'Öcalan için bütün düyada bir kampanya başladı'

HDP PM üyesi Celalettin Can, PKK lideri Öcalan’ın cezaevlerinde başlatılan açlık grevinden haberdar olmadığını varsaydıklarını belirterek, “tecritin kaldırılması” için HDP’nin de bir çalışma içerisinde olduğunu söyledi.

'Öcalan için bütün düyada bir kampanya başladı'

Türkiye’deki cezaevlerindeki yaklaşık 400 mahkum, 1999’dan beri İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki “tecridin” kaldırılması amacıyla 27 Kasım’dan beri süresiz dönüşümlü açlık grevine başladı.

78'liler Girişimi Sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Celalettin Can, bu eyleme ve HDP’nin çağrılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 20 yıldan fazla bir süredir tutuklu bulunduğunu anlatan Can, “Bu 20 yıllık süreç gerçek bir tecirtle geçti. Bu tecrit herhangi bir cezaevindeki gibi bir tecrit değil, kapsamlı bir tecrittir. Bir defa Ceza İnfaz Yasası’nda sürekli tecrit diye bir yasa veya yönetmelik yok. Geçici tecrit cezaları veya disiplin cezaları verilir ama tekrar yerine döner. Ceza İnfaz Yasası’nda sürekli bir tecrit olmadığı halde Öcalan sürekli tecrit halindeydi. Bazen arada bir yumuşama dönemleri oldu, avukatları ile veya aile ile görüşmüş olsa bile sürekli bir tecrit yaşadı. Dolayısıyla Abdullah Öcalan yasadışı bir şekilde sürekli tecrit altında ve Türk devlet sistemi bu konuda kendi yasalarına uymuyor” dedi.

Tecrit cezası almış olsa bile bir tutuklunun mektuplaşma, haberleşme, avukatlarıyla görüşme gibi haklarından muaf tutulamayacağını belirten Can, “Tecrit altında olsa bile bu görüşmeler sürer. Bu konuda da Öcalan ciddi bir yasak altında. Sürekli bir yasak altında. Bu kanuna aykırı bir durum. Türk devlet sistemi özel bir hukuk uygulamış oluyor. Halbuki Anayasa’ya göre kanun önünde herkes eşittir. Bu durumda anlaşılıyor ki Abdullah Öcalan eşit değil ve kendisine karşı özel bir uygulama sözkonusu” diye konuştu.

Can, “Daha önce de açlık grevleri olmuştu. Kürdistan’dan, Türkiye’den şeyhler, sanayi ve ticaret odası başkanları, alevi büyükleri, geniş toplumsal kesimler Leyla Güven vesilesi ile araya girmişlerdi, mektuplar gönderilmişti, sonuçta bir nevi koşulların yumuşatılabileceğine dair bir eğilim ortaya çıkmıştı. Ve sayın Öcalan da ısrar etmedi bunda, çünkü 200 gün sürdü. Ama daha sonra anlaşıldı ki bu konuda bir samimiyet yok” ifadelerini kullandı.

Cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerinin ne HDP ne de Öcalan’ın çağrısı ile olmadığını dile getiren Celalettin Can, “Tutsakların kendileri teciritin kaldırılması isteği ile başladı. Ama tutsakların kendileri de bir tecrit altında. Ben de Silivri Cezaevi’nde 5 ay kaldım. ciddi bir tecrit ve yalıtım politikası var. Yani tecrit İmralı’da derinleşirken başka cezaevlerinde de aynı tecrit yaşanıyor. Tecritin kaldırılması için HDP’nin çalışmaları var, katkıları var. Vekillerimiz bunu Meclis’te dile getiriyor, Adalet Bakanlığı ile görüşmeler oluyor ve bir kampanya çalışması belli bir ölçüde başlamış durumda” dedi.

Celalettin Can, “Öcalan’ın özgürleşmesine dair bir kampanya süreci bütün dünyada başlamış durumda. Bunun bir şekilde Türkiye’ye de yansıyacağı kanaatindeyim” şeklinde konuştu.

“Öcalan’ın bu eylemlerden haberdar mıdır?” sorusuna Can, “Biz Öcalan’ın bundan haberdar olup olmadığını bilmiyoruz. Eğer hükumetten veya onunla görüşenlerden bir bilgi sızmışsa ona bir şey diyemeyiz. Ama haberi olmadığı şeklinde kabul etmek gerekir çünkü bildiğini bilmiyoruz. Çünkü avukatları ile görüşmüyor, aile ile görüşmüyor” sözleriyle yanıt verdi.

Can, MHP’nin “HDP kapatılsın” çıkışını ise, şu sözlerle değerlendirdi:

“İktidar bloku uzun süredir HDP’yi bir sorun olarak önüne koymuştur, bir kilit haline geldi. HDP’nin gücü, varlığı ve yarattığı sonuçlar son yerel seçimlerde çok net bir şekilde ortaya çıktı. Hükumetin bundan bir rahatsızlığı vardı. AKP’nin yaklaşımı kapatmaktan çok içini boşaltmaya yönelikti. İşte yöneticilerini tutukluyor, liderlerini bırakmıyor, sürekli tutuklamalar yapıyor. Sadece HDP içerisindeki Kürt bileşenlere değil, Türk bileşenlere de ciddi bir operasyon yapıyor. Son ESP operasyonu bu kapsamdadır, HDP’yi işlevsizleştirmeyi amaçlıyor. Ama MHP devreye girerek HDP’nin kapatılmasını istedi. Kanaatim odur kişu anda AKP ile MHP ne yaparlarsa yapsınlar yüzde 50’yi bulamıyorlar. Hatta seçim sistemini değiştirmek istiyorlar. AKP de bir arayış içerisinde, İYİ Parti ile girmeye çalıştıkları ilişki bunun bir parçası. Sanırım MHP ise AKP’nin başka alternatif arayışları içerisine girmemesi ve kendisine mecbur etmesi için HDP meselesini ortaya attı. Çünkü bir yerde DEVA Partisi Kürdistan’da kendisine göre biraz AKP oyları üzerinde yol almaya çalışıyor, Gelecek Partisi yol almaya çalışıyor, AKP’nin de Kürt oyları için arayışları var. Bu noktada HDP’yi devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Şu anda kapatılsın mı, hükumet yardımları mı kesilsin mi diye bir tartışma var. Ama kanaatimce kapatmayı başaramayacaklar.”

/ Rudaw