Eski MİT yöneticisi: Apo’yu öldüremedik ama...

Eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür, "İşkence yaptım, pişmanlık duymam. Başka türlü konuşma imkânı yoksa işkence olabilir, çünkü çok inatçı tipler var. Şimdi ölümler var." diye konuştu

Eski MİT yöneticisi: Apo’yu öldüremedik ama...
T24'ten Gökçer Tahincioğlu, Eski Milli İstihbaharat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Başkanı yapmış olan Mehmet Eymür ile söyleşisinin ikinci bölümünü bugün (5 Kasım) yayımladı.
 
Tahincioğlu bu bölümde, Eymür'ün 1970'lerden bu yana katıldığı operasyonlar ve tartışmaların odağında yer aldığı olaylara yer verdi. 
 
"Başka türlü konuşma imkanı yoksa işkence olabilir, çünkü çok inatçı tipler var!" diyen Eymür'ün MİT'te yapılan işkencelerden ve kendisinin de işkence yaptığından söz ettiği söyleşiden öne çıkanlar şöyle:
 
Babalar operasyonu
 
"Genelkurmay istedi o zaman Dündar Kılıç'ın alınmasını. Özellikle istemişlerdi. Bilmiyorum nedenini ama biz o yüzden yaptık. Bazı paşalarla da ilişkisi vardı, ondan tahmin ediyorum. (Pişmanlık) duymam, çünkü aşırı bir şey yapmadık. Daha çok taktikleri kullanmak istedim. Bizim hanım arkadaşları bağırtırdık. 'Kızını aldık' derdik sonra suçluya. Bağıran bizim arkadaşımız. 'Konuşacaksan konuş sıkıntıya girecekler yoksa' derdik mesela. Tiyatro yapardık biraz. Bizim meslekler akıl mesleği. Aklın varsa formüller buluyorsun. İlla işkence yapmak şart değil. Mühim olan konuşturabilmek."
 
Abdullah Öcalan'a yönelik operasyonlar
 
"Maşallah her yerden engel aldık. Bugün cezaevinde olan Çevik Bir. O zaman istihbaratın başında. 1 ton patlayıcı aldık. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde yazı çıktı, 'MİT patlayıcıyı ne yapacak' diye. Cumhurbaşkanından, siyasilerden izin aldık. MİT Müsteşarı bile yapamaz izin almadan. İzin almadan nasıl yapacağız. Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı okeylemişti zaten. Takdim yapmıştık. Elimizdeki bilgileri bildirmiştik. Güzel bir takdimdi. Çalışmalardan bahsettik. Tamam dediler. Devam ettik. Yeşil vardı. Bir de asker şahıslar vardı. Oraya yolladığımız resmi görevliler vardı gizlice giren. Esasen başarısız da denilemez. Apo'yu öldüremedik ama öyle büyük bir patlama yaptık ki Suriye ürktü. O zamanki Kara Kuvvetleri Komutanı'nın bir beyanı oldu. O konuşmadan sonra Suriye'den çıkarttılar. Yani ön ayak oldu. Bir başarıdır. Korkuttu çünkü Suriye'yi. 17 metre çukur açılmış patlamanın olduğu yerde."
 
Kızıldere ve Ulaş Bardakçı'nın öldürülmesi
 
"Bu operasyonlarda vardım. Yargısız infaz yoktu, ben de ölebilirdim. Milim kaldı ölmeme... Bardakçı'nın kaldığı eve gittik. Kolejli bir kızın eviydi. Bina sahibi Mahmut Dikler'di. Siyasi şubenin başıydı Dikler. Evde girdik arama yaptık. Peruk buldum ben bir odada, yatak odasında. Aldım peruğu evin kiracısı olan Lale Arıkdal'a gittim, bu peruk kimin dedim. O arkadaşımın dedi. O arada bir kıyamet koptu. Benim girdiğim odaya giren polis memuru, fermuarlı dolabı açıyor. Ben de bakabilirdim orada, bakmadım. Kıza sormam beni kurtardı. Polis memuru yaralandı. Ağır yaralandı. Karnından yedi. O da ateş ediyor, dolap yıkılıyor. Ulaş Bardakçı böyle öldü. Dışarıdan da ateş açtılar bizimkiler. 'Biz varız içeride' dedik. Hayatta kalmamız tesadüf. Kızıldere'de de yok yargısız infaz. Biz bir kere çok ikna etmeye çalıştık. Sonra keskin nişancı vuruyor Mahir Çayan'ı, öyle başlıyor. Damdayken vuruyor."