Ali Babacan: Kürtler bu ülkenin asli unsuru, hakları tanınmalı!

Ali Babacan: Kürtler bu ülkenin asli unsuru, hakları tanınmalı!

Yeni parti kurma hazırlığı içinde olduğu bilinen Ali Babacan, kurucusu olduğu AKP’den istifa etmesinin ardından ilk kez canlı yayına katıldı.  Babacan bugün HaberTürk TV'de yayımlanan Teke Tek programında saat 21.00'da Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlıyor. 

Altaylı, daha önce yazdığı kuliste Ali Babacan'ın Ocak 2020’de partisinin kuruluşunu gerçekleştireceğini söylemiş, “Çok yakın tarihte bir seçim görünmediği için de partileşmek için bir aceleye gerek görmüyorlar anladığım kadarıyla” demişti.

Babacan, siyasi parti çalışmalarının yürütüldüğü ve kendilerine ulaşılabilecek web adresini açıkladıktan dakikalar sonra site çöktü. Babacan, "Bekliyorduk bunu" dedi ve sitenin yarın yeniden ziyaret edilmesi durumunda düzelmiş olacağını söyledi.

Kürtlerin sorunlarıyla ilgili konuşan Ali Babacan, "Kürt vatandaşlarımızın sorunlarının niteliği biraz daha farklı. İşin tarihi boyutu var. Kürtler asli unsuru (ülkenin). Bu topraklar beraber savaşarak, beraber mücadele ile kazanılmış, korunmuş topraklar. Senin benim yok. Ortak bir Türkiye hayali, geleceği tasavvuruyla bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü sağlayabiliriz. Temel hak ve özgürlükler konusunda çok net ve açık bir tutum gerekir. Bu haksa baştan verilir, tanınır ve biter. Bu ülkenin birliğini korumak için haklar konusunda gereken ne varsa baştan yapmak bitirmek." ifadelerini kullandı.

Babacan: "Türkiye güvenilir ve itibarlı bir ülke değil

Babacan'ın öne çıkan açıklamaları şöyle:

Aslında AK Parti'den ayrılmam bir süreç. Bir gecede verilmiş karar değil. Biz partinin kurucularından birisiyiz, biliyorsunuz. İş hayatındayken, o günün 28 Şubat iklimi yeni siyasi hareketin gerektiğine karar vermiştik ve arkadaşlarımızla beraber AK Parti'yi kurduk, kuruluşta önemli prensip ve değerler vardı. Önce insan, insan haklarına, özgürlüklere önem veriyorduk.

Türkiye'de demokrasinin iyi işlemediğinden şikayet ediyorduk. Hukukun üstünlüğü ilkesinin örselendiğinden bahsediyorduk. Zaman içerisinde uygulamalarla, çıkış değerleri arasında ciddi farklar oluşmaya başladı. Zaman içinde yavaş yavaş. 2011-2012'de başlayan ve 2013'de hızlanan. Uzun süre bunları düzeltmek için çaba harcadık. Bunlar evrensel ilkeler. Bunların zaman içerisinde örselenmesi hepimizi rahatsız etti düzeltmek için de çok çaba gösterdik. Baktık düzelme olmuyor ve ciddi bir ayrışma yaşadık.

2012'den sonra ciddi bir mücadele dönemi oldu, içeriden ciddi bir mücadele verdik. Pek çok arkadaşımız. Sadece değerler değil ilkeler de önemli. Yola çıkış ilkeleri şeffaflık, hesap verilebilirlik, kararların istişare ile alınması, yerinden yönetim ilkesi, kurumların güçlü ve itibarlı olması, alınan kararın kurallara dayanması, keyfilik olmaması lazım. İlkelerde de önemli bir sapma meydana geldi. Bu sadece parti değil Türkiye meselesi haline geldi. Türkiye'de sorunlar büyüdü, ülkenin karanlık bir tünele girdiğini hissettik ve ülkemizde ciddi bir sorumluluk hissettik. 

Hiçbir şey yapmazsak bunun vebali büyük olacak hissiyatı ağır bastı. Gelecek nesillerin gözlerine bakamayacağız korkusu hasıl oldu. Bu bir vebal korkusu. Bu sorumluluk hissiyatı ile çalışmaya başladık. 
Biz reddi miras yapamayız sorumlu olduğumuz dönemle ilgili. Günahı ve sevabıyla bizim sorumlu olduğumuz bir dönemdir. Türkiye'de parti disiplini ile parti içi demokrasi arasında ciddi bir ikilem söz konusu. 

Parti içi demokrasi, eleştiri mekanizmaları çalıştırılamayabiliyor. Türkiye'de reforme edilen konulardan biri siyasi partiler yasasında parti içi demokrasiyi işletecek bazı mekanizma ve süreçleri mecbur hale getirmek. Bir siyasi parti kendini kapalı ve tartışılamaz hale getirebiliyor.

İstişare çok önemli. Kararlar olgunlaştırılmadan alınırsa parti ve ülke için sonuçları iyi olmuyor. Anayasa değişikliği Türkiye'de parti içinde rahat bir şekilde tartışılamadı. Bu anayasa değişikliğini savunamam dedim ve o kampanyaya katılmadım. O günlerde ben AK Parti milletvekiliydim. 

Başkanlık sistemi ile beraber ilk seçimlere gidildi. Daha sonra 31 Mart'ta yerel seçimler gelecekti. Bu sistem gerçekten Türkiye'yi yönetecek bir sistem mi diye bakmak istedik. Başkanlık sistemi baktık ki iki ay sonra Türkiye'nin en büyük ekonomik krizi ile anılmaya başlandı. Başkanlık sistemi ile ilgili söylenen pek çok argüman karşılıksız kaldı.

Abdullah Gül'ün parti içindeki yeri

Abdullah Bey'in cumhurbaşkanlığı dönemi ile ilgili vurgu yapmam lazım. Doğru Abdullah Bey, Meclis'ten gelen kanun metinlerinin büyük bir bölümünü onayladı, doğru ancak kanunlar hazırlanırken müdahale etmiş ve 'bakın kanunları bu halde önüme getirmeyin, beni veto etmek mecburiyetinde bırakmayın' demiştir. Türkiye adına doğru şeylerin yapılması için (uğraştı). Atamalarda baştan çalışılıp ona göre atamalar yapıldı mesela. İçeride bir ihtilaf, farklı görüşün yayılması o dönemde Türkiye için çok da doğru değildi. 

Abdullah Beyle bizim kaygılarımız aynı. Türkiye için gelecek vizyonumuz da önemli ölçüde örtüşüyor.
Cumhurbaşkanlığından ayrılırken, 'aktif siyaset içinde yokum' dedi zaten. Bugün nasıl çalışıyoruz kendisiyle. Kendisi bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda bir iki defa oturuyoruz, görüşlerini bize aktarıyor. Dışarıdan bize bilgi ve tecrübesi ile destek veriyor. Nihai kararları asıl hazırlığı yapan ekip olarak biz veriyoruz. 

Bu ana akım bir siyasi hareket olacak. Geniş kesimlerin üzerinde ittifak kuracağı bir çalışma olacak. Ne ittifak ne de ortak aday derdimiz var. Çalıştıklarımızı uygulamak amacımız. Halkın en çok teveccüh ettiği siyasi parti olmak hedefimiz. 

Son bir yılda, çok sayıda insanla görüştüm. Kendi dönemlerinde farklı tecrübe edinmiş insanlar. 'Bin biliyorsan bir bilene danış' diyor atalar. Eskiyi iyi bilen, hala siyasi itibarını koruyan kim var kim yoksa hepsi ile temas halindeyiz. 

Beşir Atalay, Nihat Ergün, Sadullah Ergin

Bizim oluşturacağımız kadro ile nihai bir karar henüz yok. Biz şu anda Türkiye'nin geleceği için iyi bir hazırlık yapmak istiyoruz. Genç farklı bir nesil, kadınların söz sahibi olacağı bir kadroyu hedeflememiz gerekiyor. Kadroda, AK Parti görüşlerinin dışında çok daha fazla sayıda insan olması lazım. AK Parti'lilerin ağırlıkta olduğu bir kadro olmayacak. AK Parti'nin başarılı dönemlerinin arkasında olanlarla tabii ki beraber çalışacağız.

Gönlümüzden geçen tarih 2019 sonuna kadar tüzel kişiliğin oluşması. Bir de bunun teşkilatlanması safhası. İnsan kaynağı ile ilgili iki kriter koyduk: Düzgün insan olsun, konuşunca doğruyu konuşsun, bir şeyi emanet edin. İşini iyi yapsın, iyi bilsin işini. İnsanların ne siyasi kökenini, ne dini inançlarını sorguluyoruz. Şubat sonundan bugüne kadar 700 kişiyle görüştüm. Ankara'daki ofisimiz çok daha yüksek rakamla uğraştı. Anadolu'nun her yerinden katkı vermek isteyen çok sayıda insan var. Katkı vermek isteyen çok insan var.

alibabacan.com.tr'den bize ulaşabilirler. 

Ahmet Davutoğlu

Biz Ahmet beyle aile dostuyuz. İlk 2003'te tanıştık. Ben Dışişleri Bakanı iken Ahmet bey danışmandı. Benim uçağımda seyahat etti pek çok sefer. Biz birbirimizi çok iyi tanıyan insanlarız. Siyasette neyi hedefliyoruz bu çok önemli. Yöntem, üslup çok çok önemli.

Bir şekilde beraber olma teklifinde bulundu. Daha önce başladı ve çok iddialı başladı. Kendi merkezli bir hareket başlattı. Nasıl olacak, nasıl kadro hareketine dönecek. İl başkanlarını belirledi mesela. Düzenli toplantılar yapıyordu. 

Bugün Türkiye'nin ciddi bir ifade özgürlüğü sorunu var. Gençlerle çok sık bir araya geliyorum. Bir grupta da şunu yaptık. Türkiye'de üniversite sınavlarında ilk 100'e giren 10 öğrenci ile bir masaya oturduk. 'Çocuklar boğulma hissi yaşıyoruz, kendimizi ifade edemiyoruz. Sosyal medyada paylaşım yapmaktan, mülakatta bizi elerler, özel sektörde bile iş bulamayız diye korkuyoruz' diyorlar. 'Fırsat eşitliği yok' diyorlar.

Demokrasiyi öncellemeyen insanlarla çalışamayız. Bu tür kodlu insanlarla çalışamayız. Demokrasi demek kendi halkına insanına güvenmek demektir. Liyakat esas olmalı diyoruz. Şeffaflık, hesap verilebilirlik diyoruz. Karanlıktan beslenen insanlar varsa biz onlarla çalışamayız. Bu konularda yüzde 100 örtüşmemiz lazım. Bu ülkenin vatandaşı olan herkesi bizim partimizde eşit.

Türkiye'nin Batı ile ilişkileri

Türkiye'nin şu anda üyesi olduğu ittifak sistemlerine baktığınız zaman, uzun süren müzakereler sonucunda elde ettiği kazanımlar olduğunu görürüz. Bu kazanımların kıymetini bilmemiz lazım. Bunların stratejik, tarihsel sebepleri vardır. NATO içinde ciddi bir ayrışma var. Trump yönetimi NATO'ya farklı bakıyor. Avrupa kendi güvenlik konseptini yeniden ele almak gerektiğini tartışıyor. AB'ye geçince, İngiltere AB'den ayrılıyor. Bizim içinde bulunduğumuz geleneksel ittifaklarda, kurumlarda bir gevşeme var.

Ülkelerin içine kapanmalarının bir tezahürü. Bizim farklı bir düzene de hazırlıklı olmamız lazım. Türkiye'nin iç istikrarı çok önemli. Rusya artık daha niteliği değişmiş bir güç haline geldi. Çin farklı. Bir süre sonra dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Bunun siyasi ve güvenlik sonuçları olacak. Dünyanın yeni gerçeklerine göre, kendi iş birliği çerçevemizi yeniden inşa etmemiz gerek. Türkiye her ülkeyle konuşabilmeli. Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin kötü olmasının bir sebebi yok.

Eğer konu ilkeler ve değerlerse, hangi ülke ya da ülkelerde insana birey olarak kıymet veriliyorsa, bizim bu ülkelerle daha iyi anlaşıyor olmamız lazım. Ama mesele ortak çıkarlarsa o apayrı bir alan. Demokrasinin olmadığı bir ülke ile de çalışabilir Türkiye. Monarşi gibi. Çıkarlar, ilkeler, değerler farklı. Gerçek anlamda kader ortaklığı ilkeler ve değerler bazında örtüştüğümüz ülkelerle olmalı.

Dünya finans çevreleri ve muhtemel yatırımcılarla ilişkide olmamızdan daha doğal bir şey yok. Eğer konu ekonomi finanssa ben Çıkrıkçılar Yokuşu'nda büyümüş, Ankara'nın ticaretinin kalbinin attığı bir yerde büyümüş biriyim. Biz buraların insanlarıyız. 

Türkiye yatırımcıların tercih yeri olursa büyür. Küçülelim, içe kapanalım siyasi bir tercih olabilir ancak bizim tercihimiz olamaz. Bu ülkenin saygın, herkesle konuşabilen, çalışabilen bir ülke olmasını istiyoruz. Türkiye'ye gelip giden çok yatırımcı var bize de uğruyorlar. Uzun vadeli yatırım gelmiyor çünkü hukuki bir güvenlik gerekiyor. Bunun için Türkiye'nin öngörülebilir bir ülke olması. Genç işsizlik yüzde 27.4 şu anda. Böyle bir rakam görmemiştik. 

Memleketin en büyük ihtiyacı şu an yaptığımız. Her konuyu sıfırdan masaya yatırmak.

Zarrab davası

Kayıtlarda çok açıklamam var o günlerde. Prensip olarak bir ülkenin kendi içinde yaptığı kanuni düzenleme bir başka ülkeyi bağlamaz. Uluslararası anlaşmaların gereği bir karar varsa uyarız. İran'la ilgili konu BMGK kararı ise Türkiye buna uyar. Bir başka ülkenin kendi içinde yaptığı bir düzenlemeyi Türkiye'nin kendi iç düzenlemesi haline getirmek doğru değil. Egemenlik ihlalidir bu. Ülkenin kurumları bir iş yaparken riskleri hesaplamak zorunda. Hükümetin bu konuyla ilgili bağlayıcı bir kararı olmaz. Kamu bankalarının yaptığı hiçbir işte hükümetin direkt bir hukuki sorumluluğu yoktur. 

Halkbank'a ceza olur mu olmaz mı bilmiyoruz. Onunla ilgili yorum yapmak doğru değil. Devlet kendi ortak olduğu bankayı prensip olarak yalnız bırakmaz. Bunların hepsi hükümetin vereceği kararlardır.

Gülen'e nasıl bakıyor?

'FETÖ yaptıkları itibariyle bu ülkede darbe teşebbüsüne dahi kalkışacak bir örgüt olarak en ağır yaptırım ve cezalarla karşılaşması gereken bir örgüt. Bir ülkenin Meclis'ine, devlet başkanına kasteden bir örgüt hak ettiği en ağır cezayı bulması lazım. Aksi halde, Türkiye'nin bir darbeler geçmişi, sicili var. Devletin içine yerleşip, devletin yargısını, polis teşkilatını kullanarak, kendi adamlarıyla nüfuz etmek ve darbeye teşebbüs etmek affedilecek bir şey değil. Bu işi planlayanlar, ele başları hak ettikleri en ağır cezalarla karşılaşmalı. Siyasi ayağı dahil.

FETÖ ile mücadele sürecinde ciddi mağduriyetler var. Dolayısıyla adaleti mutlaka tesis etmek lazım. O konuda ülkede ciddi bir huzursuzluk var. Mağduriyete asla sebep olmamak lazım. Evrensel hukuk ilkelerinin dışında bir yargılama yaparsanız, hangi konuda olursa olsun bu mutlaka ileride karşınıza çıkıyor. Tüm yargılamalar evrensel hukuk çerçevesinde gitmek zorunda.

AK Parti'nin kurulduğu iklimle bugünkü şartlar çok farklı. Eski partilerin, koalisyon partilerinin Türkiye'yi yönetemediği bir ortamda doğdu. İmam hatip, baş örtü yasaklarının olduğu, dindar kesimlerin sorunlarla karşı karşıya kaldığı bir ortamda doğdu. Bugün o sorunlar yok. Bugün Türkiye'nin ifade özgürlüğü sorunu var. Türkiye'nin adalet ve yakan bir ekonomi sorunu var. Biz sadece bir kesimin değil, tüm vatandaşların özgürlük sorunun çözmek için uğraşacağız. Ekonomi herkesin cebini yakıyor, bunları çözmek için çalışacağız. 

Çalıştığımız arkadaşların ekseriyeti güçlü bir Parlamenter sistem görüşünde. Denge-kontrol mekanizmaları önemli. Meclis çok etkisizleşmiş durumda. Eskiden bütçe geçmezse Meclis'ten hükümet düşerdi. Meclis gücünü kaybetmiş durumda. Problemleri konuşamıyorsanız, 'problem var' dediğinizde yaptırımla karşı karşıya kalıyorsanız, çözüm konuşamazsınız ki.

Sistemin tasarımı ve adı da konuşulur. Önemli olan güçlü bir Parlamento ve gerçekten demokrasinin Parlamento yoluyla iyi işletilmesi. Demokrasi yaşayan bir süreç, seçimden seçime gündeme gelen bir konu değil. Canlı tutulması lazım. Halktan sürekli görüş alınması lazım. Bunun en makul zemini de Parlamentodur. Sadece 50+1'i değil tüm toplumu düşünürsünüz. İnsan hakları oylamaya tabii tutulmaz, o hak olduğu gibi kabul edilir. Devletin görevi, tek bir kişi dahi olsa vatandaşını korumak, hakkını savunmaktır. 

Bugün üniversite kampüslerine gidin bakın, her türlü görüşten aile, öğrenci yan yana, kol kola. Toplumun doğal akışı çoğu meseleyi halletmiş durumda. Bu toplumda bir arada yaşama arzusu çok güçlü.

Siyaset gelecek üretemeyince desteğin yolunu ancak düşman üretmekte arıyor, bu çok zarar verici bir yaklaşım. Türkiye yeniden ümit siyasetine dönmeli. 

Türkiye'nin o iyi döneminde kaç tane Avrupalı geldi bizden pasaport istedi. Trendler ne olursa olsun, siyaseti idealler için yapacağız. İnsan hakları, özgürlükler, demokrasi, hukukun üstünlüğü dönemsel bir tercih değil bizim için. Bunlar bizim için hayat idealleri.

AK Parti'nin çok sesliliği tartışılabilir. 'Kimse ben misafirim' dememeli. Kadrodaki herkes 'burası benim' demeli.

Herkes asli unsur ve herkes ev sahibi. Ekonomiyi düzeltmeye siyasi partiler yasasını değiştirerek başlamamız gerekiyor.

Kürt vatandaşlarımızın sorunu farklı

Biz her bir vatandaşımızı kendisini tanımladığı şekilde kabul etmek zorundayız. İster Alevi ister Kürt olsun. Herkes bu ülkenin eşit vatandaşı. Herkes aynı haklara sahip. Kimsenin diğerinden üstünlüğü yok. Alevi vatandaşlarımız için devletin görevi onlar kendilerini nasıl tanımlıyorsa ona saygı duymak. Devletin görevi inanç ve ifade özgürlüğünü garantilemek. Bunu dönüştürmeye çalışmak vs. devletin görevi değil.

Kürt vatandaşlarımızın sorunlarının niteliği biraz daha farklı. İşin tarihi boyutu var. Kürtler asli unsuru (ülkenin). Bu topraklar beraber savaşarak, beraber mücadele ile kazanılmış, korunmuş topraklar. Senin benim yok. Ortak bir Türkiye hayali, geleceği tasavvuruyla bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü sağlayabiliriz. Temel hak ve özgürlükler konusunda çok net ve açık bir tutum gerekir. Bu haksa baştan verilir, tanınır ve biter. Bu ülkenin birliğini korumak için haklar konusunda gereken ne varsa baştan yapmak bitirmek.

Kendi vatandaşımıza hak ettiği ne varsa, vermek-almak tabirini kullanmaktan hicap duyuyorum. Devlet o hakkı kendisinde görmemeli- devlet bunun yaşanmasını garanti altına almalı.

Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucusudur. Bu ülkenin bir toprak bütünlüğü, göreli istikrarı varsa Cumhuriyet'in temellerinin sağlam atılmasının sonucudur.

Bu ülkenin geleceği söz konusuyla kırmızı çizgilerimiz olur. Siyasette de daha farklı bir dil Türkiye'nin şiddetle ihtiyacı. Bu ülkede laf değil iş üretmek gerekiyor. Biz çok çalışmaya alışığız ve çok çalışacağız. Bunu da ekibimizle beraber yapacağız. Bunu kadro hareketi olarak yapacağız.