Türkiye'nin Suriye'de yaşadığı hayal kırıklığı

Suriye ordusunun İdlib yönündeki ilerleyişi ve Han Şeyhun kasabasını ele geçirmesi, bu hafta Arap dünyasının en önemli gelişmelerinden birisiydi. Arap gazeteleri, Suriye ordusunun Rus hava desteğiyle ilerleyişine geniş yer ayırdı. Rusya’nın operasyona tartışmasız her türlü desteği vermesini ABD ile Türkiye arasındaki güvenli bölge mutabakatına dayandıran yorumlar dikkat çekti.

Türkiye'nin Suriye'de yaşadığı hayal kırıklığı

Suriye ordusunun İdlib yönündeki ilerleyişi ve Han Şeyhun kasabasını ele geçirmesi, bu hafta Arap dünyasının en önemli gelişmelerinden birisiydi. Arap gazeteleri, Suriye ordusunun Rus hava desteğiyle ilerleyişine geniş yer ayırdı. Rusya’nın operasyona tartışmasız her türlü desteği vermesini ABD ile Türkiye arasındaki güvenli bölge mutabakatına dayandıran yorumlar dikkat çekti.

Suriye ordusunun son operasyonlarını ‘Rusya’nın Türkiye’ye karşı hamlesi’ olarak gören ve Türkiye’nin büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını iddia eden bazı yazarlara karşılık, bu durumun Türkiye ile Rusya arasında bir anlaşmazlığa işaret etmediğini ve sadece önceliklerin değiştiğini savunan yorumlar da yer aldı. Bundan sonra İdlib’i ve oradaki silahlı muhalefeti nasıl bir sürecin beklediği de merak konusuydu. Bu konuda öne çıkan yorumlar şöyleydi:

Ürdün'ün El Sebil gazetesinden Ömer Ayasra, Han Şeyhun'un ele geçirilmesi ile ilgili şu yorumlarda bulundu:

“Suriye ordusu ve destekçilerinin Han Şeyhun’u bu kadar hızlı ele geçirmesi, Şam-Moskova-Tahran eksenine İdlib’deki durumu kendi lehine çözebilmek için avantaj sağlayacak. Türkiye’nin hayal kırıklığı ve üzüntü içinde olduğu çok açık. Yine öyle görünüyor ki, Rusya’nın İdlib savaşını sonuca götürme konusundaki ısrarına karşı koymaya kadir değil.

Türkiye’yi Suriye’de iki konu ilgilendiriyor. Birincisi Kürtler. Türkiye, ABD’yle yaptığı güvenlik anlaşmasından dolayı bu konuda rahat görünüyor. İkincisi de, İdlib savaşının kendi sınırlarına doğru göç dalgasını başlatacak bir faciaya dönüşmemesi. Buradan hareketle Türkiye, İdlib’in Suriye devletinin kontrolüne girmesini bazı şartlarla kabul edebilir. Türkler pragmatiktir. Ve Suriye’de onları harekete geçirebilecek başka bir sebep yok. Çıkarları önceliklidir. Suriye’deki müttefiklerine dair ilkesel tavır ise gerçekliği olmayan bir yanılsamaydı.”

Ankara Moskova ile pazarlık mı yaptı, aciz mi kaldı?

El Arab gazetesinden Muhammed Kavvas, Türkiye'nin ABD'yle yaptığı mutabakat karşılığında İdlib'te kaybettiğini ileri sürdüğü yazısında Ankara'nın aciz bir durumda kaldığını dile getirdi:

“Suriye’deki son gelişmeler Türkiye’nin, ABD’yle Fırat’ın doğusunda güvenli bölge konusunda vardığı mutabakata bir cevap oluşturacak nitelikte İdlib’de kaybettiğini gösteriyor. [Fırat’ın doğusunda] Kazanma konusuysa, Washington’ın Ankara’yı tatmin edecek tedbirlerin alınması için beraber çalışma yönündeki vaatlerini yerine getirip getirmemesine bağlı.

Halep-Şam otoyolunun açılması ve çatışmaların Lazkiye-Halep yolunun da açılmasını sağlayacak şekilde Serakeb tarafına ilerleme ihtimali karşısında, Türkiye’nin Han Şeyhun’da kaybettiği açıkça görülüyor. Böyle bir durumda, Fırat’ın batısında Türkiye’nin elinde müttefikleriyle beraber kontrol ettiği alanın sadece yarısı kalacak. Bu senaryo akla iki ihtimali getiriyor. Türkiye ya elde etmesi zor ve farklı kazanımlar karşılığında teslim oldu ya da Rusya’nın gücüne karşı koymakta aciz kalıyor.”

Türkiye ile Rusya arasında anlaşmazlık yok

Türkiye ile Rusya arasında medyada yansıtıldığı gibi bir anlaşmazlığın olmadığını ileri süren El Arabi El Cedid gazetesi yazarlarından Hüseyin Abdülaziz, Türkiye-Rusya ilişkilerinin mevcut durumda İdlib'te geniş çaplı bir operasyona izin vermeyeceğini dile getirdi:

“Anlaşılan Rusya bu dönemde Heyet Tahrir el Şam’ın ne olacağıyla ilgilenmiyor. Aynı şekilde Türkiye’nin orta ve kuzey İdlib’i kontrol ediyor olmasıyla da. Fakat rejimle beraber iki uluslararası yola (M4 ve M5) ulaşmaya çalıştığı bu süreçte, İdlib’i bu çekişmenin dışına çıkarmanın da vakti geldi. Bu bağlamda, yaşanan çatışmalar Lazkiye Cephesi açısından önem taşıyor. Rejim ise Rusya’nın yardımıyla önce Cisr El Şuğur’a, oradan da İdlib’in derinliklerine girmeyi hedefliyor.

Türkiye-Rusya ilişkileri mevcut durumda geniş çaplı bir operasyona izin vermez. Büyük ihtimalle yeni bir yol üzerinde bir anlaşma sağlanır. Bu anlaşma da, iki uluslararası yolun açılması, Han Şeyhun ile Hama’nın kuzeyinin Suriye rejiminin kontrolünde kalması karşılığında, İdlib’in orta ve kuzey kesiminin muhalefetin elinde kalması şeklinde olur. Bazılarının iddia ettiği gibi İdlib’de yaşananlar Ankara ile Moskova arasında derin bir ihtilafa işaret etmiyor. Yine bazılarının iddia ettiği gibi yıkıcı bir uzlaşma da değil. Sadece önceliklerinin değişmesi anlamına geliyor. Bununla beraber, rejimin İdlib’in güney kesimlerini ele geçirmesi sonucunda buradan göç edecek kişiler, güvenli bölgenin kurulmasıyla Fırat’ın doğusuna yerleştirebilir.”

Türkiye'nin İdlib'te üç seçeneği var

Ra Al Youm gazetesinin başyazarı Abdülvari Atvan, Türkiye'nin İdlib'te üç seçeneği olduğunu dile getirdiği yazısında bu seçenekleri şöyle açıkladı:

“Görüşme masasında olması muhtemel üç seçenek var. Bunlardan ilki, Nusra Cephesi’nin kendini feshedip silahlarını oluşturulacak üçlü komiteye teslim etmesi ve siyasi bir harekete evrilip Rusya, Türkiye ve İran’ın garantörlüğünde Soçi sürecine dahil olması. İkinci seçenek, Türkiye’nin bütün bu gruplardan kendini uzaklaştırması, Nusra Cephesi’nin kendini feshetmeyi ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmemesi halinde de İdlib’e yönelik Rus-Suriye saldırısına bedeli her ne olursa olsun yeşil ışık yakmasıdır.

Üçüncü seçenekse, Türkiye’ye daha önce Eylül 2018’deki Soçi zirvesinde mühlet verilmesine benzer şekilde birkaç haftalık zaman tanınması. Türkiye’nin ikinci seçenekten yana olacağını düşünmüyorum. Zira bu durumun en büyük kaybedeni kendisi olacaktır. Askeri müdahaleyi onaylaması, müttefikleri tarafından buna ortak olmakla suçlanmasına yol açar. Buna muhalefet etmesiyse Rusya’yla askeri olarak karşı karşıya gelmesi demektir.”