitesi toplantılarının ikinci turunun sonunda kayboldu. Üçüncü toplantı turuyla ilgili gündem ve tarih üzerinde herhangi bir fikir birliğine de varılamadı.
Öte yandan Moskova ve Şam’ın ‘erteleme yaklaşımının’, siyasi süreci ‘Astana ve Soçi süreçlerinin garantörleri; Rusya, Türkiye ve İran’ın kucağına’ taşınmasını amaçlandığı şeklinde genel bir düşünce var. Şam'ı temsil eden heyetin görüşmelerdeki katı uzlaşmaz tavrı, Rusya'nın BM'yi ve diğer Batılı aktörleri Suriye'deki anayasa görüşmelerinden bypass etmeye çalıştığı planını uygulamaya koyduğu düşüncesini güçlendiriyor.
Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde anayasada reform yapmakla görevli komitede Suriye hükümeti, muhalefeti ve sivil toplum kuruluşlarından toplam 150 kişi yer alıyor. Bununla birlikte anayasa değişikliklerini önermekle görevli 150 üyenin içinden seçilmiş 45 kişilik küçük kurul oluşturuldu. BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen Cuma akşamı yaptığı açıklamada, 45 üyeli küçük kurul toplantısının yapılamadığını ve çalışma programıyla ilgili bir takvim oluşturulamadığını söyledi.
Anayasa görüşmelerinin ilk haftasında iki önemli adım atıldı. Birincisi, Suriye hükümeti ile Suriye Müzakere Komisyonu (muhalefet) arasında usul kuralları anlaşması yapılması, ikincisi ise anayasanın yazım hazırlıklarının başlaması için 45 üyeli küçük kurulun oluşturulması oldu. Bu adımlar, daha önce 150 üyeden oluşan Anayasa Komitesi'nin kurulması ve ‘komite çalışma usulleriyle’ ilgili anlaşmanın yapılması ile geçen ayın sonunda Cenevre'de BM’nin 2254 sayılı kararı uyarınca ‘kolaylaştırılan’ komite çalışmalarının başlatılması gibi elde edilen başarılara eklendi.
Ancak toplantıların ikinci turu 3 düğüme tanıklık etti;
Birincisi, Suriye hükümeti tarafını temsil eden heyetin resmi olarak isimlendirilmekten kaçınarak kendisini ‘hükümet tarafından desteklenen heyet’ şeklinde isimlendirmesi oldu. Bu da muhaliflerle yapılacak herhangi bir anlaşmada imza yetkisinin olmadığı anlamına geliyor. Yani Şam’ı temsil eden heyetin ‘ulusal bir heyet’ olarak kabul edildiğine işaret ediyor. Bu durumda muhaliflerin heyeti de ‘ulusal olmayan’ olarak görülüyor. Ne var ki muhalifleri temsil eden ‘Suriye Müzakere Komisyonu’ üyeleri kendilerini resmi olarak Türkiye’deki ‘Geçiş Hükümeti Heyeti’ olarak adlandırdı.
Suriye Anayasa Komitesi’nin rejim Eş Başkanı Ahmed Kuzbari, Suriye resmi haber ajansı SANA’nın aktardığı açıklamalarında, “Küçük kurul Cenevre’deki ikinci toplantı turu boyunca bir araya gelemedi. Çünkü Türkiye’deki Geçiş Hükümeti Heyeti, ulusal sabiteleri tartışmayı reddetti. Ulusal Heyet, toplantı için bir öneri sundu. Ancak karşı taraf reddetti. Reddini de, resmi olarak değil medya üzerinden yaptı. Bu da önceki ihlallere eklenen usul kuralları ihlallerinden biri oldu” diye konuştu.
Suriye'nin BM Büyükelçisi Beşşar Caferi muhalefet heyeti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin, anayasa tartışmalarına girmeden önce ‘ulusal sabiteleri’ teyit etmeleri gerektiğini belirtti. Caferi, bu konular arasında, ‘Türkiye'nin düşmanca davranışlarının reddedilmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine bağlı kalınması, ayrılıkçı projelere ve teröre karşı çıkılması’ gibi başlıkların yer aldığını söyledi. Yine rejim kanadından Kuzbari, Türkiye’deki Geçiş Hükümeti Heyeti’nin ulusal sabitelerin tartışılmasını reddettiğini ifade etti.
Buna karşın Suriye Anayasa Komitesi'nin muhalif kanattan Eş Başkanı el-Bahra, “Toplantılar için umutlu ve istekliydik. Ama olmadı. Çalışma takvimi için bir dizi teklif sunduk. Aralarında ulusal sabitlerin tartışılması da vardı. Ancak hükümet heyeti tüm önerileri reddetti” şeklinde konuştu.
İkinci turdaki ikinci düğüm, Rusya’nın BM Suriye Özel Temsilcisi Ofisi’ne yönelik eleştirileri oldu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, BM Cenevre Ofisi'nde devam eden Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının engellenmesi yönünde tehditlerin olduğunu söyledi. Lavrov, “BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Suriye Özel Temsilcisi Pedersen dahil olmak üzere BM’deki tüm meslektaşlarımız bu tür girişimleri durdurmalı. Anayasa Komitesi’nin çalışmalarını engelleme girişimleri, özellikle BM Suriye Özel Temsilcisi Ofisi'nden gelmemeli. BM Tüzüğü’nde yer alan coğrafi eşitlik ilkesi çerçevesinde ofis personeli içerisinde eşitliğin sağlanması önemli” dedi.
Üçüncü düğüm ise Astana ve Soçi süreçleri. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Anayasa Komitesi’nde yer alan hükümet ve muhalefet heyetlerinin 10-11 Aralık tarihlerinde Astana’da yapılacak bir sonraki müzakere turuna katılmalarını umduğunu belirtti. Bodanov, “Astana’da hükümet ve muhalefet olmak üzere Suriyeli iki heyet bulunuyor. Astana formülüne katılacaklarını umuyoruz” şeklinde konuştu.
BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen, Şam’ın Anayasa Komitesi çalışmalarını BM himayesindeki Cenevre’den ‘garantörlerin’ himayesindeki Soçi ve Astana’ya taşıma girişimlerine direnmişti. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ve İranlı mevkidaşı Cevad Zarif, Ekim ayı sonlarında Anayasa Komitesi çalışmalarının başlamasının arifesinde Cenevre'yi ziyaret ettiler. Ancak Pedersen, Astana sürecinin garantörlerinin temsilcilerini Cenevre’ye ve komite çalışmalarının açılışına davet etmeyi reddetti. Pedersen bunun gerekçesi olarak da BM’nin 2254 sayılı kararı uyarınca, Suriye Anayasası reformunun ‘Suriyelilere ait olan ve onların öncülüğünde gerçekleşen bir süreç’ olması gerektiğini gösterdi.
Öte yandan Lavrov ve Çavuşoğlu’nun Roma’da gerçekleştirmeleri planlanan görüşmede, bir sonraki Astana toplantısında ele alınacak konuları masaya yatırmaları bekleniyor. Pedersen de birkaç kez ertelenen ‘Astana süreci’ görüşmelerine davet edildi.
Diğer yandan Batılı diplomatik çevreler, Cenevre’deki Anayasa Komitesi toplantılarının aksamasının nedeninin, bir yandan 2254 sayılı kararın uygulanması, diğer yandan İdlib ve Doğu Fırat'taki askeri gerçekliğin ortasında toplantıların Türkiye, Rusya ve İran’ın takaslarına uygun bir platform sağlayan siyasi bir süreç için Astana Garantörleri’nin kucağına itilmeye çalışılması olduğunu düşünüyorlar.