Hollande: Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere tehdit olmasını kabul edemeyiz

Hollande: Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere tehdit olmasını kabul edemeyiz

Uluslararası Şifa Gerdi Ödül Töreni’nin ilk yılında Fransa eski Cumhurbaşkanı François Hollande, Rûdaw’ın davetlisi olarak 24 Şubat’ta başkent Erbil’e geldi. Hollande 2 günlük Kürdistan Bölgesi ziyaretinde aralarında Başkan Mesud Barzani ve Başbakan Neçirvan Barzani'nin de bulunduğu üst düzey yetkililerle de görüştü.

François Hollande, ziyareti sırasında gündeme ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

Rudaw: Bu soru kendisiyle birlikte birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. IŞİD tekrardan Kerkük ve Irak’ın orta kesimlerindeki bölgelerde boy göstermeye başladı. Öte yandan ABD Suriye’deki güçlerini geri çekme kararı aldı. Münih Güvenlik Konferansı’nda bazı Avrupalı liderler IŞİD’in henüz tam bitmediğini belirtti. Sizce IŞİD Suriye ve Irak’ta tamamen bitti mi?

Hollande: IŞİD yenildi. Bir şekilde Irak, IŞİD’e karşı savaşta zafer ilan etti. Şimdi de Suriye’de sona doğru yaklaşıyor. Ancak çok az sayıda da olsa IŞİD varlığı devam ediyor, bir ağ olarak yeniden örgütlenmesi de ihtimal dahilindedir. Bu nedenle ABD Başkanı Trump’ın Suriye’den askerlerini çekme kararına katılmıyorum. Kaldı ki örgütün yeniden ortaya çıkma ihtimali tamamen bitmiş değil ve Türkiye Suriye’nin kuzeyine yerleşmek istiyor. Dolayısıyla, bence eğer Irak ve Suriye isterse, ki ben Suriye rejiminden değil, Suriye’deki durumdan bahsediyorum, bu gücün orada kalması tüm tarafların çıkarına olur. Mesela Irak boyutunda, Fransız topçularının varlığı Musul’un kurtarılmasında çok faydalı oldu. Suriye’de de; burada Suriye Kürdistan’ındaki askeri danışmanlardan ve hava kuvvetlerinden bahsediyorum, bu güçler IŞİD’i ortaya çıkabileceği bölgelerde yok edebilirler. Bu yüzden cevabım çok net; IŞİD tehlikesi henüz tamamen bitmiş değil ve bu nedenle Irak’ta kalmalıyız. Tabi eğer Irak yönetimi de bunu kabul ederse.

Rudaw: Sayın Başkan, Trump son olarak küçük bir askeri birliğin Suriye’de kalacağını açıkladı. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hollande: Evet, Donald Trump birçok defa tavır değişikliğine gitti. İlk önce bir tiwittle tamamen çekileceklerini açıkladı, daha sonra bu kararını yumuşattı ve şimdi de onlarca veya yüzlerce askerin kalacağını söylüyor. ABD uluslararası koalisyona göre hareket etmeli. Koalisyon çerçevesinde kararlar alınmalı, tek taraflı değil. Dolayısıyla, ABD ve tüm koalisyon güçlerinin birlikte en uygun kararı almasını umud ediyorum. Bence en uygun karar, az sayıda da olsa belli bir gücün orada kalmasıdır. Ben Suriye’den bahsediyorum. Özellikle de ABD’li güçler kalmalı ki onların oradaki asker sayısı daha fazladır. Sayı az olsa da daha aktif olmalıdırlar, IŞİD’e karşı DSG’ye destek vermelidirler. Bu vesileyle DSG’yi de hatırlatıyorum ki onlar IŞİD’in yenilgiye uğratılmasında rol aldı. Koalisyon güçleri böyle kolayca Suriye’den çekilir ve Suriyeli Kürtlere sırtlarını dönerse şüphesiz bunun Kürtler ve bölgedeki huzur üzerinde tehlikeli sonuçları da olacaktır. Çünkü bu IŞİD’in yeniden ortaya çıkmasına fırsat verecektir.

Rudaw: Evet, Sayın Başkan, IŞİD savaşı başladığında siz Elysee Sarayı’nda savaşa aktif katılma kararı aldınız. Kürtler bu kararı çok cesur buluyor. Bu kararı almaya götüren sebepler nelerdi?

Hollande: Evet, 2014 yazında müdahale etmediğimiz taktirde tehlikenin büyüyerek çok ciddi boyutlara taşınacağını gördük. IŞİD’in Irak’ın büyük bir bölümünü işgal ettiğini, Irak içerisinde de Kürdistan’a saldırdığını gördük. Özellikle Başkan Barzani’nin çağrısına acilen cevap verilmesi gerektiğini biliyorduk. Çünkü daha sonra alınacak bir kararın geç olacağını, Irak yönetiminin de bu uluslararası çağrıyı desteklediğini biliyorduk. Bu yüzden Fransa benim aracılığımla müdahale kararı aldı. Fakat nasıl bir müdahale. Mali’de yaptığımız gibi karadan kuvvet göndererek değil, havadan bir uçuş bölgesi kurarak IŞİD’i vurmayı kararlaştırdık. Fakat ben daha da ileri giderek topçu birliklerimizin de Musul’u kurtarma operasyonuna yardımcı olmasını istedim. Bu sorumluluğumuzun bilinciyle aldığımı bir karardı, çünkü IŞİD de bizim topraklarımızdan bize saldırılar düzenliyordu. Bu tehdit olduğu iğçin bu karşılık da oldu. Böylece Irak ve Suriye’deki saldırılarımızı da iki kat arttırdık. Ülkemize saldırı talimatlarının Suriye ve Irak’tan yapıldığını biliyorduk.

Rudaw: Sayın Hollande, Başkan Mesud Barzani ile çok güçlü ilişkileriniz olduğunu biliyoruz. IŞİD savaşı döneminde sayın Barzani Kürdistan Bölgesi Başkanı ve Peşmerge Güçleri Genel Komutanı idi. Dostunuz Sayın Barzani hakkında söyleyeceğiniz yeni ve farklı bir şey var mı?

Hollande: İlk başta, Fransa ve Kürdistan arasında eskiye dayanan köklü ilişkiler mevcut. Başkan François Mitterrand bunun için çok çalıştı ve Danielle Mitterrand’ın da Kürtler’e yapılan insani yardımlarda önemli rolü oldu. Ayrıca Irak Kürdistanı’nın Fransa ile doğrudan çalışmak isteyen bir bölge olduğunu biliyoruz. Başkan Barzani ile aramızda ikili ilişkiler vardı. Ben onu Başkan Barzani olarak tanıdım. Benimle telefonda görüştüğünde, 2014 yazında, yaşananlar hakkında beni bilgilendirdi ve bana, “Bizim silah ve gerekli askeri techizata ihtiyacımız var. Çünkü Erbil ve tüm Kürdistan, IŞİD saldırılarısıyla karşı karşıyadır” dedi. Ben bu çağrının çok gerçekçi ve samimi olduğunu, diplomaside olağan olmuş bir baskı olmadığını anladım. Benden talep ettiği şeyin çok önemli olduğunu gördüm ve ben de gerekeni yaptım.

Rudaw: Evet Sayın Hollande, siz birkaç defa de Suriyeli Kürtleri konuk ettiniz, YPG ve PYD’lileri. IŞİD’e karşı savaşta Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de Fransa’nın belirleyici bir rolü vardı. Genel olarak Suriye Kürtleri’nin IŞİD savaşında ve örgütü yenilgisindeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hollande: Bildiğiniz gibi Fransa’nın Beşar Esad rejimi ile herhangi bir ilişkisi yok. Beşar Esad gerçekten de IŞİD’e karşı savaşmıyor, bu bir yana. Savaş meydanında IŞİD’e karşı savaşan ve uçaklarımızın uluslararası koalisyon güçleri çerçevesinde teröristleri bombalamasına yardımcı olan Suriye Kürtleri ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG) olarak adlandırılan Arap müttefikleriydi. Örneğin; onlar Rakka’yı kontrol etti, Deyrezor’u da. Onlar birçok kadın ve erkeği yitirdi. Çünkü Suriyeli Kürtler ve DSG içerisinde çok sayıda kadın da savaşa katılıyor. Dolayısıyla gelecekte de Suriyeli Kürtleri savunmasız, desteksiz ve yalnız bırakmayı düşünemiyorum. Bu gün de IŞİD’den arta kalanlara saldıran ve onları bitirmeye çalışanlar onlardır.

Rudaw: Fakat Sayın Başkan, şimdi durumların çok daha fazla zor olduğunu biliyorsunuz. Şimdi Türkiye Suriye’nin kuzeyi ve doğusunu kontrol etme tehdidinde bulunuyor. Kürtler Türkiye’nin müdahalesini “işgal” olarak yorumluyor ve korkuyor. Bu konuda Avrupa ne yapabilir, Kürtler Avrupa’nın tavrından nasıl yararlanabilir?

Hollande: Hatırlatmak istiyorum, Türkiye NATO üyesi bir ülke, yani müttefik bir ülke. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ortak dayanışma anlaşması imzaladığını hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla Türkiye ile konuşabilir ve tavrımızı onlara söyleyebiliriz. Teröre karşı mücadelesinden dolayı Türkiye’yi tebrik etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin mültecileri karşılama kosunda büyük bir emek verdiğini kabul etmemiz gerekiyor. Fakat Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere karşı tehdit olmasını kabul edemeyiz. Onlar Suriye’de ve Türkiye’de değiller. Ben IŞİD’e karşı savaşan Suriyeli Kürtlerden bahsediyorum. Öte yandan Suriyeli Kürtler’e eğitim veren askeri danışmanların ve DSG’ye destek veren hava kuvvetlerinin görevlerine devam etmesi gerektiğini belirtmemiz gayet doğaldır. Bu yönde bir hareketi Avrupa’yı tehlikelerle yüzyüze bırakacaksa Türkiye tehlikeli bir iş yapmış olacak.

Rudaw: Sayın Hollande, Suriye’nin kuzeyi için güvenli bölge konusu tartışılıyor. Avrupa ABD ile birlikte Türkiye olmadan bu bölgenin güvenliği ve huzuru için birşey yapabilir mi? Kürtler’in huzuru ve endişelerinin giderilmesi için?

Hollande: Evet, tampon bölge fikri üzerine düşünebiliriz. Şüphesiz uluslararası bir garanti olmalı ve Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde olmalı. Fakat bunun şu an BM açısından zor olduğunu biliyoruz ama bu sürecin ABD ve uluslararası koalisyon güçleri tarafından sağlanabileceğini düşünebiliriz. Burada Türkiye’ye de hiç kimsenin topraklarına geçmeyeceği ve güvenliğinin sağlanacağı garantisi de verilmelidir. Bu şekilde Suriye Kürtleri de korunur Türkiye’de Suriye’ye müdahalede bulunmaz.