Irak, IŞİD'ten kurtarıldıktan sonra, onu İran'dan kim kurtaracak?

Irak, IŞİD'ten kurtarıldıktan sonra, onu İran'dan kim kurtaracak?

Kürdistan'ın güneyinde bağımsızlık referandumu gündeme geldiğinden bu yana Irak'ın bütünlüğü daha fazla gündeme gelmeye başladı. Irak'ın birliğinin devamının Irak sınırları içinde yer alan halkların yararına ve elbette bölgenin de siyasi geleceği açısından önemi sürekli vurgulanmakta. Ama hangi Irak? Zira, sözkonusu iddia sahipleri, ülkenin halihazır de facto bölünmüşlüğü bir yana, IŞİD'in Musul'da yenilgiye uğratılmasından sonra, Irak'ın tamamından püskürtülse dahi, belki en az onun kadar tehlikeli olan İran tehdidinden söz etmiyorlar. 

Musul'da, ABD'nin öncülüğündeki uluslararası koalisyonun desteklediği Peşmerge ve Irak Ordusunun yeniden kontrolü ele geçirmesiyle beraber, Irak'ın geleceği için daha tehlikeli bir tehdidin de önü açılmış olabilir. İran'ın Saddam sonrası Irak'ında her açıdan nüfuzunu arttırmasının yanı sıra, kendi güdümünde olan Şii Heşdi Şabi örgütünün, çok mezhepli Irak için yeni bir sorun olduğu ortada. Şii Heşdi Şabi örgütünün hedefi Irak'la da sınırlı değil, örgüt geçtiğimiz günlerde Irak ve Suriye'de operasyonlarına devam edeceğini açıklamıştı.

Tahran, sürekli Irak'ta Sünni topluluğu hedef almakta ve IŞİD karşıtı savaştan da yararlanarak, Sunni-Şii çatışmasını körüklemektedir. İran'ın kuklası olarak tarif edilen Nuri Maliki'den sonra, Sunni azınlık daha fazla İran'ın öfkesinin hedefi haline geldi. 

2003 yılından bu yana, İran, batı sınırındaki komşusunu, mali, lojistik ve, İran Devrim muhafızları öncülüğündeki, insan gücü ile istila etmektedir. Irak'taki İran destekli gruplar ve ölüm mangalarına dair kayıtlar korkunç ve zalimce. Bu gruplardan biri olan Asabi Ehl el-Hak'ın 2006'dan bu yana ABD askerlerini hedef alan 6,000 saldırı gerçekleştirdiği iddia ediliyor. 

IŞİD'in bitirilmesi yetmez

IŞİD'in yenilgiye uğratılmasının Irak'taki kabusun sona erdiği anlamın geldiği sanılmamalı. Zira Irak'ta barış ve huzur çok uzakta. ABD'li General Townsend de son zamanlarda, IŞİD sonrası tüm Iraklı tarafların ortak bir siyasi konsensusa varmaları gerekliliğine vurgu yaparak olası yeni tehlikelere dikkat çekmişti. 

ABD'nin eski savunma bakanı Ashton Carter, 2015'in başından bu yılın Ocak ayına kadar IŞİD karşıtı savaşa danışmalık yapan biri olarak, IŞİD'in ardından, sağlıklı bir siyasi ve ekonomik seferberliğin sonuca ulaşmaması halinde yeni bir kaos ve aşırıcılık döneminin başlayacağı uyarısını yapmıştı.

Irak, İran'ın gizli işgali altında 

2003'ten bu yana İran'ın gerek mali, askeri ve insan gücü ile Irak'ı işgal ediyor olmasının diğer bir önemli göstergesi de, İran'ın en karanlık adamı olarak bilinen ve devletin gizli yurt dışı operasyonlarından sorumlu Kasım Süleymani'nin Irak Hükümetine danışmalık yaptığının ortaya çıkması oldu. Süleymani, gizli operasyonları yönetmekle kalmıyor, İran'ın dış politikasının belirlenmesinde de önemli bir role sahip.

Birleşik bir İran'ın yeni bir Lübnan olmayacağının hiç bir garantisi yok. Bu durumda, de facto bölünmemiş ancak İran'ın arka bahçesi olarak güdümlü bir Irak'ın vatandaşlarına ne derece huzur ve barış getireceği sorusu ortada dururken, Sünni IŞİD'den sonra İran güdümlü Şii Heşdi Şabi örgütüne karşı da bir uluslararası koalisyon kurulmasın!