Pentagon'dan YPG ve Afrin açıklaması

Ahval’in, Pentagon Sözcüsü Eric Pahon’la gerçekleştirdiği özel röportajın ikinci bölümünde, geçen hafta ABD Savunma Sekreteri Vekili’nin Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’a yazdığı mektup hakkındaki düşünceleri ile, S-400 ve F-35 bağlamındaki yeni gelişmeler, YPG ve Afrin konusu görüşüldü.

Pentagon'dan YPG ve Afrin açıklaması

Ahval’in, Pentagon Sözcüsü Eric Pahon’la gerçekleştirdiği özel röportajın ikinci bölümünde, geçen hafta ABD Savunma Sekreteri Vekili’nin Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’a yazdığı mektup hakkındaki düşüncelerinin yanısıra, YPG ve Afrin konusu da görüşüldü.

Pahon, Türkiye ile gerginlik yaratan diğer konulara değinmeden önce mektupta yer alan talebin, yani Rus S-400 sistemleriyle ilgili anlaşmanın 31 Temmuz'a kadar iptal edilmesinin gerçekleşmemesi durumunda, Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasının olası etkilerini anlatıyor. 

Halk Koruma Birlikleri (YPG) hakkındaki yorumunuz nedir? 

Suriye'deki ortaklarımız, bazı Kürt güçlerini içeren DSG (Suriye Demokratik Güçleri). Bakın, bu durumu elimizden geldiğince çözmek için Türkiye ile birlikte çalışıyoruz. Bu bölgede IŞİD'i mağlup etmeye odaklanmaya devam etmemiz gerekiyor, ancak hala açık ve mevcut bir tehdit olduklarını da görmek zorundayız. Türkiye'nin kaygılarını hafifletmek için çaba harcıyoruz. Bölgedeki bazı güçlerle çalışmamızdan Türkiye’nin memnuniyetsizlik duyduğunu biliyoruz. 

Şimdi ilişkilerimizi korumak için, Türkiye ile çok sık konuşuyoruz. Türkiye halen en yakın müttefiklerimizden biri. 

Bu binada (Pentagon binası) Türkiye ile olağanüstü derecede günlük iletişim kuruluyor. En son 2016'da yaşanan darbe girişiminden sonra ilişkilerimizde büyük bir kriz yaşanmıştı ve bazıları o zaman yaptıkları gibi bunun Türkiye-ABD ilişkilerinin sonu olup olmadığını soruyorlar. Her iki taraftan da cevap kesin bir "Hayır" idi. Tüm ortaklarımız arasında, Türkiye ile en güçlü askeri ilişkilerden birine sahibiz. 

Türkiye'nin şu anki Afrin harekâtına ilişkin herhangi bir çekinceniz var mı? 

BM Güvenlik Konseyi 2254 No’lu Kararı uyarınca BM liderliğindeki Cenevre Barış Süreci’ni destekliyoruz. İstikrarlı bir Suriye, Türkiye için de iyi olacaktır. Ama bunu nasıl işler hâle getirebiliriz? Rus ve İran müdahalesiyle olmayacağı kesin. Rusya, Suriye’yi askeri taktikleri ve silahları için deneme alanı olarak kullanıyor. İran istikrar karşıtı bir faktör olarak çalışmaya devam ediyor. Cevap, çözüm olarak Cenevre sürecidir. Ancak Türkiye, Astana anlaşması aracılığıyla Rusya ve İran ile işbirliği yapıyor. Bu anlaşma şu ana kadar olumlu bir sonuç vermedi. Büyükelçi (James) Jeffrey bu konuda çalışıyor. 

Mektubun içeriği 6 Haziran'da basında yer aldı ve siz de ertesi gün metni Ahval’e gönderdiniz. Konuyla ilgili bir hafta süren sessizlikten sonra Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, perşembe günü ABD yetkililerini mektubu sızdırarak “Türkiye'ye baskı yapmaya çalışmakla” suçladı. Kalın için herhangi bir cevabınız var mı? 

Bu mektubun basına ulaşması kesinlikle niyetimiz değildi. Diplomatik yazışmalarımızı doğal olarak gizli tutarız. Bununla birlikte, ilk haber yayımlandıktan sonra, mesajımızın bağlam dışına çıkmasını önlemek adına uygun arka planı sağlamak için hızlı davrandık. 

Bu mektup, Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması için son bir tarih verdi. Sizce Türk ordusu; İsrail, Yunanistan veya Polonya gibi bazı bölgesel komşular bu son teknoloji uçaklara ulaşabilecekken, kendilerinin bundan mahrum kalacak olmasından rahatsız mıdır? 

Bahsettiğiniz gibi, Polonya 32 adet F35-A savaş uçağı satın alma niyetini açıkladı. Harika bir platform ve müttefiklerimizin giderek daha çoğu o platformdaki değeri açıkça görüyor. Türk meslektaşlarımız, şüphesiz bu S-400 sorunuyla ilgili hayal kırıklıklarını dile getirdiler. Elbette bu hikâyenin basındaki gelişimini takip ettik. Türkiye, F-35 programına önemli yatırımlar yaptı, parçaların bir kısmı Türkiye tarafından üretiliyor, bu programla derin bağlar kurulmuş durumda. Bunu akılda tutmak gerekiyor.

Bu yüzden, evet, kesinlikle komşuları, müttefikleri ve bazen de rakiplerinin bu ileri teknolojiye sahip olurken kendilerinin (Türk Silahlı Kuvvetlerinin) sahip olmayacak olmasını düşünmeleri acı verici bir şey. Tüm bunlar, Türkiye'nin gitmek için seçtiği yolda göz önünde bulundurulması gereken şeyler.

S-400 anlaşmasının uzun vadede iyi bir strateji olmadığını görmek için en iyi sebep bu. Uzun vadeli etkilerin ve sonuçların ne olacağına bakılıyor mu diye sorgulamak gerekiyor. Biz Türkiye’nin uzun vadeli ortağı olmak istiyoruz. 

Bölgedeki son 10 yıldaki ortaklıkların tarihçelerine bakarsanız, en iyi haliyle söylersek Rusya’nın ortaklıkları "geçici ve olay bazlı" olarak adlandırılabilir. 

S-400'ün Doğu Akdeniz bölgesinde, Türkiye'nin güneyinde veya güneybatısında konuşlandırılacağına dair son haberler var. Bu ABD için bir meydan okuma olur mu? 

Müttefik olarak ve ortak olarak çalışmaya devam ettiğimiz sürece, bir zorluktan bahsetmeyebiliriz. Kendi üslerimize yakın bir yerde Rus hava savunma sistemlerinin kurulduğunu görmek istemiyoruz. Ancak, Doğu Akdeniz'de zaten yoğun bir Rus varlığı olduğunu biliyoruz. F-35’ler için ortak konum (S-400 ile aynı coğrafi alanda birlikte) sorununu aşmak, bu aşamada daha büyük bir zorluk. 

Türkiye zaten F-35’e 1 milyar doların üzerinde yatırım yaptı ve Erdoğan bu konuda konuşmaya devam ediyor. Bu paraya ne olacak? Geri ödeme mümkün mü? 

Bu, liderlerimizin gelecekte ele alacağı bir tartışma. Şimdilik, Türkiye’yi F-35 programından çıkarmak ve F-35’in uzun vadeli emniyetini ve güvenliğini korumak için gerekli yavaş, ölçülmüş adımları atıyoruz. Ancak bahsettiğiniz konular, benim bildiğim kadarıyla henüz tam olarak çözülemedi. 

Zaman limiti çok kısa… 

Son teslim tarihini 31 Temmuz olarak verdik, ancak Türkiye S-400'ü daha erken yerleştirirse, programdan çıkarma prosedürünü hızlandıracağız. Bu, gerçekten de Türkiye'nin seçimine bağlı. 

Yani, S-400 sorununun bunu bozacağını düşünmüyor musunuz? 

ABD-Türkiye askeri ilişkisinin şu ana kadar model bir ilişki olduğunu biliyorsunuz ve bu devam edecek. Bakan Akar’ın, Bakan Yardımcısı Shanahan'a, bu ilişkinin onun için ne kadar önemli olduğunu ifade ettiğini düşünüyorum, Sekreter Shanahan de kendisi için de durumun aynı olduğunu ifade etti ve (James) Mattis de Bakan Yardımcısı iken, aynı tonda konuşuyordu. 

Bunların hiçbirinin değişeceğini sanmıyorum. Çok derin ve çok uzun süredir devam eden bir şeyden bahsediyoruz. 70 yıllık bir evlilik, kısa süreli bir dövüş yüzünden bozulmaz. Yeterince uzun süre evli olan herkes bunu bilir. Büyük ilişkilerde durum böyledir, bunu hatırlamamız gerek. 

Darbe nedeniyle oluşan kimi uçurum ve sorunların iyileştiğini düşünüyor musunuz? 

Bunun, Türkiye için devam eden bir endişe konusu olduğu muhakkak, şüphesiz bazı endişeler bizim de kulağımıza geldi. Darbe teşebbüsünün Türklerin Batı teknolojisi ile ilgili korkuları ile oynadığı kamuya açık bir şekilde irdelendi. ABD, bu eylemlerde yer aldığını kesin olarak reddettiği gibi Türk müttefiklerini desteklemeye de devam etmektedir. 

Türkiye'yi hâlâ destekliyoruz, hâlâ işbirliği içindeyiz. Bu ortaklığa devam etmek istiyoruz ve Türkiye'nin herhangi bir endişesini dinlemeye açığız. Ve bu ilişkiye devam etmek ve bu sorunları çözmek için elimizden geleni yapıyoruz. Çok fazla sorun var ve darbe girişimi de bunlardan biri. 

Önceki CENTCOM komutanı General Votel, Türkiye'deki mevkidaşlarının çoğunun darbeden sonra kovulduğunu belirtti. Ancak Türk hükümeti bunların Gülenci ve darbeci olduklarını söyledi. Herhangi bir noktada, Gülencilerin Türk ordusunda etkisi konusunda endişeli miydiniz? Türkiye, adı geçen dini grubu darbenin ana aktörü olarak suçladı. 

Bilmiyorum. O zaman görevde değildim. Buradaki işime darbe haftasında başladım. Bu yüzden, o konu ile ilgili tartışmaların ve önceki tartışmaların bir parçası değildim. 

Bu arada Türk pilotlarının eğitimini çoktan durdurdunuz? Bu bir güven meselesi mi? 

Hayır, durum hiç de öyle değil. Bu kararlar yerel komutanlar tarafından alınır. Yerel komutan genel duruma ve bu pilotlar üzerindeki duygusal etkilere baktı ve güvenlik kaygılarıyla nedeniyle eğitimleri askıya aldı. 

Ne zaman eski durumuna getirileceğinden emin değilim. Bakanlık, yerel komutanın kararının geri alınması yönünde bir emir vermedi. Yerel komutanın görevi bu pilotların hayatta ve güvende olmalarını sağlamak. Bence, kariyerinin aniden değişebileceğini fark ederek travmatik, duygusal bir deneyim geçirebilecek bir Amerikan pilotu için de benzer bir karar verilirdi. Yaşam planlarının değişmesi elbette önemli bir olaydır. Pilotların uçaklara geri dönüp dönemeyeceğini belirleyeceklerdir.