Demirtaş kararı uygulanmazsa ne olacak?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eski HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın ifade, özgürlük ve güvenlik, serbest seçim haklarının ihlal edildiğine hükmetti ve derhal serbest bırakılmasına karar verdi.

Demirtaş kararı uygulanmazsa ne olacak?

Kararda Selahattin Demirtaş'ın HDP eş başkanlarından biriyken 20 Mayıs 2016'da dokunulmazlığının kaldırıldığı ve ardından gözaltına alındığı hatırlatıldı.

"Duruşma öncesi uzun süren tutukluluk süresinin ve yaptığı siyasi konuşmaların temel alındığı kanıtlara dayanarak yapılan terörle bağlantılı suçlamaların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu" belirtildi:

"Tutukluluğu süresince yerel mahkemeler tarafından, dava öncesi tutuklu kalması için gerekli olan makul şüpheyi sağlayacak hiçbir vaka ya da bilgi sunulamamıştır. Tutukluluğa konu olan suçları işlediğine dair makul bir şüphe de dolayısıyla yoktur. Aynı gözlemler sonucu, Demirtaş'ın seçilme ve parlamentoda olma hakkının da ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise kararla ilgili, "Bu adımlar siyasidir, çifte standarttır, ikiyüzlülüktür" dedi.

Erdoğan açıklamasında ayrıca, "AİHM Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır. Bu şahıs siyasi görevleri veya söylemleri sebebiyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı için milletimizin gözünde de suçludur" ifadelerini kullandı.

BBC Türkçe'ye konuşan hukukçular ise AİHM kararının hem iç hukukta hem de uluslararası düzeyde hukuki ve siyasi karşılığının olacağını söylüyor.

'Türkiye Kararı Uygulamazsa Avrupa Konseyi'nden Çıkarılabilir'

BBC Türkçe'ye konuşan insan hakları hukukçusu Kerem Altıparmak'a göre Türkiye'nin hukuki olarak "bu kararı uygulamama" seçeneği yok.

AİHM kararının tartışmaya ve şüpheye yer bırakmayacak kadar kesin olduğunu söyleyen Altıparmak'a göre, kararı uygulamamanın sonuçları, Türkiye'nin kurucuları arasında olduğu Avrupa Konseyi'nden çıkartılmasına kadar uzanabilir:

"Eğer Türkiye kararı uygulamazsa, ilk Bakanlar Komitesi toplantısında AİHM kararının açık olduğu ve bunun uygulanması gerektiği ifade edilecek. Bu senaryonun en ağır sonucu, kararı uygulamamak halinde Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılmak olur."

"Yunanistan 1960'ların sonlarında albaylar cuntası zamanında bu durumla karşı karşıya kalmış ve iş bu noktaya gelmeden kendisi Avrupa Konseyi'nden ayrılmıştı. Ancak 1960'ların sonlarında Avrupa Konseyi'nden ayrılmakla şimdiki aynı değil. Bu, Türkiye için çok radikal bir siyasi karar demektir. Ancak bu süreç Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkarılmasına kadar gidebilir mi? Evet, kâğıt üzerinde bu mümkün."

Kararın detaylarını yorumlayan Altıparmak, "Biz gerek tutuklamanın hukuka aykırılığının gerekse bunun siyasi saiklerle olmasının makul bir kronolojiye oturtulmasını talep etmiştik. AİHM de bu kararla, 4 Kasım 2016'da Demirtaş'ın tutuklanmasını mümkün kılan bir delil olmadığını, en başından beri kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını ve tutukluluğunda siyasi amaçların mevcut olduğunu söyledi. Tutuklanmasına sebep olan her bir delili tek tek analiz ederek bu sonuca ulaştı" diyor.

Altıparmak'a göre bu karar sadece Demirtaş'ı değil, Türkiye'de dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonra yargılanan tüm siyasetçileri de kapsayacak bir hukuki niteliğe sahip:

"Dokunulmazlığın kaldırılmasının da yasallık açısından değerlendirilmesi gerekiyordu. Eğer dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda herhangi bir sorun görülmezse, Demirtaş'ı hakkındaki 93 fezlekenin birinden çıkarıp, diğerinden içeri alabiliyorsunuz. Bizim Büyük Daire'ye gidişimizin en önemli sebeplerinden biri buydu."

"Biz bu Anayasa değişikliğinin doğrudan doğruya muhalefeti ama özellikle de HDP'li vekilleri hedef alan bir Anayasa değişikliği olduğunu söyledik. Hükümet buna karşı, 'Hayır, biz 5 tane AKP ve MHP'li üyenin de mahkumiyetini dikkatinize sunuyoruz' dedi ama bu beş kişinin ismini davasını bildirememiş, belgesi sunulamamış."

"Demirtaş bu konuşmaları yaparken, bir gün bu konuşmalar sebebiyle yargılanabileceğini öngörmesi mümkün değildi. Bir siyasi partinin lideri, sadece Meclis kürsüsünde siyasi konuşma yapmaz. Meclis dışında yaptığı konuşmalar da mutlak dokunulmazlık kapsamındadır. AİHM de dokunulmazlıkların kaldırılmasının Anayasa'nın hem 83'e 1 hem de 83'e 2 maddeleri açısından öngörülemez olduğunu ve aykırılık teşkil ettiğine karar verdi."

"Dokunulmazlığın kaldırılmasının kendisi öngörülemez ve Anayasa'ya aykırı olunca, ona dayanarak işleme konulan fezlekelerin tamamı açısından da hukuka aykırılık söz konusudur. Evet, bu kararın Demirtaş hakkındaki 93 fezlekenin tamamı açısından hukuki anlamı var ancak sadece ona değil, dokunulmazlıkların kaldırılması nedeniyle diğer vekillere açılan soruşturmaların da düşmesi gerekir."

AİHM Kararının İç Hukuktaki Karşılığı Ne?

Demirtaş'ın avukatı Benan Molu, AİHM kararı sonrası Türkiye'nin önündeki hukuki aşamaları şöyle tarif ediyor:

"Demirtaş Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava kapsamında 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklandı. Demirtaş, bu davadan tahliye oldu ancak tam serbest kalacakken Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı ve 20 Eylül 2019'da ikinci kez tutuklandı. Daha önce şüphelisi dahi olmadığı bir soruşturma kapsamında, 2016 yılındaki olaylara ve delillere dayanılarak tutuklandı. İddianamesi yok, 20 Eylül 2019'dan bu yana aslında tam olarak ne ile suçlandığını bile bilmiyoruz."

"AİHM, Demirtaş'ın zaten tutuklandığı ilk davadan serbest kaldığını, ikinci tutukluluğa gösterilen gerekçelerin birincisiyle aynı olduğunu, sadece farklı suçlar istinat edildiğini dolayısıyla ikinci tutuklamanın birinci tutuklamanın devamı niteliğinde olduğunu söyleyerek, Demirtaş'ın serbest bırakılması gerektiğine karar verdi."

"Dolayısıyla hukuken ilk olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bu soruşturma kapsamında bir tahliye kararı verilmesi gerekiyor."

Molu bir sonraki aşama olarak, AİHM'nin çürüttüğü iddiaların konu olduğu diğer soruşturma ve davaların da düşmesi gerektiğini şöyle anlatıyor:

"AİHM, Demirtaş'ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki tüm delilleri, hiçbir tartışmaya imkân bırakmadan teker teker çürüttü. Dolayısıyla, başta Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi önündeki dava olmak üzere, bu kararda dayanılan delillerin yer aldığı diğer dosyalarda da beraat kararı verilmesi, henüz bir davaya dönmemiş soruşturmalar da ise ilgili cumhuriyet savcılıkları tarafından takipsizlik kararı verilmesi gerekir."

Molu, AİHM kararının 16'ya karşı 1 oy ile alındığını hatırlatarak bunun oldukça 'nadir' gerçekleştiğini, "Kendi milli hakimimiz dışında Avrupa'nın farklı ülkelerinden 16 hâkim, burada hukuka aykırı ve siyasi bir tutuklama olduğunu söyledi" sözleriyle ifade ediyor.

Karar Ne Diyor?

Kararda, "Demirtaş'ın suçlandığı ifadeler sebebiyle parlamenter dokunulmazlığa hakkı olup olmadığını inceleme görevini yerine getirmediği" belirtilen adli yetkililerin, tüm bu süreçte Demirtaş'ın ülkedeki muhalif liderlerden biri olduğunu da göz önünde bulundurmadığı ifade ediliyor.

Demirtaş'ın 16 Nisan 2017 referandumunda ve cumhurbaşkanı adayı olduğu 24 Haziran 2018'de siyasi tartışma özgürlüğünün de cezaevinde olduğu için kısıtlandığı ve çoğulculuğa olumsuz etki yaptığı belirtildi.

Kararda, hak ihlali olmadığına karar verilen "tutukluluğun makul şüpheye dayalı olup olmadığına hızla karar verilmesi hakkı"yla ilgili de şu açıklama yapıldı:

"Başvuranın Anayasa Mahkemesi'ne başvurusunun karmaşık bir konu olduğuna; parlamenter dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekilinin dava öncesi tutukluluğuyla ilgili karmaşık sorunları gündeme getirdiğine karar verildi. Temmuz 2016'da ilan edilen olağanüstü hâl sebebiyle Anayasa Mahkemesi'nin olağanüstü iş yükününün de göz önünde bulundurulması gerektiği sonucuna varıldı. Anayasa Mahkemesi'ndeki 13 ay dört günlük sürenin 'hızlı' olarak tanımlanamayacak olsa da bu davanın özel durumundan ve özel koşullardan dolayı, bu maddenin ihlal edilmediğine karar verilmiştir."

BBC Türkçe