AK Parti’nin, İstanbul’daki üç seçeneği

Ahval'de "İmamoğlu depremiyle sarsılan AKP’nin, İstanbul’da üç seçeneği" başlığıyla bir yazı kaleme alan Zülfikar Doğan, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri'ni CHP'ye kaptırmasının AK Parti'de yarattığı derin travmayı atlatmaya çalıştığı, özellikle İstanbul'u Binali Yıldırım'a geri kazandırmak için tüm baskı araçlarını kullanacağını dile getirdi.

AK Parti’nin, İstanbul’daki üç seçeneği

Ahval'de "İmamoğlu depremiyle sarsılan AKP’nin, İstanbul’da üç seçeneği" başlığıyla bir yazı kaleme alan Zülfikar Doğan, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri'ni CHP'ye kaptırmasının AK Parti'de yarattığı derin travmayı atlatmaya çalıştığı, özellikle İstanbul'u Binali Yıldırım'a geri kazandırmak için tüm baskı araçlarını kullanacağını dile getirdi.

Zülfikar Doğan'ın yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

YSK’nın 1 Nisan’da açıkladığı resmi olmayan sonuçlara göre, seçimin galibi İmamoğlu rakibi AK Parti'li Binali Yıldırım'a 26 bin oy fark atınca Erdoğan ve AKP’de kaybetmenin depremi artçı sarsıntılarla yaşanmaya başladı. 

İmamoğlu’nun pozitif kampanya söylemi, birleştirici ılımlı üslubu, sıcak ve güler yüzlü yaklaşımı etkili olurken, muhalefet partilerinin yanı sıra, iktidar ittifakı seçmenlerinin de bir bölümünün ilçe seçiminde AKP’ye oy verirken, Büyükşehir seçiminde Ekrem İmamoğlu’na oy verdiği ortaya çıktı. Tabii buna 1 milyon 300 bine yaklaşan Kürt seçmenin neredeyse blok şekilde CHP adayı İmamoğlu’na verdiği oyları da ilave etmek gerek.

AKP’nin 318 bin 222 geçersiz oy sayısını gündeme getirerek başlattığı itiraz süreci, önce bazı ilçe seçim kurullarında kabul, bazılarında reddedilirken, daha sonra İstanbul İl Seçim Kurulu tüm ilçelerdeki, yeniden sayım işlemlerini durdurdu. Bu kez YSK devreye girdi ve il seçim kurulunun sayımı durdurma kararını iptal etti. 

İktidar medyası sayımı durdurma kararı veren İstanbul il seçim kurulu başkanı yargıç Müberra Gürdal’ın eşi savcı Mehmet Gürdal’ın FETÖ’den tutuklandığı ve meslekten ihraç edildiğini manşetlerine taşıdı. Gürdal ise yaptığı açıklamada haberlerin tümüyle yalan ve asılsız olduğunu eşinin 2002 yılında savcılıktan emekliye ayrıldığını asılsız haberleri yayan medya kuruluşlarına karşı yasal işlem başlatacağını  duyurdu.

Seçim kurullarındaki yargıçlar üzerinde artan iktidar baskısı sonunda, İstanbul il seçim kurulu 4 Nisan akşamı, İstanbul’da tüm ilçelerdeki (39 ilçe) geçersiz oyların sayımı yönünde yeni bir karar verdi. Bu kararın anlamı 31 bin sandıkta kullanılan oyların yeniden sayılması.  

İstanbul’u kaybetme korkusu, AKP’yi içeriden de sarsıyor. Siyasi kulislerde İmamoğlu’nun kazandığının onaylanması durumunda sarsıntının şiddetli depreme dönüşeceği dile getirilirken, bu depremin baş aktörleri olarak da Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ve çekişme içinde olduğu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun isimleri öne çıkıyor.

Ahmet Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlıktan tasfiyesinde etkili olan Albayrak organizasyonundaki Pelikan Grubu’nun, seçim sonrası yeniden boy göstermeye başlaması, AKP içinde “Ak saçlılar” olarak adlandırılan, kurucu kadroların, kıdemli partililer ve siyasetçilerin tasfiye sürecinin hızlanacağı şeklinde yorumlanıyor.  

AKP tüm kozlarını sahaya sürdü

YSK’nın nihai seçim sonuçlarını ilan edeceği 13 Nisan öncesinde, tüm kozlarını sahaya sürerek seçim kurullarındaki yargıçlar ve YSK’daki yüksek yargıçlar üzerinde baskısını artıran AKP’nin hedefinin, İstanbul seçimini iptal ettirerek, İmamoğlu’nun yolunu kesmek, bu yolla AKP içindeki fırtınanın şiddetini düşürmek olduğunu öngörebiliriz.

YSK’nın İstanbul seçiminin iptali ve 2 Haziran’da yenilenmesi yönünde alacağı bir karar, içeride ve dışarıda gerilimleri en üst düzeye çıkartacağı gibi, siyasi ve ekonomik faturası iktidar açısından çok ağır olacaktır. CHP’liler iptale ihtimal vermemekle birlikte böyle bir şey olursa, İmamoğlu’nun bu kez yüzde 70’lere varan bir oyla seçimi kazanacağını, İstanbul’da muhalefete geçecek ilçe sayısının ise 14’ten en az 21-22’ye çıkacağını savunuyor.    

Buna karşılık, yeniden sayımlar sonrasında fark azalsa da İmamoğlu’nun bu satırların yazıldığı dakikalarda 18 bin 871 oyla önde olması, sandıkta galibin değişmeyeceği ihtimalinin sürdüğünü işaret ediyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Bir oy farkla bile olsa kim kazanırsa kazansın, seçimin galibi odur” sözleri anımsandığında, Ekrem İmamoğlu biraz geç de olsa koltuğun sahibi olacak gibi görünüyor.  

Her iki ihtimalde de (seçimin YSK tarafından iptali ya da İmamoğlu’nun kazandığının resmi olarak tescil edilmesi) en büyük kaybeden, ekonomik ve siyasi açıdan hasar görmesi kaçınılmaz olan, AKP ve Erdoğan olacak.

O nedenle AKP stratejisini, seçim kurulları ve YSK üzerinde geçersiz oyların yeniden sayımı baskısıyla, en hasarsız yol olan “Binali Yıldırım’ı yeniden sayımla öne geçirme” üzerine kurgulamış durumda.

Bu yüzden YSK’nın 2014’teki yerel seçim de dahil olmak üzere, daha önceki seçimlerde “geçersiz oyların yeniden sayılması” yönündeki talepleri reddederek oluşturduğu içtihadını, bu kez AKP’nin başvurusu üzerine değiştirmesi ve yeniden sayıma karar vermesi  dikkat çekici. AKP adayı Binali Yıldırım’ın son birkaç günden bu yana sık sık İçişleri ve Adalet Bakanlarıyla toplantılar gerçekleştirmesi, bu konudaki sorulara  “Bakanlarla görüşmek yasak mı?” yanıtını vermesi bu açıdan anlamlı.

CHP ve diğer muhalefet partilerinin sandık görevlileri, milletvekilleri de bu senaryonun farkındalar ve olası bir oyunu boşa çıkartmak için tüm sandıklarda,  tüm kurullarda, kesintisiz nöbet gerçekleştiriyorlar. Sayımın yapıldığı ve oy çuvallarının tutulduğu yerleri hiç uyumaksızın terk etmiyorlar.

Nitekim İmamoğlu’nun 4 Nisan’daki açıklamasında, belediye çalışanlarına, yöneticilerine yönelik şu sözleri, AKP’nin panik ve kaygısının nedenini de açığa çıkartıyor:

“Siz İstanbul'a hizmet edeceksiniz, adama, vakıflara, cemaatlere hizmet etmeyeceksiniz. İstanbul'a hizmet dönemi başlıyor.”

İBB’nin gerek taşınmazlarının bedelsiz tahsis edildiği, bağışlarla, parasal desteklerle büyük katkı verdiği, organizasyonlarına oluk oluk belediye kaynaklarının akıtıldığı vakıfların başında, Erdoğan’a ve ailesine yakın, bazılarında doğrudan çocuklarının kurduğu ve yönetiminde olduğu, Ensar Vakfı, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Türkiye Gençlik Eğitim Vakfı (TÜRGEV), Okçular Vakfı, Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) vb. geliyor. 

Bunun yanı sıra, İsmailağa, İskenderpaşa, Menzil ve daha bir çok cemaat ve tarikatın ticari işletmeleri, vakıfları, yurtları, kursları, yatılı evleri vs. İBB ve diğer AKP’li belediyelerden besleniyordu. İBB’nin AKP yönetimleri döneminde iktidara yakın vakıflara, cemaat-tarikat vakıflarına aktardığı kaynakların tutarı 1 milyar TL’ye ulaşıyor.

İBB’ye ait, deniz ulaşımı, doğal gaz dağıtımı, otopark işletmeciliği, havaalanlarına ulaşım gibi çok farklı alanlarda faaliyet gösteren 30 dolayındaki şirkette binlerce kişi istihdam ediliyor.  Gerek İBB’nin gerekse bağlı kuruluşlarının açtıkları ihaleler iktidara yakın iş insanlarının, şirketlerin, müteahhitlerin en büyük iş alanı, gelir kaynağı.

20 milyar TL’nin üzerindeki 2019 bütçesi, pek çok bakanlığın bütçesinden daha büyük olan İBB’nin kaybedilmesi ve İmamoğlu’nun başkanlık koltuğuna oturması, İstanbul’da ve giderek dalga dalga kaybedilen diğer büyükşehir belediyelerinde iktidara akıtılan nemayı bitirecek. Ekonomik güç kaybı AKP içindeki çatlağı ve kavgayı büyütecek, çözülmeyi hızlandıracak.

O nedenle iktidar, devlet, yargı, medya üzerindeki tüm gücünü Ekrem İmamoğlu’na karşı seferber etmiş durumda.