Lavrov: En büyük risk Suriye’nin bölünmesi

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kürtlere atıfta bulunarak, Washington’un Suriye’de “ayrılıkçı eğilimleri” teşvik eden politikalarını sürdürmesi halinde bunun “Suriye’yi bölme riskine” karşı uyardı.

Lavrov: En büyük risk Suriye’nin bölünmesi
Lavrov, dün Valday Uluslararası Tartışma Kulübü Ortadoğu Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Suriye’ye uygulanan güçlü yaptırım ve baskı politikasının Şam’ı siyasi meselelerde esneklik göstermeye sevk etmeyeceğine işaret ederek, Batı’nın Suriye meselesinde ‘çifte standart’ uyguladığını dile getirdi.
 
ABD’nin hamlelerine odaklanmakla birlikte konferanstaki konuşmasının önemli kısmını Suriye meselesine ayıran Lavrov, ABD’nin henüz Suriye meselesiyle ilgilenecek bir ekip kurmadığını ve bu krize ilişkin nihai bir stratejik vizyon belirlemediğini kabul etmesine rağmen Washington’a sert eleştiriler yöneltti.
 
Rus Bakan, Suriye’nin şu an karşı karşıya olduğu en belirgin riskle ilgili soruya, “Mevcut durumun en büyük riskleri, Suriye Devleti’nin parçalanması konusundaki ciddi olasılıktır. (Washington) ayrılıkçı eğilimleri teşvik etme politikalarını sürdürüyor ve Doğu Fırat bölgesindeki özel projesine harcamak üzere Suriye’nin zenginliklerini yağmalamaya çalışıyor” dedi.
 
Lavrov, şunları kaydetti:
 
“Kürt bileşeni, Eski Başkan Donald Trump’ın ABD güçlerini Suriye’den çekme niyetini ilan etmesinin ardından Moskova ile temaslar kurdu. Kürt yönetimi Moskova’dan Şam ile iletişim kanallarını yeniden açmasını talep etti. Moskova bu yönde çaba gösterdi. Fakat Kürtler, Trump’ın çekilme kararından vazgeçmesinin ardından pozisyonlarından geri adım attılar. (Kürtleri) karşıladık ve onlara birçok fikir sunduk. Bununla birlikte fikirleri empoze etmediğimizi vurguladık. Fakat sorun, onların (Kürtlerin) her hamlelerini Amerika ile ilişkilendirmeleridir. Washington herhangi bir ilerleme kaydedilmesini istemiyor ve Şam ile (Kürtlerin) diyaloğunu engelliyor.”
 
Lavrov, geniş çaplı çatışmaların gerçekleşmesine ihtimal vermediğini belirterek, krizin halihazırda “dondurulmuş bir vaziyette” olduğunu söyledi.
 
Suriye Anayasa Komitesi çalışmalarına da değinen Lavrov, özellikle Komite’nin bir sonraki turunu “önceki turların tamamından ayıracak yeni bir unsur” içermesi gerektiği noktasında anlaşmaya varılması sayesinde önümüzdeki diyalog turunda önemli bir ilerlemeye şahit olabilecekleri yönündeki kanaatini dile getirdi.
 
Bakan Lavrov, Rusya’nın, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ve Suriye hükümeti ile muhaliflerin temsilcileri ile yürüttüğü temaslar aracılığıyla tarafları birbirine yaklaştırmaya çalıştığını belirtti.
 
Lavrov, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
 
“Ramazan ayından önce yapılması kararlaştırılan ve halen zamanında yapılabilmesini umduğumuz Suriye Anayasa Komitesi’nin bir sonraki toplantısının yeni bir nitelikte olması bekleniyor. Çünkü hükümet ve muhalefet heyetlerinin başkanlarının doğrudan görüşme yapması konusunda ilk kez anlaşmaya varıldı. Pedersen, Rusya’nın varılmasına destek verdiği bu anlaşmayı memnuniyetle karşıladı. Umarız gerçekleşir. Suriyeli tarafların, bakış açılarını yakınlaştırmak ve önlerindeki görevler üzerinde sakince çalışmak için uygun zamana ihtiyaçları var. İlerlemek için tam bir fırsata ve yeterli süreye sahip olunmalıdır. Yıllardır Suriye toprakları üzerinde derin hendekler kazdım. Dolayısıyla Suriyeliler kendi aralarında anlaşmaya varmalılar.”
 
Devlet başkanlığı seçimleri Anayasa reformunu toprağa gömer mi?
 
Konferanstaki bir katılımcı, Suriye’de gelecek devlet başkanlığı seçimleriyle ilgili “Anayasa reformu tamamlanmadan seçimlerin yapılması 2254 sayılı kararın toprağa gömülmesi anlamına gelmez mi?” sorusunu yöneltti. Rus Bakan bu soruya, 2254 sayılı kararın seçim meselesi ile Suriye için yeni bir anayasa hazırlanması arasında ilişki kurmadığı yanıtını verdi ve ekledi: “Rusya’nın BM Temsilcisi ile yaptığı istişareler, Pedersen’in, Anayasa Komitesinin çalışmalarının yapay zaman çizelgeleri ile bağlantılı olmaması gerektiğine dair net bir anlayışa sahip olduğunu gösterdi”. Lavrov ayrıca anayasa reformu konusundaki müzakereleri ileriye taşıma noktasında Rusya, Türkiye ve İran’ın Astana Süreci çerçevesinde gösterdiği çabaları olmasaydı 2254 sayılı kararın uygulanmasının dondurulmuş vaziyette olacağını hatırlattı.
 
Batı’nın Şam’a yönelik baskılarını sürdürmesini şiddetle eleştiren Lavrov, Ceaser Yasası, yaptırım listeleri ve diğer kısıtlamaların Şam üzerindeki baskıyı artırmayı ve Suriye halkını hükümetine karşı isyana zorlamayı amaçladığını belirterek, “Batı’nın bu politikaları sürdürmeye devam ederken Şam’dan Cenevre toplantılarına katılmada esneklik göstermesini istemesine şaşırıyorum. Bu mümkün değil” dedi.
 
Rus Bakan, “Brüksel’deki son bağış konferansında yaşananlar uluslararası hukuka açıkça ihlal teşkil ediyor ve BM’nin karşı karşıya olduğu büyük bir sorunu daha da derinleştiriyor. ABD geçen yıl Şam’da düzenlenen Mülteciler Konferansı’nı başarısızlığa uğratmak için çalıştı ve tarafların konferansa katılmasını engellemek için baskı uyguladı. BM, ABD’nin baskıları sebebiyle sadece gözlemci sıfatıyla katıldı. Aynı zamanda sığınma bölgeleri ve Suriye hükümetinin kontrolü dışındaki mültecileri desteklemek için şu anda konferans düzenliyorlar. Bir ülkedeki mültecilerle ilgili o ülkenin meşru hükümetinin katılmadığı uluslararası bir toplantı yapılmasını anlamıyoruz. Bu durum kabaca uluslararası hukuka aykırıdır” ifadelerini kullandı.
 
Suriye’deki ABD varlığına yönelik eleştirilerini yineleyen Lavrov, ABD’lilerin DEAŞ’ın bazı bölgelerde yeniden faaliyete geçeceği uyarısı aracılığıyla “sonsuza kadar kalacaklarını” ve “İdlib’in de aralarında bulunda başka bölgelerde terörist grupları destek ve teşvik verirken tam bir çifte standart” uygulayacaklarını ilan ettiklerini söyledi.
 
Bakan Lavrov, DEAŞ’ın, ABD’nin Irak’taki yöneticisi Paul Bremer’in Baas Partisi’ni ve devlet kurumlarını lağvetmesi gibi ABD’nin Irak’ta izlediği politikaların doğrudan sonucu olarak ortaya çıktığını ifade etti.
 
Lavrov, “Washington, Suriye’de çözüm için her türlü alanları engellemede büyük ölçüde DEAŞ’ın varlığını kullandı ve halen en temel görevin bu ülkedeki rejimi değiştirmek olduğunu düşünüyor. Moskova’yı en çok endişelendiren, Washington’un kapalı kapılar ardında bazı teröristlerle anlaşmaya varma girişimleridir” diye konuştu.

 

Şarkul Avsat