Av. Eren: Şenyaşar ailesi davasında gücünü iktidardan alanlar kollanıyor

Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren, Şenyaşar ailesinin üç üyesinin herkesin gözü önünde katledildiğini, ardından delillerin yok edilmeye çalışıldığını belirterek, “Bir şekilde bu dosyanın cezasızlık politikası ile örtülmek istendiğini, faillerin kollanılmak istendiğini anlayabiliyoruz. 4,5 yıldır hiçbir işlem yapılmamış olması bunu gösteriyor” dedi.

Av. Eren: Şenyaşar ailesi davasında gücünü iktidardan alanlar kollanıyor
video alıntı/Rudaw

14 Haziran 2018'de Urfa'nın Suruç ilçesinde esnaf Esved Şenyaşar ve oğlu Adil Şenyaşar’ın AK Parti Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın adamları tarafından hastanede öldürülmeleriyle ilgili davanın ilk duruşması bugün Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Davada 19 sanık "kasten öldürme" ve "kasten öldürmeye teşebbüs" suçlamalarıyla yargılanıyor.

Suruç'taki olayda Şenyaşar ailesinden Esved Şenyaşar, oğlu Celal Şenyaşar kendilerine ait iş yerinde öldürülmüştü. Bu nedenle Şenyaşar ailesi davası "iş yeri" ve "hastane" olarak ikiye ayrılmıştı.

Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava devam ederken gazetecilere konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Şenyaşar ailesinin Urfa Adliyesi önünde başlattıkları “Adalet Nöbeti” ile ülkede kamuoyunun gündemine geldiğini hatırlattı.

Eren, “Bugün müştekiler Emine Şanyaşar ve Ferit Şenyaşar Suruç Devlet Hastanesi’nde yaşadıklarını anlattıkları zaman gerçekten boğazımız düğümlendi. Yani bir devlet hastanesinde yüzlerce kolluk görevlisi ve özel güvenlik personelinin olduğu bir ortamda insanların nasıl tedavi için bulundukları bir yerde katledildiğini, katliamdan sonra delillerini nasıl yok ettiklerine şahit olduk” dedi.

Katliam anına ilişkin hastanenin bütün kayıtlarına el konulduğunu ve üstünün örtülmek istendiğini belirten Eren, şu ifadeleri kullandı:

“Aslında organize bir kötülük söz konusu. Bugün bir dava açıldı, sevindirici olan tarafı bugün artık bir yargılamanın yapılıyor olması. Bugün barolar olarak dava dosyasına müdahil olmak istedik. Ancak mahkeme baroların bu talebini reddetti. Ama biz yine de bu davada hakikat ve failler hak ettikleri cezayı alana kadar davayı takip etmeye devam edeceğiz. Bugün 2’si tutuklu 19 sanık yargılanıyor. Ama tutuklu olmayan sanıklar ve bu sanıklar dışında kişilerin de olduğunu biliyoruz. O gün Şanlıurfa Valisi ve Emniyet Müdürü de oradaydı, onların huzurunda bu olaylar cereyan etti. Gerçekten bu ülkede yaşam hakkına verilen değeri gösteriyor. Bunlar demokratik hukuk devletinde kabulü mümkün olmayan durumlardır.”

“Maalesef hazırlanan iddianameye göre toplum vicdanında adil bir karar çıkacağına inanmıyorum” diyen Eren, “Çıkan karar bizlerin vicdanında hakkaniyetli bir karar olarak gözükmeyecek. Çünkü iddianame eksik dedik. İhmali olan kamu görevlileri de olmalı dedik. Yani iş yerinde öldürme ve hastanedeki katliam dosyası birleştirilmeli. Bunların zincirleme bir şekilde yaşanan olaylar olduğunu söyledik” dedi.

Nahit Eren, soruşturma aşamasında delillerin toplanmadığını ve çok fazla ihmal olduğunu belirterek, “Gerçek failler ve azmettirenlerin ortaya çıkması gerekiyor. Çünkü onlarca silah kullanılmış herkesin elinde silahlar olduğu söyleniyor. Düşünün oksijen tüpleriyle bir devlet hastanesinde bir insan kafasına vurularak öldürülüyor. Bu dava ülkede insanların yaşam hakkı açısından, devletin pozitif yükümlülükleri açısından dikkatli bir şekilde takip edilmeli” diye konuştu.

“Emine Şenyaşar tek başına bu ülkede organize bir kötülüğe karşı mücadele verdi” diyen Eren, “Şenyaşar ailesi acısını anlatma adına çok önemli bir şey söyledi. Hala ölenlerin yasını tutmadıklarını söylediler. Yani failler hak ettikleri cezayı almadıkları sürece yas tutmayacaklarını söylediler. Bu çok anlamlıdır. Kürt toplumunda bunun anlamını biz çok iyi biliyoruz” ifadesini kullandı.

Eren, “Bir şekilde bu dosyanın cezasızlık politikası ile örtünmek istendiğini, faillerin kollanmak istendiğini anlayabiliyoruz. 4,5 yıldır hiçbir işlem yapılmamış olması bunu kanıtlıyor. İki kişi hastanede katlediliyor ama bugüne kadar bir iddianame yok ortada. Aslında biz 90'lı yıllarda kamu görevlilerinin işlediği suçlara karşı cezasızlık politikasına tanığız. Ama artık bir şekilde gücünü iktidardan alanlara yönelik bir cezasızlık politikası olduğunu görüyoruz. Maalesef bir şekilde birilerinin dava dosyası konusunda kollandığını çok açık bir şekilde söyleyebiliriz” dedi. /Rudaw