'Suriye sahnesinde her an çatışabilecek aktörler bir arada'

'Suriye sahnesinde her an çatışabilecek aktörler bir arada'

Demokrasi talebiyle protesto gösterilerinin başladığı Suriye, ne artık bir bütün ne de eskisi gibi. Ne 9 yıl önce protesto gösterileri düzenleyen eylemcilerin ne de eylemleri bastıran Şam’ın istediği bu değildi. Suriyeliler hala dört bir yana dağılmış ve bölünmüşken savaşçılar ‘Suriye sahnesinde’ bir arada yaşıyorlar. Burası artık değişim umutlarının yok olduğu, baskı isteğinin ise yenilendiği bir alan haline geldi.

Koronavirüs, Rusya ve İran destekli rejimin kontrolü altındaki ülkenin yüzde 64’ü ile Halk Koruma Birlikleri'nin (YPG) öncülüğünde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (DSG) kontrolü altındaki yüzde 26’sı ve Türkiye destekli muhaliflerin kontrolü altındaki yaklaşık yüzde 10’u arasında ayrım yapmıyor. Ancak insanları evlerini terk edip kaçmak, yerlerinden edilmek ve mülteci olmak zorunda bırakan ve ekonomik krize katkıda bulunan acının yanı sıra koronavirüs tehdidi bile Suriyelileri birleştiremeye yetmedi.

Kayıplar

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından yayınlanan bilgilere göre Suriye'de dokuz yıldır süren kanlı ve yıkıcı savaş, 116 binden fazlası sivil olmak üzere en az 384 bin kişinin ölümüne neden oldu. Ancak bununla birlikte rejimin cezaevlerinde işkence sonucu ölenleri veya çeşitli bölgelerdeki kaybolan ve kaçırılan kişilerin de sayısının 97 bini aştığı tahmin ediliyor.

Birleşmiş Milletler'e (BM) göre savaş, ülke içinde ve dışında nüfusun yarısından fazlasının (23 milyondan fazla) yerinden edilmesiyle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük insani trajediye neden oldu. Son olarak Rusya’nın havadan, İran’ın ise karadan desteklediği rejim güçlerinin İdlib'e saldırmasıyla ülkenin kuzeyinde, yarısını çocukların oluşturduğu ve her gün aralarından en az iki kişinin öldüğü bir milyondan fazla sivil evlerini bırakıp kaçmak zorunda kaldı.

Öte yandan savaş, ülkenin ekonomisini, kaynaklarını ve altyapısını tüketti. Suriye para birimi ‘Lira’ rekor derecede değer kaybetti. 2011 yılında 1 dolar 46 lira iken şuan bin lirayı aşıyor. Bununla birlikte maddi kayıpların 400 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Suriyeli yetkililer, bunun nedeni olarak Batı ülkeleri tarafından uygulanan ekonomik abluka ve yaptırımları görürken ABD ve Batı ülkeleri ekonomik abluka ve yaptırımların nedeni olarak ‘rejimin davranışlarına ve işlediği suçlara’ işaret ediyorlar. 

Suriye rejiminin, ABD tarafından çıkarılan ve Haziran ayı ortalarından itibaren yürürlüğe girmesi beklenen ‘Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası’ ile daha fazla yaptırıma maruz kalması bekleniyor. ‘Caesar’ (Sezar), Suriye ordusunda adli fotoğrafçı olarak çalışan eski bir askerdi. 2014 yılında ordudan ayrıldı. Elinde ‘ayaklanmanın bastırılması sırasında rejim hapishanelerindeki uygulamaları belgeleyen’ 55 bin fotoğraf bulunuyor. Sezar, iki gün önce alışılmışın dışında bir şekilde ABD Kongresi’nde Senato Dış İlişkiler Komitesi önünde ifade verdi.

Caesar’ın 2014'teki ifadesinin ardından, Kongre üyeleri onun adını taşıyan ve Suriye rejimine yönelik yeniden yapılandırma yardımlarının durdurulması da dahil olmak üzere bir takım mali kısıtlamalar getiren yasa tasarısını hazırladılar. Hazırlıkları yıllar süren yasa, Aralık ayında Kongre tarafından onaylandı ve Başkan Donald Trump tarafından imzalandı. Yasa, Haziran ayı ortasında yürürlüğe girecek.

Türkiye'nin Müdahalesi

Hiç şüphesiz Türkiye, Suriye’deki ‘aktörlerden’ biri. Çünkü en başından beri Suriyeli muhalifleri destekledi. Hatta Suriyeli muhaliflerin en önemli ittifaklarından biri İstanbul'da kuruldu. Bazı silahlı grupların liderleri bu ittifaka katıldılar. Bununla birlikte Washington tarafından askıya alınmadan önce Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) liderliğindeki bir eğitim programına ev sahipliği yaptı.

Türkiye, 2016'dan bu yana ABD’nin IŞİD'le mücadele için DSG'ye verdiği destek sayesinde Suriye'nin kuzeyinde (Rojava) Kürt Devleti kurulmasından endişe ediyor.

Türkiye, Suriye'de ilk müdahalesini Halep'in kuzeydoğu kırsalına ‘Fırat Kalkanı’ adını verdiği askeri harekâtla gerçekleştirdi. Bu süre zarfında Cerablus ve El-Bab şehirlerini kapsayan bir sınır bölgesinde kontrol sağladı. Ardından Ocak 2018'de Rojava'nın Afrin bölgesine yönelik ‘Zeytin Dalı’ harekatını başlattı. Geçtiğimiz Ekim ayında da Washington’ın askerlerini geri çekmesinin ardından Fırat'ın doğusunda YPG’ye yönelik ‘Barış Pınarı’ harekatını gerçekleştirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve ona bağlı Suriyeli muhalif gruplar, Gire Spi ve Serekaniye şehirleri arasında 30 kilometre derinlikte ve 120 kilometre uzunluktaki bir sınır şeridini kontrol altına aldı. Türkiye son olarak 11 Mart'ta Suriye rejim güçlerine karşı ilk askeri harekatını başlattı. İdlib’deki bu harekata ‘Bahar Kalkanı’ adı verildi.

ABD ve İsrail

Washington, 2014 yılında IŞİD'in aynı yılın Haziran ayında Irak ve Suriye'deki geniş alanların kontrolünü ele geçirmesinden sonra 70'den fazla ülkenin yer aldığı uluslararası bir koalisyon kurdu. ABD liderliğindeki IŞİD'le Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) Eylül ayında örgütün mevzilerini bombalamaya başladı. ABD ve Avrupa ülkelerinden toplam 2 bin asker, Suriye'de konuşlandırıldı. ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz Aralık ayında Suriye’deki Amerikan birliklerinin geri çekildiğini duyurdu. Ancak kısa süre sonra petrol kuyularını korumak için 500 askerin bölgede kalmasına karar verdi. ABD, Irak sınırındaki et-Tanf Askeri Üssü’nü de elinde tutuyor.

ABD geçtiğimiz yıl Nisan ayında muhaliflerin kontrolü altındaki Han Şeyhun'a düzenlenen kimyasal saldırının ardından rejimin Humus yakınlarındaki bir askeri üssüne ilk füze saldırısını başlattı. Aynısı, Nisan 2018'de Duma'ya düzenlenen kimyasal saldırının ardından da gerçekleşmişti.

DSG, Kasım 2017’de IŞİD’ın başkent ilan ettiği Rakka'dan çıkarıldığını duyurdu. Geçtiğimiz yıl Mart ayında örgütün coğrafi olarak tamamen ortadan kaldırıldığı açıklandı. Son olarak ABD, geçtiğimiz Ekim ayında, özel bir birimin düzenlediği operasyonla IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'nin Suriye'nin kuzeyinde öldürüldüğünü ilan etti.

İsrail ise Mart 2017’de Suriye topraklarında Hizbullah'a hava saldırısı düzenlediğini itiraf etti. Bu durum, Suriye'de gelişmiş S-400 ve S-300 füze savunma sistemlerini kullanan Rusya’nın üstü örtülü onayıyla birkaç kez tekrarlandı.

Öte yandan iki gün önce, Haşdi Şabi’nin 26 üyesi, Irak sınırındaki Deyr ez Zor'un doğu kırsalındaki Elbukemal kenti yakınlarında gerçekleştirilen hava saldırısında öldürüldü. Bu hava saldırıları birçok kez tekrarlanırken ABD’li bir yetkili, söz konusu bombardımanın, İsrail tarafından Haziran 2018’de gerçekleştirilen ve aralarında Suriyelilerin ve Iraklıların bulunduğu 55 rejim unsurunun öldürüldüğü hava saldırılarının ardından yaşanan en kanlı hava saldırısı olabileceğini söyledi.

Rusya ve İran

Rusya, Eylül 2015'te çok zor bir durumla karşı karşıya olan ve ülkenin o sıra sadece yüzde 12’sini kontrol eden rejim güçlerini desteklemek için hava saldırıları düzenlemeye başladı. Rusya’nın müdahalesinin ardından gerek çatışmalar ve bombardımanlarla gerek yerel ve bölgesel düzenlemelerle Suriye’deki askeri dengeler ve kontrol alanları değişti. Rusya’nın şuan Suriye’de iki adet askeri üssü bulunuyor. Biri Hmeymim Hava Üssü, diğeri ise Tarsus Deniz Üssü’dür. Son olarak Fırat'ın doğusunda bulunan Kamışlo’da da yeni bir üs kurmaya başladı. Moskova Suriye’de 3 bin askerinin yanı sıra uçakları, helikopterleri, savaş gemileri ve denizaltıları olduğunu söylüyor. Ancak Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre Suriye’deki savaşa 63 binden fazla Rus askeri katıldı. Rus ordusu ayrıca bu süre zarfında yeni model askeri mühimmatlarını da Suriye topraklarında test etti.

Rejimin en büyük bölgesel müttefiki olan İran ise savaşın başlamasından bu yana onu destekledi. Tahran, Suriye’de düzenli güçleri olduğunu reddetse de ancak ‘askeri danışmanlar’ olarak İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) unsurlarını yanı sıra ‘gönüllü’ olarak İran, Afganistan, Pakistan ve Irak'tan binlerce unsuru gönderdiğini kabul ediyor. Lübnan’daki Hizbullah da 2013 yılında askeri olarak rejim güçleri saflarında yer aldığını resmen duyurdu. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah Temmuz 2019’da Suriye’deki 5 bin ila 8 bin civarındaki Hizbullah üyesi sayısını azalttıklarını açıkladı.

"Alışılmışın Dışında Bir Birliktelik"

Suriye’de havadan, karadan ve denizden savaşan taraflar alışılmışın dışında bir şekilde bir arada yaşıyorlar. Fırat'ın doğusunda, Trump'ın Amerikan birliklerini azaltma kararından sonra Türkiye,  ABD’nin nüfuz bölgesine girdi. Onu Rusya ve hükümet güçleri takip etti. ABD’nin hava sahasından çekildiği Fırat’ın doğusuna dalan Rus güçleri, daha büyük gerilimlere dönüşebilecek sürtüşmelerden kaçınmak amacıyla konuşlanılan bölgelere ilişkin Amerikan askerleriyle temas halindeler.

Bölge halkı, sık sık sanki bir şehrin caddelerinde oluşan yoğun araç trafiği gibi karşı karşıya gelen Rus ve Amerikan güçlerinin görüntülerini paylaşıyorlar. İki taraf da birçok kez geçtiği yolun diğerine kapalı olduğunu söylese de Suriye, ilginç bir şekilde Rus ve Amerikan güçlerinin dar bir coğrafyada karşı karşıya geldiği tek ülke oldu.

Amerikan ve Rus devriyeleri temas hatlarının yakınlarında hareket ederken ve Türkiye M-4 karayolunun kuzeyinde askeri devriyeler gerçekleştirirken ABD, Rusya, Suriye ve Türkiye bayrakları bir birine yaklaşıyor.

Suriye’nin kuzeybatısında Halep ve Lazkiye arasındaki karayolunun yeniden açılması bugün Rusya ve Türkiye ortak askeri devriyeleri başlatıldı. Bu da iki ülke arasında Suriye'nin kuzeybatısında bir ‘kota’ oluşturdu. Ankara tıpkı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Baharı harekatlarının gerçekleştiği bölgelerde olduğu gibi, yolun kuzeyinde özel bir nüfuz kazanırken Moskova rejim güçleri ve İran yanlısı gruplarla işbirliği içinde yolun güneyindeki varlığını güçlendiriyor.

Protesto gösterileriyle başlayan Suriye savaşının onuncu yılı, siyasi sürece ilişkin sorularla birlikte daha çok ekonomik ve hayat pahalılığı krizlerine tanık olacak gibi görünüyor. Ancak en çok dikkat çeken konu, ‘Suriye sahnesindeki’ temas hatlarındaki sürtüşmelerin geleceği ve savaşçıların ‘bir arada yaşamaya’ devam edip edilemeyeceğidir.