Türkiye, Esad'ı kucaklamaya hazır mı?

Ahval'de Bulgar öğretim görevlisi Dimitar Bechev tarafından kaleme alınan bir yazıda, Türkiye'nin 2011'de rest çektiği Beşar Esad ile ilişki kurmak zorunda kalacağı dile getirildi.

Türkiye, Esad'ı kucaklamaya hazır mı?

Ahval'de Bulgar öğretim görevlisi Dimitar Bechev tarafından kaleme alınan bir yazıda, Türkiye'nin 2011'de rest çektiği Beşar Esad ile ilişki kurmak zorunda kalacağı dile getirildi.

Dünyanın, bölgesel istikrar ve İslam Devleti (IŞİD) ve diğer radikal örgütlere karşı savaşın yanısıra göçmen korkusu gibi faktörler nedeniyle Sisi ve Esad gibi diktatörlerle barış yapmak zorunda kaldığı dile getirilen yazıda, Batının bu yolu hızlı bir şekilde katederken, Türkiye'nin de benzer bir yolu izleyebileceği dile getirildi.

Sisi'nin 2013 yılında askeri darbe ile iktidarı ele geçirdiği günlerde Avrupa'da çok sert eleştirilerin yükseldiği dile getirilen yazıda, 2013 Ağustos'unda Avrupa tarafından Mısır'ın yeni hükümetine silah ambargosu uygulandığı hatırlatıldı. Ancak gerçekte bir çok devletin Mısır'a silah satışına devam ettiği dile getirilen yazıda ambargonun sadece siyasi bir deklarasyon olarak kaldığına vurguda bulunuldu ve Kahire'nin diktatörünün bugünlerde Avrupalıların ortaklık tercihlerinde ilk sıraya yükseldiğine dikkat çekildi.

Türkiye için de Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile aynı doğrultuda ilerlemesi için iyi bir şans olduğu dile getirilen yazıda, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şubat ayı sonlarında Şam ile düşük seviyeli ilişki kurulmaya başlandığı söylemine atıfta bulunuldu.

Suriye’deki çatışmayı izleyenler için bu söylemin pek te yeni haber olmadığı dile getirilen yazıda, Türkiye'nin Suriye hükümeti ile diplomatik bağlarını Eylül 2011'de kestiği ve o zamandan beri Esad'ın çıkarılması için bastırdığının doğru olmasına rağmen, 2016'nın ortasından bu yana kanallar arası iletişimin açık olduğu vurgulandı.

Rusya Türkiye'nin Suriye ve İran ile ilişkilerinde güvenilir bir arabulucu rolü üstlendiği dile getirilen yazıda, Türkiye'nin Esad'a karşı duruşunun yumuşadığı vurgulandı ve buna örnek olarak ta Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Aralık ayında dile getirdiği "Esad'ın demokratik bir seçim kazanması halinde Ankara'nın kendisiyle çalışabileceği" şeklindeki açıklamasına atıfta bulunuldu.

Sahne arkasında çok daha fazla gelişmenin gerçekleştiği hususunda hiç şüpheye yer olmadığı dile getirilen yazıda, 23 Ocak’ta Moskova’da Erdoğan’la yapılan zirvede Putin'in, Türk silahlı kuvvetlerinin tampon kurmasına izin verecek anlaşmanın temeli olarak, 1998’de Türk ve Suriyeli diplomatlar tarafından imzalanan Adana Protokolü’nü işaret etmesine dikkat çekildi.

Rusya'nın Türkiye'ye Esad ile ilişkilerini yeniden kurması yönünde telkinde bulunduğu dile getirilen haberde, bunun Erdoğan'a ABD destekli Demokratik Suriye Güçleri'ni (DSG) bozguna uğratabilmesinin karşılığı olduğu belirtildi.

Ankara ile Şam arasında ilişkilerin normal bir seyir alması için daha çok katedilmesi gereken yol olduğu dile getirilen yazıda, taraflar arasında cihatçıların kontrolünde bulunan İdlib bölgesinden Suriye'ye yeni bir anayasa hazırlayacak komitenin belirlenmesine kadar bir çok çelişkinin mevcut olduğu, Türkiye'nin yanısıra, Trump yönetiminin 400 asker bırakacağını açıkladığı ABD'nin Fırat'ın Doğusu'ndaki hareketliliğini de takip ettiği vurgulandı.

Avrupa'da tümü Rusya'ya sempati duyan ve mültecileri uzak tutmak isteyen İtalya, Avusturya ve Macaristan gibi ülkeler, Esad'la bağlantıların yeniden kurulmasını isterken, Arap ülkelerinin de yavaştan Şam ile diplomatik ve siyasal ilişkileri kurmaya yöneldiği dile getirilen haberde, Ruslar'ın Türkiye'yi Esad ile ilişki geliştirmek için baskı yapacakları vurgulandı