KDP’den Federal Mahkeme’nin Kürdistan Bölgesi hakkındaki kararlarına sert tepki!

KDP’den yapılan açıklamada, Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin anayasaya aykırı şekilde Kürdistan Bölgesi’nin yetki ve özelliklerini kısıtlamaya çalıştığı kaydedildi. Açıklamada, mahkemenin siyasi amaçlar için kullanılmaması gerektiğine vurgu yapıldı.

KDP’den Federal Mahkeme’nin Kürdistan Bölgesi hakkındaki kararlarına sert tepki!

Kürdistan Demokrat Partisi Siyasi Bürosu, Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesi’ni ilgilendiren kararları hakkında yazılı bir açıklama yaptı.

Mahkemenin 8 ay süren duruşmaların ardından 1992 tarihli Kürdistan Parlamento Seçim Yasası aleyhine açılan dava hakkında karar verdiğine işaret edilen açıklamada, bu kararın Kürdistan Bölgesi'nin anayasal haklarını, federalizm ilkelerini ve Irak Anayasası'nda yer alan kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal eder nitelikte olduğuna vurgu yapıldı.

Kürdistan halkının mahkemenin aldığı kararın adaletsizliğinin farkına varması için böyle bir açıklamanın gerekli görüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Sevgili Kürdistan halkı,

Kürdistan halkının son yüzyıl boyunca verdiği mücadelenin diktatörlüğü reddetmek ve birbirini takip eden Irak hükümetlerinin baskısına karşı ayaklanmak, uluslararası anlaşmalara göre özgürlüğüne ulaşmak, meşru siyasi ve demokratik haklarını gerçekleştirmek içindi. 1991 yılında Kürdistan halkı diktatörlüğe karşı ayaklanarak Irak Kürdistanı'nın geniş bir bölümü özgürleştirerek yasama, yürütme ve yargı yetkilerine sahip bir siyasi statü kurdu. Aynı yıl baharında Başkan Barzani, bölgedeki diğer siyasi güçlerin de içinde yer alacağı Kürdistan Parlamentosunun kurulması için özgürce seçim yapılması çağrısında bulundu. Bu süreç devrimci meşruluğun hukuki ve demokratik meşruiyete evirilmesine sahne olan bir süreç oldu. Ayrıca Kürdistan Parlamentosu, yeni bir Irak'ın inşası amacıyla bölgenin demokratik sistem içindeki ilişkilerinin niteliğini belirlemek için federalizmi temel olarak tanıdı.

Diktatörlük rejiminin 2003 yılında devrilmesi, Irak halkının özgürlük, demokrasi ve federal bir cumhuriyet kurma hedeflerine ulaşmak için gösterdiği fedakarlıkların ürünü olan 2005 Irak Anayasası'nın doğuşunun yolunu açtı. Yeni anayasa ülkedeki toplulukların haklarını ve onurunu korumak, onlara eşit davranmak amacıyla yönetimin her düzeyinde herkese aktif katılımın kapısını da açtı. Bu, Kürdistan Bölgesi halkına yeni bir Irak inşa etmek ve federal bir sistem kurmak için ulusal siyasi güçlerle birlikte çalışma güveni verdi. Toplulukların haklarının anayasaya yansıması tarihte benzeri görülmemiş bir şekilde anayasanın Irak halkının yaklaşık yüzde 80'inin onayını almasını sağladı.

Tüm bunlara rağmen göz ardı edilemeyecek bir gerçek var: Anayasa'nın madde ve hükümleri bazı federal kurumlar tarafından sürekli göz ardı ediliyor ve ihlal ediliyor. En tehlikelisi, Federal Yüksek Mahkeme'nin anayasa hükümlerinin uygulanmasını güvence altına almak, federal sistemi savunmak ve anayasanın egemenliğini, kuvvetler ayrılığını koruyarak onu pekiştirmek olan ana görevlerine aykırı hareket etmesidir. Birbirini takip eden mahkeme kararlarının kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ettiğini, dolayısıyla mahkemenin kendisini yasama ve yürütme organı konumuna yerleştirdiğini ve hatta anayasanın kendisine tanımadığı bazı yetkileri de kullandığını belirtmekte fayda var.

 Ayrıca Federal Yüksek Mahkeme son dönemde verdiği kararlarda bölgenin yetkilerini ve özelliklerini azaltma yoluna gitti, kurumlarını zayıflatmaya çalıştı ve federal yetkililerin Kürdistan Bölgesi’nin anayasal haklarını ihlal etmesine izin verdi. Anayasanın 117 ve 121. Maddeleri Kürdistan Bölgesi’nin yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin meşruiyetini tanıyor. Son olarak mahkemenin Kürdistan Parlamento Seçim Yasası'nın bazı madde ve hükümlerinin anayasaya aykırı olduğuna ilişkin kararı, mahkemenin yargının değil yasama organının işi olan yasayı değiştirme yetkisini kendisine verdiğini gösteriyor. Bu aynı zamanda Anayasa'nın 47. maddesinde yer alan kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.

(Kürdistan) Parlamentodaki sandalye sayısının azaltılması, topluluklara ait kota sandalyelerinin kaldırılması ve Federal Yüksek Mahkeme tarafından anayasal gerekçe olmaksızın bölgenin birden fazla seçim bölgesine bölünmesinin anayasanın temel ilkelerinin açık bir ihlali olarak değerlendirildiği açıktır. Kürdistan Parlamento Seçim Yasası 30 yılı aşkın bir süredir yürürlükte ve geçmişte beş dönem parlamento seçimleri bu yasa ile gerçekleştirildi ve Kürdistan Bölgesi’ni demokrasinin, tüm toplulukların ve farklı görüşlerin temsilinin temel taşı haline getirdi. Bu yasa Kürdistan Bölgesi'ni bölgesel ve uluslararası merkezlerde demokrasinin ve birlikte yaşamanın merkezi olarak gösterdi. Öte yandan mahkeme, hem tek bölgeli seçim sistemine ilişkin kararının arka planındaki 5. Madde'de yer alan tek bölgeli sistemin anayasaya aykırı olduğunu ispatlayamadı. Varsa eğer zayıf yönleri bunun çok bölgeli seçim sisteminde de görülmesi muhtemeldir. Tek bölgeli seçim sisteminin yetersizlikleri olsa da anayasaya aykırı olma noktasına gelmezler. Aynı sistemi biz Irak Parlamentosu seçimlerinde gördük. Yasalara göre önce tek bir seçim bölgesi halindeyken sonradan 18’e ve daha sonra 83 seçim bölgesine ayrıldı ve son olarak yine 18 seçim bölgesi şeklinde değiştirildi. Tüm bu değişikliklerin hiç birinde yapılanların anayasaya aykırı olduğu konusunda bir karar bulunmuyor. Federal Yüksek Mahkeme kendisini bölgesel yasama organının yerine koymadığı sürece, böyle bir konuda anayasanın kendisine bu yetkiyi vermediğine karar vermiştir. Meğerse Federal Yüksek Mahkeme kendisini Kürdistan Bölgesi’nin yasama organı yerine koymuştur ki böyle bir konuda anayasanın kendisine bu yetkiyi verdiğine karar kılmıştır. Aynı zamanda çok bölgeli seçim sistemin zayıflığı da küçük partilerin oylarını tam olarak temsil etmelerine izin vermemektedir ki bu, büyük partilerin çıkarına olsa da ulusal çıkarlara aykırıdır.

Öte yandan bölgedeki toplulukların kota sandalyelerinin kaldırılması, Federal Parlamento ve İl Meclisi Seçim Kanununun topluluklara sandalye tahsisine ilişkin hükümleriyle bağdaşmamaktadır. Ayrıca Parlamentoda tüm toplulukların temsilini vurgulayan ve tüm ulusların, Türkmen, Keldani, Süryani, Ermeni ve diğer tüm haklarının güvence altına alındığını vurgulayan Anayasa'nın 49/1 ve 125. maddelerine de aykırıdır.

 Sonuç olarak, Federal Yüksek Mahkemenin kararları federal ve bölgesel yetkililer arasındaki ilişkileri karmaşık hale getiriyor. Federal devletin ve demokratik sistemin dayandığı anayasal ilkeleri tehdit ederek Irak'ın merkezi sisteme doğru ilerlemesine ve federal demokratik sistemden uzaklaşmasına neden oluyor. Bu nedenle genel olarak yönetimdeki tüm ortakların, özel olarak ise Devleti Yönetme İttifakının anayasaya ve ittifakın kendi içerisindeki anlaşmasının hükümlerine uyma konusunda daha ciddi ve titiz bir şekilde çalışması gerekmektedir. Petrol ve Gaz Yasası ile Federal Konseyin kuruluşu hakkındaki yasanın hızlıca çıkarılması, özellikle, Federal Yüksek Mahkeme yasasının bu mahkemenin anayasal meşruiyeti meselesini (92. maddede öngörülen anayasal usullere uygun olarak çözecek şekilde) çıkarılması, mahkemenin bağımsızlığının güvence altına alınması ve anayasanın uygulanmasına yönelik hareket edilmesinin sağlanması gerekmektedir. Anayasa aynı zamanda Kürdistan Bölgesi ile Bağdat arasındaki sorunların çözümünde de temel olmalı, her şeyden önemlisi Federal Yüksek Mahkeme siyasi amaçlar için kullanılmamalıdır.”

Ne olmuştu?

Irak Federal Yüksek Mahkemesi, 21 Şubat’ta Kürdistan Parlamentosu Seçim Yasası ve Azınlık Kotası hakkındaki itirazları karara bağladı.

Mahkeme, daha önce tek seçim bölgesi olan Kürdistan Bölgesi’nin tamamının dört seçim bölgesine bölünmesine karar verdi, ayrıca kotalar için ayrılan sandalyelerin ise “anayasaya aykırı olduğuna” hükmetti.

Kararla birlikte Kürdistan Parlamentosundaki milletvekili sayısı 111'den 100'e düşürüldü.

Mahkeme ayrıca Kürdistan Bölgesi Bağımsız Referandum ve Seçim Komisyonu yerine Kürdistan’daki seçimlerin Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından yürütülmesine karar verdi.

1992’de kurulan 111 sandalyeli Kürdistan Parlamentosunda Türkmenlerin 5 ve Hristiyanların (Keldani-Süryanilere 5, Ermenilere 1) 6 olmak üzere, 11 kişilik kota hakkı bulunuyordu.