Yeni Parti ekseninde sıcak gelişmeler

Ankara kulislerinde en önemli gündem. AKP'nin içinden kurulacak partiler. Uzun süredir tartışması yapılan partilerin yakın sürede kurulması bekleniyor. Bu partilerin biri Ali Babacan ile Abdullah Gül liderliğinde, bir diğeriyse Ahmet Davutoğlu tarafından kurulması bekleniyor. 

Yeni Parti ekseninde sıcak gelişmeler

Ankara kulislerinde en önemli gündem. AKP'nin içinden kurulacak partiler. Uzun süredir tartışması yapılan partilerin yakın sürede kurulması bekleniyor. Bu partilerin biri Ali Babacan ile Abdullah Gül liderliğinde, bir diğeriyse Ahmet Davutoğlu tarafından kurulması bekleniyor. 

Davutoğlu'nun Babacan ile tek parti için birkaç kez bir araya geldiği iddiası da gündemde. Merak edilen ise Davutoğlu'nun Babacan'a ne önerdiği, Gül cephesinde neler olduğu?

T24'te yayımlanan Fikret Bila imzalı "Yeni parti çalışmaları" başlıklı yazıda "31 Mart yerel seçimleriyle, 23 Haziran İstanbul seçiminin iktidar açısından ağır bir yenilgiyle sonuçlanması iç siyaseti de hareketlendirdi. Kamuoyuna da sık yansıdığı gibi çalışmanın biri 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan, diğeri ise eski Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yönetiliyor" hatırlatması yapılıyor. 

Bila'ya göre, Davutoğlu’nun, artık bir yola çıktığı ve bu yürüyüşünü gerekirse parti kurmaya kadar vardırmaya kararlı olduğu biliniyor. Bila, "Aynı şekilde Gül’ün, AK Parti kurultayının kendisinin görev süresinin dolmasına çok az kalmışken erkene alınarak toplanmasından, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yeniden başbakanlık görevini üstlenmesi olasılığının önüne engeller dikilmesinden rahatsız olduğu da biliniyor. Ayrıca sonraki dönemde AK Parti yönetiminden gelen, -görmeyi hak etmediğini- düşündüğü bazı hareketlerle bu rahatsızlığının arttığı sır değil" diyor. 

"Bunlara AK Parti ve hükümette Erdoğan’ın tek karar verici olması, birlikte yola çıktığı, birlikte mücadele ettiği ve sıkıntılı süreçler yaşadığı tüm isimlerin devre dışı bırakılmasını da eklemek gerekir" diyen Fikret Bila, şöyle devam ediyor: 

"Tabii, uzun yıllar Avrupa Parlamento’sunda görev yapmış ve AB üyelik sürecine büyük katkısı olan Gül’ün, Türkiye’nin Avrupa’dan çok uzaklaşmış olmasını doğru bulmadığını da vurgulamak gerekir. Ali Babacan’ın yönettiği ve eski bakanlardan Beşir Atalay’ın örgütlenmeden sorumlu kılındığı parti çalışmasının nedenleri böyle özetlenebilir.

Ayrıca, AK Parti’nin kurulu değerlerinden uzaklaştığı, Türkiye’nin demokrasi kalitesinin düştüğü, cumhurbaşkanlığı-hükümet sisteminin işlemediği, ifade özgürlüğü başta olmak üzere özgürlüklerin baskılandığı, yargının siyasallaştığı, AB ile bağların koparıldığı, ekonominin ve dış politikanın krize sokulduğu her iki çalışmayı yönetenlerin ortak saptamaları arasında. Saptanan bu sorunların çözümü için iki tarafın kadrolarının da bir ekonomi ve dış politika programı üzerinde çalıştıkları da yansıyor."

“Neden iki parti” sorusuna Bila, şu yanıtı veriyor:

"Ahmet Davutoğlu’nun tek bir çalışma yürütülmesi amacıyla Ali Babacan’la birkaç kez biraya geldiğini aktaralım. Davutoğlu’nun bu görüşmelerde Babacan’a, Türkiye’nin iyi bir yöne gitmediği, benzer konularda ortak eleştirileri bulunduğunu belirttikten sonra, iki ayrı çalışma yerine bir çatı altında çalışmanın daha doğru olacağını ilettiği yakın çevresinden yansıyan bilgiler arasında.

Davutoğlu’nun bu amaçla, 'benim kapım her zaman size açık, gelin bu çalışmaları birlikte yürütelim, isterseniz sürecin yönetiminden ben sorumlu olayım sizler katkı verin, isterseniz siz sorumlu olun ben katkı vereyim' diye özetlenecek bir öneri de bulunduğu da yakın çevresi tarafından dillendiriliyor.

Buna karşılık Babacan’ın Abdullah Gül’ün de görüşünü aldıktan sonra temasta olumsuz yanıt verdiği, gelen bilgiler arasında. Anlaşılıyor ki, Davutoğlu’nun kapısı hâlâ Babacan ve arkadaşlarına açık ama Gül-Babacan tarafında kapı Davutoğlu’na kapalı…"

"Gül-Babacan liderliğinde bir parti kurulursa, bu partinin Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki yeri ne olur?" diye soran Fikret Bila, "Bu soruya verilen yanıt, tercihin Millet İttifakı’na yakın durmak olduğu yönünde. Seçimin beklenenden çok daha erken gelmesi halinde, daha önce CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıcak, İyi Parti Lideri Meral Akşener’in soğuk baktığı, Abdullah Gül’ün daha da genişletilmiş Millet İttifakı’nın adayı olabileceği yolunda bazı fikir yürütmeleri yapılıyor" ifadelerini kullanıyor. 

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz