İzole Paskalya adasının geçmişi gizemini koruyor

Paskalya, Büyük Okyanus'un güney doğusunda Şili'ye bağlı bir ada. Şili sahillerinden 3700 km, Tahiti'den ise 4000 km uzaklıkta olup oldukça izole kalmış bir ada, üzerinde yaşam olan en yakın yer olan Pitcairn Adası 2000 km doğusunda. 2002 yılı itibarıyla 3.791 kişilik nüfusa sahip bu adada bir zamanlar yaşamış bir medeniyetin izleri olmasına rağmen tarihine dair çok az şey biliniyor.

İzole Paskalya adasının geçmişi gizemini koruyor

Yüzlerce ikonik Moai Heykeli, bir zamanlar Paskalya adasında yaşamış medeniyetin ispatı olarak ayakta durmaya devam ediyor. Fakat bu medeniyetin neden yok olduğuna dair çok az ipucu var.

Adanın kaynaklarını öngörüsüzce tüketmiş olabilirler miydi? Avrupa'dan gelen bir hastalık ya da köle ticareti mi onları yok etti? Kaçak gelen fareler mi doğal ekosistemi mahvetti? Bu teoriler yaygın olsa da, yeni araştırmalar gerçeğin bu bahsedilenler kadar basit olmadığını gösteriyor.

Barselona'da yer alan İspanyol Ulusal Araştırma Kurulu'nda kıdemli araştırmacı ve Paskalya Adası tarihinin bütüncül değerlendirmesi hakkındaki araştırmanın baş yazarı Dr. Valentí Rull, "Bu farklı teoriler, birbiriyle uyumsuz olmasından ziyade, birbirini tamamlayıcı olabilir. Geçtiğimiz on yılda meydana gelmiş olan iklimsel, ekolojik ve kültürel gelişmeleri tekrar düşünmemize neden olan ek araştırma alanları ve yeni geliştirilen teknikleri de içeren yeni çalışmalarda büyük bir artış oldu.” diyor.

Yakın zamana kadar, bulgular kısıtlıydı. İklim değişikliğinin tarihi kayıtları olarak sıklıkla kullanılan tortu örnekleri eksikti, zaman çizelgesinde boşluk ve tutarsızlıklar vardı. Daha önemlisi, geçmiş yorumlar, iklim değişikliğinin daha güvenilir bir belirteciyle işbirliği yapmadan, ağırlıklı olarak polenlere dayanıyordu, Bu belirsizlik nedeniyle, sadece kültürün neden yok olduğu ile ilgili değil, aynı zamanda kesin olarak bu olayların ne zaman meydana geldiği ve bu medeniyetin ilk başta nasıl geliştiği ile ilgili bir çok temel soru olduğu gibi kaldı.

Rull ve çalışma arkadaşları, analitik metotları kullanarak bu sorulara ışık tutmaya başladı. Tamamlanmış tortu örnekleri, son 3000 yılın devamlı bir kaydını, kuraklık ve yağmur mevsimlerinin ada nüfusunu nasıl etkilediğini gösteriyor.

Deniz yolculuklarının bu farklı hava dönemlerine bağlı olması, kültürel alışverişin uygun olmasına ya da adanın izole kalmasına sebebiyet veriyordu. Yağmur, doğal palmiye ormanlarını da etkiliyordu, kuraklık ise adanın zamanla ormansızlaşmasına potansiyel olarak katkıda bulunuyordu.

Radyokarbon tarihleme yöntemi ve insan kalıntılarının DNA analizi, sakinlerin adanın neresinde yaşadıklarını, ne yetiştirip ne yediklerini ve kendi Polinezyan ataları dışında hangi kültürlerden etkilendiklerini gösteriyor.

Rull, "Tüm bu bulgular, klasik çöküş teorilerine meydan okuyor. Ayrıca yeni sonuçlar, hem ekolojik hem de kültürel değişiklikler nedeniyle uzun ve kademeli bir süreci işaret ediyor.

Kanıtlar özellikle Avrupalıların 1722'de adaya gelmesinden önce adada ani bir ekolojik ve kültürel çöküş olmadığını gösteriyor.” diyor.

Bu gizemin çözülmesi için daha yapılacak çok iş var, ama şu açık ki ne çevresel, ne de beşeri faaliyetler Paskalya Adasında olanların tek başına sorumlusu. Sadece iklim, ekoloji ve kültürü kapsayan bütünsel bir yaklaşım bu tarihi medeniyetin nasıl yok olduğunu açıklayabilir.